MB: Ekonomi ılımlı büyümeye dönüyor
-
Merkez Bankası toplantı özetlerinde, ekonominin yeniden ılımlı büyüme patikasına dönmekte olduğu kaydedildi
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), temelde enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelere bağlı olarak ikinci çeyrek sonu itibarıyla enflasyonun, Nisan Enflasyon Raporu öngörüsüne kıyasla daha düşük bir oranda gerçekleştiğini bildirdi.
Kurulun 19 Temmuz tarihli toplantı özetinde yer alan enflasyon gelişmeleri başlıklı bölümde, Haziran ayında tüketici fiyatları yüzde 0,90 oranında azalırken, yıllık enflasyonun yüzde 8,87'ye yükseldiği, bir önceki PPK toplantı özetinde dikkati çekildiği gibi enerji ve işlenmemiş gıda fiyatlarının olumlu seyrinin enflasyondaki baz etkisi kaynaklı yükselişi sınırladığı, bu dönemde temel enflasyon göstergelerinin yıllık artış oranlarının ise azaldığı belirtildi.
Haziran ayında mevsimsellikten arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatları azalış kaydederek ılımlı görünümünü sürdürdüğü, bununla birlikte gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları yıllık artış oranının baz etkisiyle yüzde 7,38'e yükseldiği ifade edilirken, Temmuz ayına ilişkin öncü göstergelerin taze meyve fiyatlarındaki gelişmelerin etkisiyle yıllık işlenmemiş gıda enflasyonunun yükseleceğine işaret ettiğinin altı çizildi.
İşlenmiş gıda fiyatlarında ise artış eğiliminin bu dönemde özellikle ekmek ve tahıllar ile yağ fiyatlarına bağlı olarak sürdüğü, özellikle ekmek fiyatlarında ilk 6 aydaki birikimli artışın yüzde 8 oranına yaklaştığı, bu gelişmede Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebliği'ndeki düzenlemelerin etkisinin hissedildiği kaydedilirken, bu etkilerin önümüzdeki kısa vadede de işlenmiş gıda fiyatlarını olumsuz etkileme potansiyeli taşıdığı belirtildi.
Enerji fiyatlarının yurtiçi akaryakıt fiyatlarındaki düşüş ile Haziran ayında gerilemeye devam ettiğine değinilen toplantı özetinde, Temmuz ayının ilk yarısına dair gelişmeler enerji fiyatlarındaki azalışların sürdüğüne işaret etse de uluslararası petrol fiyatlarında Haziran ayı sonundan itibaren gözlenen yukarı yönlü eğilimin kısa vadede enflasyon üzerinde risk oluşturduğuna işaret edildi.
Hizmet grubunda yıllık enflasyonun yüzde 6,94 ile önceki ay seviyesini koruduğu anımsatılan PPK özetinde, bu dönemde yıllık enflasyon ulaştırma hizmetlerinde gerilerken, haberleşme hizmetleri ve kirada yükseldiği, hizmet fiyatlarına ilişkin yayılım endeksinde bu dönemde sınırlı bir artış gözlense de mevsimsellikten arındırılmış fiyat verilerinin hizmet fiyatlarının ana eğiliminde yatay bir görünüme işaret ettiği bildirildi.
Temel mal grubunda ise yıllık enflasyonun yavaşlama eğilimini sürdürdüğü ve yüzde 7,93'e gerilediği, dayanıklı tüketim malları ve giyimde yıllık enflasyon bu dönemde gerilerken, diğer temel mal kalemlerinin yıllık enflasyonunda artış kaydedildiği belirtildi.
Mevsimsellikten arındırılmış verilerin temel mal grubu enflasyonunun ana eğiliminin ikinci çeyrek sonu itibarıyla önemli ölçüde yavaşladığına işaret ettiği, söz konusu gelişmelerin etkisiyle temel enflasyon göstergelerinin ana eğilimlerindeki aşağı yönlü seyrin devam ettiğinin vurgulandığı toplantı özetinde, ''Temelde enerji ve gıda fiyatlarındaki gelişmelere bağlı olarak ikinci çeyrek sonu itibarıyla enflasyon, Nisan Enflasyon Raporu öngörüsüne kıyasla daha düşük bir oranda gerçekleşmiştir'' denildi.
-Enflasyonu etkileyen unsurlar...-
PPK toplantı özetinin enflasyonu etkileyen unsurlar bölümünde ise 2012 yılının ilk çeyreğine ilişkin milli gelir verilerine göre, iktisadi faaliyetin Nisan Enflasyon Raporu'nda ortaya konulan görünümle uyumlu seyrettiği, bu dönemde yurtiçi talep ılımlı bir artış sergilerken, net dış talebin yıllık büyümeye öngörülenden daha yüksek bir katkı yaptığı, yani ekonomideki dengelenme sürecinin güçlenerek devam ettiği, ilk çeyrekte milli gelir dönemlik bazda gerilese de bu daralmanın büyük ölçüde olumsuz hava koşulları gibi geçici unsurları yansıttığının tekrar vurgulandığı kaydedildi.
2012 yılının ikinci çeyreğine ilişkin göstergelerin, ilk çeyrekteki olumsuz seyrin kalıcı bir eğilime işaret etmediği ve takip eden dönemde ekonominin ılımlı büyüme patikasına yeniden döneceği yönündeki öngörüleri doğruladığının altı çizilirken, sanayi üretiminin Nisan-Mayıs döneminde bir önceki çeyreğe göre güçlü bir artış kaydettiği, PPK üyelerinin, bu gelişmenin olumsuz geçen ilk çeyreğin telafisini de içerdiği, dolayısıyla güçlü toparlanmaya rağmen iktisadi faaliyetteki ana eğilimin ılımlı seyrettiği değerlendirmesinde bulunduğu bildirildi.
Kurulun, Mayıs ve Haziran aylarında iktisadi faaliyete dair yavaşlama sinyallerinin küresel ölçekte giderek yayılmasının yılın ikinci yarısına ilişkin dış talep görünümü üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğunu not ettiğine dikkati çekilirken, başta Yunanistan ve İspanya olmak üzere Avrupa ekonomilerine ilişkin sorunların belirsizlik algılamalarını artırdığı, Çin ve ABD ekonomilerinde iktisadi faaliyet ve işgücü piyasası eğilimlerinin küresel büyüme görünümü açısından yeterince güçlü olmadığının görüldüğü ifade edildi.
Küresel ekonomideki sorunlara rağmen ihracatın 2011 yılının ikinci yarısından bu yana kriz öncesinden daha güçlü bir ana eğilim içerdiği vurgulanırken, Kurulun, bu durumun dengelenmeye yönelik politikaların birikimli etkilerine ve dış piyasalardaki pazar çeşitlendirmesine atfedilebileceğini belirttiği, ekonomideki dengelenmenin ikinci çeyrekte sürdüğünün görüldüğü, bunun makro-iktisadi temelleri ve dolayısıyla Türkiye ekonomisine ilişkin algılamaları iyileştirdiği, son dönemde imalat sanayi sipariş ve perakende sektörü satış beklentilerinde bir miktar bozulma gözlense de istihdam ve yatırım planları ile tüketici güveni gibi orta/uzun vadeli beklentilere yönelik göstergelerin nispeten olumlu bir resim çizdiği vurgulandı.
Yılın ilk aylarında iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya bağlı olarak istihdamda zayıf bir seyir gözlendiği ve işsizlik oranlarındaki düşüş eğiliminin durakladığı kaydedilirken, iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanmanın etkisiyle Nisan döneminde tarım dışı işsizlik oranının bir önceki döneme göre yeniden gerilediği, son aylardaki eğilimler itibarıyla sanayi istihdamında toparlanma güçlenirken, hizmet istihdamının ivme kaybettiği, Nisan döneminde güçlü bir artış sergileyen inşaat istihdamının Şubat dönemindeki sert gerilemeyi büyük ölçüde telafi ettiği, öncü göstergeler kısa vadede ılımlı bir istihdam artışına işaret etse de küresel ekonomiye dair aşağı yönlü risklerin sürmesinin, önümüzdeki dönemde istihdam artışını sınırlayabilecek bir unsur olarak öne çıktığı ifade edildi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), finansal istikrarı desteklemek amacıyla Türk Lirası yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis imkanına dair getirilen esnekliğin bir miktar daha artırılmasının uygun bulunduğunu, bu doğrultuda, Türk Lirası zorunlu karşılıkların döviz olarak tesis edilebilecek kısmının üst sınırının yüzde 50'den yüzde 55'e yükseltildiği ve ilave yüzde 5'lik dilim için 1,9 katsayısıyla çarpımına karşılık gelen tutarda döviz tesis edilmesi imkanın sağlandığını bildirdi.
Kurulun 19 Temmuz tarihli toplantı özetinde yer alan para politikası ve riskler başlıklı bölümde, Kurul üyelerine göre, son dönemde açıklanan verilerin iç ve dış talep arasındaki dengelenmenin öngörüldüğü şekilde sürdüğünü teyit ettiği, yurtiçi nihai talebin beklenen doğrultuda ılımlı bir toparlanma eğilimi sergilediği, ihracatın ise küresel büyüme görünümündeki zayıflamaya rağmen artış eğilimini koruduğu, bu doğrultuda toplam talep koşulları enflasyondaki düşüşü desteklerken, cari işlemler açığının kademeli olarak azalmaya devam ettiği belirtildi.
Temmuz Enflasyon Raporu'nda yer alması öngörülen enflasyon tahminlerinin değerlendirildiği toplantıda, Kurulun, enflasyonu etkileyen unsurlardaki olumlu gelişmelere bağlı olarak yılsonu enflasyon tahmininin sınırlı oranda aşağı çekilebileceğini ifade ettiği, bununla birlikte, enflasyonun bir süre daha hedefin üzerinde seyredecek olmasının fiyatlama davranışlarına dair temkinli bir duruş gerektirdiğinin belirtildiği, Ekim ayından itibaren gerçekleştirilen parasal sıkılaştırma ve toplam talepteki ılımlı görünüm ikincil etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltmış olsa da önümüzdeki dönemde fiyatlama davranışlarının dikkatle izleneceğinin altı çizildi.
Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesinin, para politikasında esnek yaklaşımın devamını gerektirdiğinin altı çizilirken, gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının uzun bir müddet düşük seviyelerde kalacağı beklentisinin alternatif getiri arayışını canlı tuttuğu, öte yandan Avro Bölgesi'ndeki sorunların çözümüne dair atılan adımlara rağmen, finansal sistemde süregelen kırılganlıklar ile yüksek seyreden borçlanma maliyetleri ve büyüme görünümündeki zayıflamanın küresel risk iştahının yeni haberlere duyarlılığının yüksek kalmasına neden olduğu kaydedildi.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde kısa vadeli sermaye hareketlerindeki oynaklığın sürmesinin yüksek bir olasılık olarak görüldüğü, bu çerçevede Kurulun, küresel ekonomiye dair belirsizlikleri de göz önüne alarak, para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağını belirttiği, alınan tedbirlerin krediler, yurtiçi talep ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerinin dikkatle takip edileceği, Türk Lirası fonlama miktarının gerekli görüldüğünde aşağı veya yukarı yönlü ayarlanacağı bildirildi.
-''Ek parasal genişleme, Türkiye gibi ülkeler için riskleri besleyebilir''-
Kurulun, finansal istikrarı desteklemek amacıyla, Türk Lirası yükümlülükler için tutulması gereken zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis imkanına dair getirilen esnekliğin bir miktar daha artırılmasını uygun bulduğu ifade edilen özette, ''Bu doğrultuda, Türk Lirası zorunlu karşılıkların döviz olarak tesis edilebilecek kısmının üst sınırı yüzde 50'den yüzde 55'e yükseltilmiş ve ilave yüzde 5'lik dilim için 1,9 katsayısıyla çarpımına karşılık gelen tutarda döviz tesis edilmesi imkanı sağlanmıştır. Kurul üyeleri, tasarlanan bu mekanizmanın sermaye akımlarında gözlenen aşırı oynaklığın yurtiçi piyasalar üzerindeki olumsuz etkisini sınırlandırmayı amaçladığını tekrar vurgulamıştır'' denildi.
Kurul, toplantıda enflasyon ve para politikası görünümünü etkileyebilecek risk senaryolarını ve olası politika tedbirlerini de ele alırken, üyelere göre, küresel büyüme görünümünün daha da zayıflaması durumunda gelişmiş ülke merkez bankalarının ek parasal genişlemeye gitme olasılığının bulunduğu, böyle bir gelişmenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için makro finansal riskleri besleyebileceğine dikkat çekildi.
Söz konusu durumda kısa vadeli sermaye akımlarında yaşanabilecek ivmelenmenin, hızlı kredi genişlemesi ve yerli para üzerinde oluşabilecek değerlenme baskısının Türkiye ekonomisindeki dengelenme sürecini tersine çevirebileceğinin altı çizilirken, bu riskin gerçekleşmesi halinde Merkez Bankası'nın, kısa vadeli faizleri düşük düzeylerde tutarken zorunlu karşılıklar aracılığı ile sıkılaştırmaya gidebileceği ve zorunlu karşılıklara ilişkin oluşturduğu mekanizmayı aktif olarak kullanarak Türk Lirası zorunlu karşılıklar için döviz tutma imkanını daha yüksek katsayılarla uygulayabileceği bildirildi.
-''Bankacılık sistemini rahatlatıcı tedbirler alınabilir''-
Avro Bölgesi'nde bankacılık, hane halkı ve kamu kesiminde aynı anda devam eden bilanço düzeltme süreci ve çözüme yönelik kurumsal mekanizmaların yeterince hızlı işlememe riskinin, bölgedeki sorunların daha da derinleşmesi olasılığını canlı tuttuğu belirtilen toplantı özetinde, bu riskin gerçekleşmesi ve küresel finans piyasalarında yeni bir çalkantının ortaya çıkması durumunda ilk planda sermaye hareketlerini dengelemek amacıyla faiz koridoru aracılığıyla etkin bir likidite yönetiminin uygulanabileceği, izleyen aşamalarda ise zorunlu karşılıklar ve diğer likidite araçları kullanılarak bankacılık sistemini rahatlatıcı tedbirler alınabileceği kaydedildi.
Öte yandan, küresel ekonomiye dair sorunların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde çözülmesi halinde toplam talep ve emtia fiyatlarında öngörülenden daha hızlı bir artışın ortaya çıkabileceği vurgulanırken, böyle bir durumda orta vadeli enflasyon baskıları söz konusu olabileceğinden bütün politika araçlarının sıkılaştırıcı yönde kullanılabileceğine işaret edildi.
Önümüzdeki döneme dair bir diğer risk unsurunun emtia fiyatlarına ilişkin belirsizlikler olduğunun altı çizilirken, her ne kadar küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyri genel olarak emtia fiyatları üzerindeki yukarı yönlü baskıları sınırlasa da jeopolitik ve arz yönlü sorunların devam etmesinin enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin kısa vadede yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığı, bunun yanı sıra son dönemde tarımsal emtia fiyatlarında gözlenen hızlı artışların işlenmiş gıda fiyatlarına dair risk oluşturduğu, emtia fiyatlarından kaynaklanan risklerin gerçekleşmesi halinde Kurulun geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceği, ancak beklentilerin ve fiyatlama davranışlarının kalıcı olarak bozulmasına müsaade etmeyeceği bildirildi.
-''Enflasyon, yıl sonunda öngörülenden daha düşük seviyelere inebilir''-
İşlenmemiş gıda fiyatlarının ise Nisan Enflasyon Raporu'nda da vurgulandığı gibi 2012 yılı enflasyon görünümü üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğu, tahminler güncellenirken temkinli bir yaklaşımla bu grupta yılın ilk yarısında gözlenen olumlu fiyat hareketlerinin ikinci yarıda büyük ölçüde geri alınacağının varsayıldığı, işlenmemiş gıda fiyatlarında varsayılandan daha olumlu bir gelişme gözlenmesi halinde enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu'ndaki baz senaryoda öngörülenden daha düşük seviyelere inebileceği belirtildi.
Kurulun, para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip ettiği vurgulanan toplantı özetinde, mevcut para politikası duruşunun orta vadeli programda (OVP) belirlenen çerçeveyi esas aldığı, bu doğrultuda bütçe dengesinde yılın ikinci yarısında ek bir bozulma olmayacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceğinin varsayıldığı, maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesinin söz konusu olabileceği kaydedildi.
Son yıllarda uygulanan ihtiyatlı maliye politikalarının önümüzdeki dönemde de devam etmesinin küresel konjonktürdeki belirsizliklere karşı ekonominin dayanıklılığının korunması açısından kritik önem taşıdığı vurgulanırken, orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesi, Türkiye'nin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceği, bu yönde atılacak adımların aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişleteceği ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyeceği, bu çerçevede OVP'nin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığı ifade edildi.