Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Prof. Dr. İlber Ortaylı Tarım Ajandası programında İrfan Donat'ın sorularını yanıtladı.

Ortaylı, ziraat yapılan bölgelerin daha iyi korunmasını önerdiği konuşmasında, “Türkiye, zeytin alanlarını iyi kontrol edemiyor. İtalya’da da benzer sıkıntılar yaşanıyor. Bunların hepsinin yeni baştan düzeltilmesi gerekecek. Bu yapılmadığı takdirde, tarım yapılamayan ve tamamıyla sanayi ve hizmet sektörüne gömülen bir dünyanın ilerlemesi bir yana, gerilemeye mahkûm olduğunu belirtmek zorundayım. Bu çok açık ama bunun üzerinde düşünülmüyor, düşünülmesi gerekir.” dedi.

Tarımda terk edilen bir sistemin yeniden kazanmanın çok zor olduğunu dile getiren Ortaylı şu ifadeleri kaydetti:

“Türkiye’de yapılan bu… Maalesef hızlı bir şekilde şehirleşme havasına girdik. Topraktan uzaklaşan, toprakla uğraşmayı bırakan, ondan bıkan bir kitleyi siz tekrar geri kazanamazsınız. Onun için verimli arazilerimizi, müsait iklimimizi değerlendirmek için yeniden bir nüfus yapılandırmasına geçmek zorundayız. Bu tabii tedrici olacaktır, yavaş yavaş olacaktır. Hızlı bir şekilde yapamazsınız, o da başka problemler yaratır.”

“Türkiye, tarımı ihmal eden ülkelerin başında geliyor"

Prof. Dr. İlber Ortaylı Türkiye'nin tarım politikası hakkında yaptığı değerlendirmede, “Türkiye, tarımı ihmal eden ülkelerin başında geliyor. Çok küçük bölümler halinde bazı sektörlerde telafiye gidiyorlar. Bir dönem Taşköprünün sarımsağından vazgeçip, Çin’den getiriyorlardı. Ne kadar büyük bir aymazlık içine düştüklerini fark ettiler, hepimiz fark ettik. Çünkü aradığımız ürünü bulamıyoruz. Yeniden orada köylüyü ve o araziyi teşvik ediyorsunuz. Bu çok kolay bir iş değil. Eğer aynı nüfus yok olmuşsa başka birilerini getirmek zorundasınız. Mesela Marmara Bölgesinde fevkalade meyve, bağcılık ziraatı yapılan yerlerde gerileme söz konusu. Burada canlandırma için yeni ameliyelere gireceksiniz. Aksi takdirde İstanbul’un yanı başında ve tarih boyunca İstanbul’u besleyen yerlere el atamazsınız, bir şey bulamazsınız. Ve nitekim öyle oluyor. Siz gidin şimdi Bilecik’teki güzelim o eski meyveyi, sebzeyi arayıp, bulun. Bulamazsınız.. Hâlbuki bulmanız lazım, yaşayamazsınız. Bu çok önemli bir şey… Aşırı şehirleşmeyi önlediğiniz gibi köylerdeki göçü, köylülükten kopmayı bir şekilde engelleyip, bilinçli bir çiftçiliğe çevirmek zorundasınız. Bunu bütün Asya kıtasının yapması gerekiyor. Yapmadığınız takdirde açlık ve salgın hastalıklar bu kıtlıktan, dengesizlikten doğan acayip pandemiler sizi bekliyor. Bu bir baykuş çağrısı değil. Maalesef kaçınılmaz sonu oluyor işlerin…”

“Biz elimizdeki tarım zenginliklerini, üretim imkanlarının bir kısmını terk etmişiz, reddetmişiz... Şimdi o terk ettiğiniz toprakları o şekilde bırakamazsınız” diyen Prof. Dr. Ortaylı, “Konya Ovasını sulayacağım diye oradaki sulama imkanlarını bütün artezyen kuyuları vasıtasıyla yok etmişsiniz. Şimdi ne yapacaksın? Orayı bırakacak mısın? Terk mi edeceksin köyleri? Böyle bir imkânın yok. Gittikçe sanayileşmekte olan Konya ve civarını besleyebilmek için sizin tarım alanlarında bazı yenilikler yapmanız gerekiyor, bu çok açık. Yoksa Konya’nın buğdayını Mısır’dan ya da Orta Asya’dan getirirsin. E yani bu bir akıl mı oluyor o zaman? Bence belki Orta Asya’dan gelip de tarım yapacak insanları oraya çiftçi olarak yerleştirmen lazım. Veya Rusya bölgesinden vesaire.. Bunlar yapılacak şeylerdir.” ifadelerini kullandı.

“Ege Bölgesi anormal ve lüzumsuz şekilde şehirleşiyor"

Tarım açısından verimli topraklara sahip olan Ege'de uzun yıllardır süre gelen şehirleşme hakkında yorum yapan Ortaylı, “Bunu bir şekilde engelleyemiyorsanız oradaki tarımı korumak zorundasınız. Çünkü o tarım başka bir yerde yapılamaz."

"Deniyor ki ‘zeytinlik bölgelere ev yaptırmayacağım’. Peki, yaptırmayacaksın... Önce mahvettiler sonra da böyle bir kanun çıkardılar. Sonra da sık sık istisnalar çıkarıyorsun. Bu olmaz... Yani Türkiye bir takım kullanılmayan yazlık evlerin, bir takım tahrip edilmiş zirai bölgelerin ülkesi olmaya başladı. Bunların önü alınamıyor. Zeytinliğini, tarım arazisini terk eden çiftçi kasabalara gidiyor. O kasabada ne iş yapıyor belli değil. O kasabalarda gerçek anlamda sanayi ya da hizmet sektörü büyümesi de yok. Köylünün boşalttığı o yerlere kim gelir önce? Türkiye’de adettir, yazlıkçılar gelir... Şimdilik daha rasyonel bir yol gibi gözüküyor ama değil.” dedi.