Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Başçı: Yüzde 5 enflasyon hedefi gayet makul

Başçı: Yüzde 5 enflasyon hedefi gayet makul

  • Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "Yüzde 5 enflasyon hedefi gayet makul" dedi

Giriş: 06 Kasım 2013, Çarşamba 11:32
Güncelleme: 06 Kasım 2013, Çarşamba 15:01

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Merkez Bankası enflasyon görünümü orta vadeli hedeflerle uyumlu olana kadar para politikasındaki temkinli duruşunu koruyacaktır" dedi.

Başçı, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, şu anda TCMB olarak fiyat istikrarına odaklı şekilde çalıştıklarını belirtti.

Başçı, Türkiye'de enflasyonu daha düşük seviyelere indirmenin ve yüzde 5 olan hedef ile uygun hale getirmenin TCMB'nin bir numaralı hedefi olduğunu dile getirerek, 2014 yılı boyunca da bunun böyle devam edeceğini kaydetti.

Enflasyon ile mücadelenin maraton koşusuna benzediğini ifade eden Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Pes etmeyecek, belli bir tempo tutturacak, aşırı hızda gitmeyeceksiniz. Türkiye 35 yıl boyunca çift haneli enflasyon ile yaşadı ve çok büyük zarar gördü. Faiz oranları serbest bırakıldığında sanayicilerimiz yüzde 25'ler seviyesinde reel faize muhatap oluyordu.

Bunun Türkiye'nin büyüme potansiyelinin üzerinde çok ciddi bir engeldi. Bu engel ortadan kalktığında kişi başı büyüme hızı bir puan yükseldi ve Türkiye ilk defa gelişmiş ülkeleri yakalama yolunda adım attı. Bu mesafeye bakıldığında 2001 yılında Merkez Bankası Kanunu'nda değişiklik yapıldı ve ondan sonra mali disiplin yıllarca arka arkaya uygulanmak suretiyle ciddi bir enflasyon düşmesini sağladı."

TCMB Başkanı Başçı, enflasyonun tek haneli seviyelere gelmesinin de yeterli olmadığını ve bir miktar aşağıya gelmesinde fayda olacağını anlatarak, "Artık yüzde 5 civarında enflasyonu hedefler hale geldik. 2018 yılına dair bir Kalkınma Planı yayınlandı. 2018 yılı için yüzde 4,5'lik bir enflasyon hedefi bulunuyor" dedi.

- "Temkinli duruş korunacak"-

Başçı, enflasyonu düşürme ve fiyat istikrarına ulaşma sürecinin henüz tamamlanmadığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ancak bu konuda olumlu bir gidişat var. Merkez Bankası enflasyon görünümü orta vadeli hedeflerle uyumlu olana kadar para politikasındaki temkinli duruşunu koruyacaktır. Yurt içi nihai talep ve ihracat ılımlı büyüme eğilimlerini korumaktadır.

Altın ticareti hariç tutulduğunda cari işlemler açığındaki kademeli iyileşme eğiliminin 2014 yılında da süreceği tahmin edilmektedir. Merkez Bankası fiyat istikrarını etkileyen gelişmeleri yakından takip ederek gereken tedbirleri almaya devam edecektir."

Küresel düzeyde enflasyona bakıldığında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklılık bulunduğunu aktaran Başçı, gelişmiş ülkelerin yüzde 2 civarında enflasyon hedeflerken, gelişmekte olan ülkeler yüzde 5 civarında bir enflasyonu fiilen gerçekleştirdiğini söyledi.

- "Yüzde 5 enflasyon hedefi gayet makul"-

Başçı, bu farkın ciddi şekilde enflasyonun ölçümünden kaynaklandığını belirterek, "Türkiye'deki yüzde 5 enflasyon hedefi gayet makuldür. Türkiye'nin bu hedefe mutlaka yaklaşması gerekiyor. Uzun vadeli TL borçlanma imkânı yeni ortaya çıkmaya başladı. Uzun vadeli tahvil piyasası çok yeni, bankacılığımız öncülük yaptı. Hazine'nin borçlanma ihtiyacı azaldıkça bu piyasa daha da gelişecek. 10 yıl vadeli proje finansmanı için TL borçlanma imkânı olursa o zaman Türkiye'nin çehresi değişecek. Beklentiler kalıcı bir şekilde yüzde 5'e odaklanır ve orada kalırsa o zaman uzun vadeli faizlerin kalıcı şekilde tek haneli seviyelere inmesi ve firmalarımızın tek haneli faizlerle proje finansmanı için tahvil ihraç edebilmesi, bankalardan da borçlanabilmeleri mümkün hale gelebilecek" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, yıl sonunda gıda enflasyonunun yıllık yüzde 7'ye düşeceğini tahmin ettiklerini belirterek, "Onun sayesinde de enflasyonun yüzde 6,8'e düşeceğini tahmin ediyoruz. Orada aşağı yönlü bir gelişme olabilir, biraz izlemek gerekiyor" dedi.

Başçı, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gelişmiş ülkelerde enflasyonun hedefin altında olduğunu, ABD'de de ise enflasyonist bir riskin görünmediğini, bunun unsurlarından bir tanesinin dünyadaki emtia fiyatlarında ılımlı seviye olduğunu söyledi.

Lehman krizi yaşanmadan önce emtia fiyatlarının çok sert bir şekilde yükseldiğini anımsatan Başçı, krizle birlikte emtia fiyatlarının hızlı bir şekilde düştüğünü, bunun da enflasyon üzerinde düşürücü yönde bir etkisi bulunduğunu, hatta gelişmiş ülkelerde kısa bir dönem içinde enflasyonun eksiye düştüğünü dile getirdi.

Eksi enflasyonun gelişmiş ülke merkez bankaları açısından önlenmesi gereken bir problem olarak düşünüldüğüne işaret eden Başçı, bununla ilgili olarak Japonya örneğinden bahsetti. Japonya'nın 1990'lı yıllarda eksi enflasyon tuzağına düştüğünü anımsatan Başçı, ülkenin uzun yıllar buradan çıkamadığını ve bunun reel ekonomi açısından birtakım zararları olduğunu ifade etti.

Yıllarca Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) deflasyondan çıkmak için çok çaba gösterdiğine dikkati çeken Başçı, sözlerine şöyle devam etti:

"O yüzden 'hangi problem daha kolay, enflasyonla mücadeleyi mi tercih edersiniz yoksa deflasyonla mücadeleyi mi tercih edersiniz?' diye sorarsanız, ben mevcut bizim kendi problemimizin çok daha iyi bir problem olduğunu, rahat çözülebilir bir problem olduğunu düşünüyorum. Deflasyonla mücadele daha zor. Çünkü enflasyonla mücadelede ne yapacağınız az-çok belli. Burada gereken adımları atarsınız ve bir şekilde çözersiniz. Ama deflasyondan nasıl çıkılacağına dair elimizde çok da örnek yok. Şimdi Japonya en son yeni bir atak yaptı ve bilanço büyüklüğünü hızla büyüterek para tabanını 2 yılda 2 katına çıkarmak suretiyle enflasyonu yüzde 2'ye ulaştırma çabası içinde olacağını söyledi. Yani yüzde 100 para miktarını artırmak istiyorsanız; eksi bölgeden önce artıya, sonra 1'e, sonra 2'ye çıkaracaksınız. Bunun için yüzde 100 para basıyorsunuz. Burada merkez bankalarının ne büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığını görüyoruz. O nedenle de 2008 krizinde, kısa bir süre için de olsa ABD'de enflasyon eksiye düşünce arka arkaya parasal genişleme programları açıklıyorsunuz."

- "Bu iniş çıkışlara alışmamız gerekecek"-

TCMB Başkanı Başçı, Amerika Merkez Bankası'nın (Fed) 1. ve 2. parasal genişleme programlarının ne zaman biteceği açıklanmış olan programlar olduğunu belirterek, "Bunlar yürürlüğe girdikten sonra enflasyon artı bölgeye geçti ve yüzde 2 civarında dalgalanmaya başladı" dedi.

Burada deflasyonun önlenmiş olduğunu aktaran Başçı, yeni duruma bakıldığında enflasyonda tekrar bir yavaşlama olduğunu, emtia fiyatları trendine bakıldığında bunun görüldüğünü söyledi.

3. canlanma paketinin diğer paketlerden farkının ne zaman biteceğinin belli olmaması olduğunu vurgulayan Başçı, söz konusu paketin ucunun açık olduğunu, bunun ne zaman biteceğine dair verilere bağlı bir formül geliştirildiğini; işsizlik ve istihdama bakılacağını, burada yeterli bir ilerleme görüldüğünde parasal genişleme hızının azaltılacağını dile getirdi.

Bu yöntemin oynaklığı biraz daha artırdığı gibi bir intiba olduğunu anlatan Başçı, "Bu iniş çıkışlara alışmamız gerekecek. Biz buna karşı ne yapabiliriz konusunda haziran ayından beri çalışıyoruz. Orada izleyeceğimiz stratejiyi yavaş yavaş netleştiriyoruz" dedi.

Türkiye'nin 2003 yılında enflasyonda tek haneli rakamlara geldiğini ama halen ortalama yüzde 5 seviyelerini görmediğini belirten Başçı, beklentilerin ise yıl sonunda yüzde 7,4, gelecek yıl ise yüzde 6,6 olması yönünde olduğunu ifade etti.

Döviz kurlarının geçici bir süre için enflasyondaki düşüşe ara verdiğini vurgulayan Başçı, bu düşüşün devam edeceğini ve devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.

Enflasyon konusuyla ilgili epey bir soru işaretinin oluştuğunu belirten Başçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hesap kitap yapanlar diyorlar ki 'yılbaşından bu yana toplam kümülatif enflasyona bakıyoruz yüzde 6,9, bundan sonra 2 ay kaldı. Bu 2 ay zarfında ortalama yüzde 0 enflasyon olsa, yüzde 6,9 ile bitiririz. Merkez yüzde 6,8'lik bir orta tahmin, bir de tahmin aralığı verdi'. Bu sorgulanıyor. Bence acele etmeyin. Kasım ve aralık aylarındaki gelişmeleri izleyelim. Bizim burada işlenmemiş gıda fiyatları ile ilgili gözlediğimiz bir husus var. Orada zaman zaman uzun vadeli enflasyondan çok ciddi bir şekilde yukarı sapma var, ama hemen arkasında düzeltmeler gelebiliyor. Çok aşırı oynaklık sistemi olduğu için işlenmemiş gıdada hiç kimsenin beklemediği derecede kuvvetli bir aşağı yönlü süpriz gelebilir, düzeltme gelmesi söz konusu olabilir. Kasım ayında kurul toplantısında bunları değerlendireceğiz. Bu, gerçekten olma ihtimali olan bir senaryo. Biraz bekleyip görmek gerekir, enflasyondaki düşüş devam edebilir. Ama biz yine de yüzde 5'in üzerinde olduğu için bununla yetinmeyiz. Yıl sonunda yüzde 6,8'lik bir enflasyon gerçekleştiği zaman 'biz hedefe ulaştık' diyemeyiz. O yüzden daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor ve fiyat istikrarı odaklı bir şekilde politikalarımızı gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Bundan sonra gıda fiyatlarında gerçekleşme yüzde 11'lerde idi toplam gıdanın tamamında. Biz onun yıl sonunda yüzde 7 civarında olacağını tahmin ediyoruz. Yıl sonunda gıda enflasyonunun yıllık yüzde 7'ye düşeceğini tahmin ediyoruz. Onun sayesinde de enflasyonun yüzde 6,8'e düşeceğini tahmin ediyoruz. Orada aşağı yönlü bir gelişme olabilir, biraz izlemek gerekiyor."

- "Temkinli duruşumuz enflasyon düşene kadar devam edecek"-

Başçı, Para Politikası Kurulu'nun enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olana kadar para politikasındaki temkinli duruşun gerekli görülen sıklıkta ek parasal sıkılaştırmaya devam edilmesinin uygun olacağını belirttiğini söyledi.

Haftada 1 gün ek parasal sıkılaştırma yaptıklarını anımsatan Başçı, bunu gelecek haftadan itibaren haftada 2'ye çıkardıklarını duyurduklarını dile getirdi.

Başçı, para politikasının esnek ama öngörülebilir olmasının iyi olacağını düşündüklerini, kısa vadeli faiz oranları ne kadar öngörülebilir olursa oradaki faiz oranlarının oynaklığının azaldığını ve ikinci piyasada daha rahat çalıştığını ifade etti.

Bu konuda öngörülebilirliği artırmak için, operasyonel çerçeveyi bir miktar daha sade hale getirebilmek için kasım ve aralık ayı para politikası kurulu toplantılarında ele alacaklarını kaydeden Başçı, bu konuda birtakım adımlar atacaklarını söyledi.

Temkinli duruşlarının enflasyon düşene kadar devam edeceğini vurgulayan Başçı, şunları kaydetti:

"Şu anda bu bizim yaptığımız kısa vadede söz ile bir yönlendirme olarak ele alınabilir. Bunun kısa vadeli yansımalarına bakıldığında, bankalararası Borsa İstanbul'da borçlanma piyasasında pazartesi günleri faizler yüzde 7,75 civarında, hatta maliyetler olarak bakarsanız 7,75'in de üzerinde ve haftanın diğer günlerinde yüzde 6,75 civarında oluştu. Buralarda biraz daha öngörülebilir bir yapıya geçeceğiz. Zaman zaman, 'Merkez Bankası burada politika tepkisi verdi mi?' diye konuşuluyor. Bu tabii tartışılabilir, fakat benim şahsi görüşüm ve kurul üyelerinin, biz burada oldukça güçlü ve dayanıklı bir politika tepkisini baştan verdik diye düşünüyoruz. Likidite politikasındaki sıkılaşma ve ilerde 50 baz puanlık koridor genişlemesi sonucunda kısa vadeli faizlerde en az 2,25 puan, en çok da 3,25 puanlık artışa imkan veren bir likidite politikası izliyoruz. Enflasyon beklentilerindeki değişikilik ne kadar olur diye baktığınızda, o da aşağı yukarı yarım puan civarında oldu. Bu yarım puana karşı bizim oldukça güçlü bir politika tepkisi verdiğimizi düşünüyoruz. Orada kısa vadeli politika faizlerini yükselten ülkelerle karşılaştırma yaptığımızda yine Türkiye oldukça ciddi bir parasal sıkılaştırmaya gitmiş şeklinde görülüyor."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, cari açığın finansmanında, herhangi bir sürdürülebilirlik sorunu olmayacağını belirterek, "Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz; ABD Merkez Bankası'nın (Fed) bahsedilen parasal genişlemeden çıkış stratejisinin sonucunda burada herhangi bir etkilenme olmayacaktır. Çünkü ABD'de faiz oranları hala daha çok düşük ve düşük kalmaya devam edecek" dedi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda konuşan Başçı, 2012 yılından itibaren dünyada mal ticareti artış hızının sıfıra doğru geldiğini belirtti.

Dünyada genel olarak talepte bir yavaşlama olduğunu söyleyen Başçı, bunun Türkiye ihracatına da yansımasının çok net bir şekilde görüldüğünü kaydetti.

Başçı, Avro Bölgesi'ndeki borç krizi döneminde Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verisinin 50'nin altına düştüğünü anımsatarak, son iki üç aya bakıldığında bu göstergede yukarı yönlü bir hareket olduğunu, genel bir toparlanma işareti bulunduğunu söyledi.

Avrupa'da ufak bir toparlanma, canlanmanın Türkiye ihracatına daha büyük bir etki yapabilecek potansiyele sahip olduğuna dikkati çeken Başçı, "Türkiye'de çok olumlu bir gelişme oldu. İhracatta pazar çeşitlenmesi oldu. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi öncelikli olmak üzere yeni pazarlar açılıp buralara ihracat yapılmaya başlandı. Afrika'da da genel olarak yoğun bir çaba var. Bu faydalı, çünkü nereden nasıl bir şok geleceğini tam bilmiyorsunuz. Bazen sizin konsantre olduğunuz pazarda çok ciddi bir talep zayıflaması olabiliyor" ifadelerini kullandı.

Başçı, "İktisadi Yönelim Anketi"nden en son alınan sonuçların, özellikle kasım ayı için ümit verici olduğunu aktararak, ihracat beklentilerinden çok kuvvetli sonuçlar aldıklarını ve geleceğe bakışın daha olumlu olduğunu vurguladı.

İhracatın ithalatı karşılama oranına bakıldığında, Türkiye'de bu oranın genelde yüzde 60'larda dalgalandığını anlatan Başçı, Lehman krizi döneminde hem ihracat hem de ithalatın düştüğüne değindi.

- "Cari işlemler dengesi, adım adım düzelmeye devam ediyor"-

Erdem Başçı, Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihinde ilk defa uygulanan politikalar sayesinde bir iç-dış talep dengelenmesinin yaşandığını dile getirerek, bunun kademeli, ılımlı bir şekilde gerçekleştiğine işaret etti.

İhracatın ithalatı karşılama oranının, kasımdan itibaren yüzde 65 platosuna oturması durumunda, Türkiye'nin geçmiş yıllardaki ortalamasına yakın bir hale geleceğini söyleyen Başçı, bu durumda cari açığın OVP'de öngörülen bir şekilde kademeli iyileşmeye devam edeceğini aktardı.

Başçı, dengelenme konusunun çok önemli olduğunu vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Her zaman dış açık verdiğimizi görüyoruz. Bu kısmen normal karşılanabilir. Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz ve yurt dışı tasarruflarımız düşük. Fakat bu fark açılırsa makas, o zaman bir probleme işaret edebiliyor. 2012 ilk çeyreğinde bir talep canlanması oldu ve o arada biraz makas açıldı. Fakat tekrar ikinci çeyrekten itibaren bu makasın kapanmaya devam ettiğini görüyoruz ve bunun da devam etmesi gerekiyor. Cari dengede sürdürülebilirlikle ilgili kafalarda hiçbir sorunun kalmaması gerekiyor. Cari açık olarak bakıldığında, 74 milyar dolara kadar yıllık cari açık yükselmişti. Alınan tedbirlerden sonra 50'li rakamlara indi. Bu sene de OVP'de yıl sonu için 58 milyar dolar cari açık öngörülüyor. Fakat burada altının getirdiği bir takım geçici etkiler var. Onlar da ayrıştırılırsa cari işlemler dengesi adım adım düzelmeye devam ediyor ki 2014 yılında da bu düzelmenin yavaş ve kademeli bir şekilde devam edeceğini biz tahmin ediyoruz."

- "ABD'de kısa dönemli faiz oranları uzunca bir süre düşük seviyelerde kalacak"-

Merkez Bankası Başkanı Başçı, cari açığın sürdürülebilirliğiyle ilgili finansman tarafının çok önemli olduğuna dikkati çekerek, "Portföy akımları son derece oynak. Bazen bu yılın ilk dört ayında olduğu gibi kuvvetli bir şekilde girişler oluyor. Mayıs ayından itibaren özellikle haziran ve temmuzda sert çıkışlar söz konusu oldu. Orada fiilen çıkış o kadar yüksek değil çünkü likidite problemi olduğu için, fiyat etkisi daha ziyade kendisini gösterdi ve faiz oranlarındaki değişiklik daha baskın çıktı. Net fiili çıkışlar o kadar da yüksek olmadı ama genelde bütün dünyada gelişmekte olan ülkelerden o dönemde kuvvetli bir çıkış vardı" şeklinde konuştu.

Başçı, portföy giriş çıkışlarının güvenilir ve dayanıklı bir kalem olmadığını belirterek, banka ve banka dışı finansman borçlanmaları ile doğrudan yatırımların cari açığı rahatlıkla finanse ettiğini kaydetti.

Bunların daha sürdürülebilir ve daha kalıcı finansman unsurları olduğunu anlatan Başçı, "Yeter ki bankalarımız sağlam kalmaya devam etsinler ve firmalarımız sağlam bir şekilde çalışmaya devam etsinler. Burada herhangi bir sürdürülebilirlik sorunu olmayacaktır. Şunu net bir şekilde söyleyebiliriz; Fed'in bahsedilen parasal genişlemeden çıkış stratejisinin sonucunda burada herhangi bir etkilenme olmayacaktır. Çünkü orada faiz oranları hala daha çok düşük ve düşük kalmaya devam edecek. Özellikle kısa dönemli faiz oranları uzunca bir süre düşük seviyelerde kalmaya devam edecek" değerlendirmelerini yaptı.

Avro Bölgesi borç krizinin yaşandığı dönemlerde çift haneli enflasyon ve kısa vadeli faiz oranlarının söz konusu olduğunu sözlerine ekleyen Başçı, "Şu anda enflasyon yüzde 7,7 ve iniş çıkışlar olabilir ama bizim beklentimiz bu düşüşün önümüzdeki aylarda kademeli olarak devam edeceği yönünde. Dolayısıyla kısa vadeli faiz oranları da onunla daha uygun seviyelerde seyrettiği için, burada çok da fazla bir kredi maliyetlerinde artış olmadı ama bir miktar burada sıkılaşma söz konusu" ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Gelecek senenin ocak-şubat-mart-nisan ve mayıs aylarında baz etkisi nedeniyle tüketici kredilerindeki yıllık büyüme hızının yüzde 15'e doğru düşeceğini tahmin ediyoruz" dedi.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda konuşan Başçı, ihracatın ithalatı dengeleme oranında çok ciddi bir bozulma görüldüğünü belirterek, "Türkiye buna karşı mutlaka tedbir almalı" dedi.

Bol ve ucuz paranın getirdiği kredi büyümesinin ithalat talebine dönüştüğünü aktaran Başçı, dolayısıyla ucuz ve bol finansmanın Türkiye'deki tasarruf oranlarını düşürdüğünü dile getirdi.

Kredi büyüme hızlarında özellikle sanayicilerden çok yoğun bir talep aldıklarından bahseden Başçı, "Tüketici kredileri ile sanayicilerin borçlanması arasında bir fark yaratmak lazım. Amacımız üretimi teşvik etmek. Önce üretmek sonra tüketmek ise burada farklı bir muamele yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili adımları BDDK attı ve önemli kararlar aldı. KOBİ ve ihracata yönelik kredilere yönelik ciddi teşvikler getirirken, tüketici kredilerine de maliyet unsuru getirdi " dedi.

BDDK'nın aldığı tedbirlerin sonuç verdiğini ifade eden Başçı, şunları kaydetti:

"Tüketici kredilerinin mevsimsellikten arındırılmış haftalık artışlarına bakıldığında, geçen yılın aynı döneminin hafif altında. Yıllık yüzde artış olarak daha yüksek bir plato yaptı ama şimdi aşağı yönlü dönüş başlıyor. Buna mukabil ticari kredilerde artış hızı kuvvetli ve aradaki makası da kapatmaya başladı. Uygulanan politikalar etkisini gösterdi ve göstermeye de devam edecek. Seviye olarak bakıldığında tüketici kredilerindeki artış yüzde 40'lardan uyguladığımız politikalardan sonra yüzde 20'nin üzerinde yüzde 30'a yakın bir düzeyde seyrediyor. Ama tüketici kredilerindeki büyüme yüzde 25 seviyelerine gelecektir. Gelecek senenin ocak-şubat-mart-nisan ve mayıs aylarında baz etkisi nedeniyle tüketici kredilerindeki yıllık büyüme hızının yüzde 15'e doğru düşeceğini tahmin ediyoruz."

Başçı, tüketici kredilerindeki yüzde 15'lik büyümenin fena bir büyüme oranı olmadığını, pek çok ülkede kıskanılacak ve imrenilecek bir büyüme oranı olduğuna dikkati çekerek, gelecek senenin ortalarında o seviyelere gelinebileceğini söyledi.

ABD'de 10 yıllık tahvil reel faizinin eksi yüzde 0,6 seviyesindeki dönemde bunun oldukça sıra dışı bir durum olduğunu ve reel faiz oranının normal bir seviyeye gelmesinin önemine değinen Başçı, "ABD 10 yıllık tahvil reel faizlerinin bugünlerde yüzde 0,5-1 olarak fiyatlanması şuna işaret ediyor: Çok kuvvetli ve sert bir sıkılaştırma aslında piyasalar beklemiyor ve bunu fiyatlamıyor. Gelecekte de ABD'de kısa vadeli faiz oranlarının çok fazla artırılmasını beklemiyor ve fiyatlamıyor. Bunda haklılar mı? Değiller mi? Tartışılır. Ancak şu anda beklentiler ve fiyatlamalar bu yönde" diye konuştu.

Yüksek oynaklık dönemleri haricinde para tabanının aynı seviyede büyümese bile dünyada bol ve ucuz paranın kalmaya devam edeceğini ifade eden Başçı, dolara dikkatli yönelmekte faydalı olunacağını ve bunun yıllarca sürecek bir durum olmadığını belirtti.

Oynaklık endeksinin yakından izlenmesi gereken bir endeks olduğunu söyleyen Başçı, bu endeksin ABD'deki tahvillerin gün gün oynaklığını gösterdiğini ve oynaklıkların gelişmekte olan ülkeleri etkilediğini kaydetti.

- "Şu ortamda döviz biriktirme yerine sistemi dengelemek daha doğru"-

Reel efektif kurun seviyesi hakkında bilgi veren Başçı, TL'nin Lehman krizi öncesinde aşırı değerli bölgede iken krizden sonra sert bir şekilde değer kaybettiğini anımsattı.

Reel efektif döviz kuru endeksinin er ya da geç normal seviyesine döneceğini savunan Başçı, "Şu anda endeks yüzde 12-13 ile aşırı değer çizgisinden oldukça uzakta bir noktada. Bu da bize bu dönemde enflasyon iyice düşene kadar fiyat istikrarına odaklanarak hareket edebilme imkanını veriyor" dedi.

Başçı, gelişmekte olan ülke para birimlerinin ABD dolarına karşı değer kayıplarının kalıcı olmayacağını ve terse dönebileceğini, sermaye akımlarının tekrar devam edebileceğini, bol ve ucuz paranın dünyada bulunmaya devam edeceğini söyledi.

Altın dahil döviz rezervlerinin 133,5 milyar dolar seviyesinde olduğu bilgisini veren Başçı, şunları aktardı:

"Dövizlerimizi gerektiğinde dikkatli kullanmaya devam ediyoruz. Döviz rezervlerimizi ihracat reeskont kredileri ve rezerv opsiyon mekanizmasıyla artırıyoruz. Tahminlerimize göre bu yılın tamamında ihracat reeskont krediler kanalından 13,5 milyar dolarlık bir döviz girişi gelecek. Gelecek yıl reeskont kredilerinden en az 15 milyar dolar bir giriş olmasını bekliyoruz. Rezerv opsiyon mekanizmasıyla bankaların 34 milyar dolar dövizleri var. İstedikleri zaman çekebilirler ama şu an rahatlıkla borçlanabildikleri için ihtiyaç duymuyorlar. Bankaların yabancı para karşılıklarında da 29,5 milyar dolarlık bir imkanı var. Toplamda bankaların hazırda 63,5 milyar dolarlık bir imkanları söz konusu. Bu da bankalarımızın hiçbir sorun yaşamadığını gösteriyor. Bu ayda döviz rezervlerinde 1,7 milyar dolar bir artış bekliyoruz. Şu ortamda çok da fazla döviz biriktirme yerine sistemi dengelemenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz."

- Kamu, özel sektöre borçlanma açısından yer açtı"-

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarında düşüş olduğunu belirten Başçı, kamu borç stokunun büyüme üzerinde etkisine değinerek, "Türkiye'de kamu borç yükü yüzde 70'lerden yüzde 35'lere kadar geriledi ve kamu özel sektöre borçlanma açısından yer açtı. Kamu borç yükündeki düşüş ve bütçe açığındaki iyileşme faiz oranlarında da iyileşme sağladı" dedi.

Başkan Başçı, sermaye stokunun artmaya devam ettiğini ancak tasarruf oranlarının oldukça düşük seviyelerde olduğunu söyleyerek, "Önümüzdeki yıllarda tasarruflarımızı ne kadar artarsak ve kendi tasarruflarımızla yatırımlarımızı destekleyebilirsek o kadar dayanıklı ve sürdürülebilir bir büyüme perspektifine sahip oluruz" diye konuştu.

Tasarrufları artırmak adına uzun vadeli mevduatlara teşvik getirilmesi konusunda çalışma yaptıklarını söyleyen Başçı, Türkiye'de istihdamda yaşanan artışında önemli olduğunu vurguladı.

Başçı, öte yandan Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranında da ciddi artışlar yaşandığına değindi.

Avro Bölgesi'nde sanayi üretiminde olumlu toparlanmalar yaşandığını ve oradan gelen iyi haberlerin Türkiye'nin ihracatına pozitif katkı sağlayacağını ifade etti.

Tüketici güveni ve reel kesim güveninin toparlandığını belirten Başçı, ancak reel kesim güveninin daha fazla toparlanma yaşandığına işaret etti.

Sonuç olarak Türkiye'de küresel şartlara göre ılımlı büyümenin olduğundan söz eden Başçı, dengelenmenin kademeli bir şekilde devam ettiğini ve Merkez Bankası'nın asli işi olan fiyat istikrarı konusunda adımlarını atmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.

Toplantı sonrasında Komite üyelerinin Ar-Ge, inovasyon ve kalkınma planı hakkında sorularını yanıtlayan Başçı, son açıklanan kalkınma planının çok kapsamlı ve iyi hazırlandığını belirterek, planın hayata geçmesinin önemli olduğunu söyledi.

Faiz oranları ve enflasyona yönelik sorular üzerine Başçı, faiz oranlarının kısmen enflasyonla ilişkili olduğunu, enflasyon düştükçe beraberinde finansmana erişim imkanı da artacaktır.

Öne Çıkanlar