ABD ekonomisinde kontrol Fed'den Trump'a geçiyor
-
ABD'de ekonominin direksiyonuna bu yıl Fed Başkanı Yellen'ın yerine ülkenin 45'inci başkanı Donald Trump geçecek
ABD ekonomisine 2017 yılında Donald Trump’ın genişlemeci mali politikaları yön verirken, ABD Merkez Bankası (Fed) adımlarını bu politikalara göre atmak zorunda kalacak.
ABD'de başkanlığı devralmasına iki hafta kalan Trump'ın ilk icraatlarından birinin sabırsızlıkla beklenen vergi reformunu hayata geçirmek olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yeni yönetim, ayrıca ülkenin eskiyen altyapısı için yaklaşık 1 trilyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyor.
Trump’ın ülke ekonomisini canlandıracak vergi reformu ile kamu harcamalarının, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongreden bu yıl içinde fazla zorlanmadan geçeceği öngörülüyor.
Bu beklentilerin olumlu etkileri, Trump henüz başkanlık koltuğuna oturmadan ortaya çıkmaya başladı. ABD borsaları, yatırımcıların mali genişlemeyi fiyatlamasıyla rekordan rekora koşarken, ülkede tüketici güveni de son 15 yılın zirvesine yükseldi.
- Büyüme ve enflasyon beklentileri yukarı çekiliyor
Birçok finans kuruluşu da bu beklentiler doğrultusunda ABD’ye yönelik büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ediyor.
Örneğin, HSBC dün daha önce yüzde 2,2 olarak belirlediği 2017 yılı ABD büyüme tahminini yüzde 2,5’e yükseltti. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü de Amerikan ekonomisinin bu yıl yüzde 2,2 yerine yüzde 2,5 büyümesini bekliyor. Moody’s Analytics ise 2017 büyüme beklentisini yüzde 2,8’e çıkardı. Ayrıca, Fed, daha düşük beklentilere sahip olsa da aralık toplantısında 2017’ye ilişkin büyüme projeksiyonunu yüzde 2’den yüzde 2,1’e yükseltmişti.
IMF ve Dünya Bankası’nın da bu ay içinde yayınlayak ABD büyüme beklentilerini yukarı yönlü revize edeceği tahmin ediliyor.
Buna ilaveten, ülkede bu yıl büyümeyle birlikte enflasyonun da artacağına yönelik öngörülerde oldukça güçlü. Mevcut durumda yüzde 4,6 ile finansal kriz öncesine gerileyen işsizliğin ise bir miktar daha azalması bekleniyor.
- Fed, Trump'ın politikalarını dengelemeye çalışacak
ABD ekonomisinin 2017’deki performansını etkileyecek diğer faktör ise Fed’in para politikası olacak. Ancak, Fed bu sefer ekonominin direksiyonuna geçmek yerine terazideki ağırlık görevini görerek, Trump'ın mali politikalarını dengelemeye çalışacak.
Aslında, Fed yetkilileri, aralık toplantısında 2017'ye yönelik faiz artışı beklentilerini ikiden üçe çıkararak bunu yapmaya başladı bile. Yayınlanan aralık ayı toplantı tutanakları, yetkililerin mevcut durumda öngörülenden daha hızlı sıkılaştırmanın gerekebileceğini düşündüklerini gösterdi.
Tutanaklarda, "Birçok üye şu anda mali politikalardaki değişimin ölçütü, kompozisyonu ve zamanı konusunda büyük belirsiz olduğunu belirtti ancak daha genişlemeci mali politikaların toplam talebi sürdürülebilir seviyenin üzerine çıkaracağı ve muhtemelen daha sıkı para politikası gerektireceğini kaydetti" ifadeleri dikkati çekti.
Bu ifadeler, Fed yetkililerinin ekonominin mali genişleme nedeniyle aşırı ısınmasından endişe duyduklarına işaret ediyor. Eğer, Fed bunu önlemek için önceki yıllara nazaran daha cesur davranarak faiz artırımlarına hız verirse, doların değerini, ihracatı, büyümeyi, varlık ve emtia piyasalarını ciddi şekilde etkileyebilir.
Buna karşın, bankanın 2015 ve 2016’ya dört faiz artışı beklentisiyle başladıktan sonra sadece birer kez faiz artırabilmiş olması, bu tarz “şahin” söylemlere yönelik soru işaretlerini artıyor.
Çoğu piyasa aktörü, temkinli davranmaya alışan bankanın "dereyi görmeden paçaları sıvamayacağını", yani Trump’ın vaat ettiği vergi reformu veya kamu harcamaları gerçekleşmeden harekete geçmeyeceğini düşünüyor.
Bu, Fed’in bir sonraki faiz artışı için en azından mart ayına kadar bekleyeceği öngörüsünü güçlendiriyor.
- Trump'ın küresel ekonomiye etkileri
Dünyanın en büyük ekonomisinde bu sene yaşanacak gelişmeler küresel ekonomiyi de yakından ilgilendiriyor. Trump yönetimince uygulanacak gevşek mali politikalar ülkedeki talebi artırarak, ABD’nin ticaret partnerlerini destekleyebilir.
ABD’nin en büyük ticaret ortaklarının arasında Avrupa Birliği, Kanada, Çin, Meksika ve Japonya yer alıyor.
Bununla birlikte, ABD’nin dünya ekonomisinin yüzde 16’sını oluşturduğu düşünülürse, ülke ekonomisindeki potansiyel hızlanma zayıf küresel büyümeyi bir miktar yukarı çekebilir.
Öte yandan, ABD ekonomisinin ivmelenmesi ve Fed’in faiz artırmaya devam etmesi uluslararası sermaye çıkışlarının halihazırda zora soktuğu yükselen piyasa ekonomilerini olumsuz etkileyebilir.
ABD Hazine Bakanlığı’nın verilerine göre, Fed’in Aralık 2015’teki faiz artışından sonra ABD ekonomisine Kasım 2016’ya kadar 71 milyar 368 milyon dolarlık net sermaye girişi oldu. Öte yandan, Uluslararası Finans Enstitüsünün verileri, yükselen piyasa ekonomileri geçen yıl sermaye girişleri açısından 2008’den bu yana en kötü yılını yaşadığını gösteriyor.
ABD’nin bu yıl daha hızlı büyümesi ve daha fazla parasal sıkılaştırma, bu trendin devam etmesine yol açarak, özellikle dış finansman ihtiyacı yüksek ülkeleri zora sokabilir.
Diğer taraftan, Trump’ın seçim kampanyası süresince verdiği korumacı ticaret taahhütlerini hayata geçirmeye çalışması, küresel bir ticaret savaşı başlatarak, bu beklentilerin hepsini boşa çıkarabilir. Ancak küresel yatırımcılar şu anda bu pek tehlikeye aldırmıyor.
AA