TCMB: Gerekirse küresel şoklara karşı ek tedbir alınabilir
-
Merkez Bankası finansal istikrar raporunu yayınladı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle hanehalkı finansal yükümlülüklerinin varlıklarına oranındaki iyileşmenin devam ettiği belirtildi. TCMB'nin raporunda, gerekmesi halinde dış şoklara karşı ek tedbirler alınabileceği ifade edildi.
Küresel ekonomiye ilişkin gelişmelerin finansal istikrar açısından önemini koruduğu vurgulanan raporda, 2014 Kasım Finansal İstikrar Raporu'nun yayımlandığı tarihten bu yana iktisadi faaliyetteki toparlanmada ülkeler arasındaki farklılaşmanın devam ettiği, ABD'nin diğer gelişmiş ülkelere göre daha güçlü büyüme performansı sergilerken Euro Bölgesi'nde ekonomik büyümenin zayıf seyrini koruduğu aktarıldı.
Küresel büyümenin önemli kısmını oluşturan gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızının yavaşladığı kaydedilen raporda, şöyle denildi:
"Enflasyon gelişmiş ülkelerde hedeflerin altında seyretmekte, gelişmekte olan ülkelerde ise yukarı yönlü hareket etmektedir. ABD'nin faiz artırım sinyali ve para politikasındaki normalleşme sürecine ilişkin belirsizlikler küresel piyasaların veri akışına duyarlılığının yüksek seviyelerde kalmasına neden olmaktadır. Böyle bir konjonktürde ABD doları diğer para birimlerine karşı güçlenme eğilimi göstermiş, gelişmekte olan ülkelerde sermaye hareketleri dalgalı bir seyir izlemiştir."
Yılın ilk çeyreğine ilişkin göstergelerin, yurt içi iktisadi faaliyette dış talepteki yavaşlamaya bağlı olarak bir miktar ivme kaybı yaşandığına işaret ettiği belirtilen raporda, yılın ikinci çeyreğinden itibaren Avrupa Birliği büyümesindeki kısmi toparlanmanın da etkisiyle iktisadi faaliyetin ılımlı artış eğilimine geri döneceğinin tahmin edildiği vurgulandı.
Enflasyon görünümüne bakıldığında ise uygulanan temkinli para ve maliye politikalarıyla alınan makro ihtiyati önlemlerin çekirdek enflasyon göstergelerini olumlu yönde etkilediği, bunun yanı sıra düşük seyreden emtia fiyatlarının da enflasyondaki düşüşe destek verdiği ifade edilen raporda, ancak gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar ve döviz kurunda ilk çeyrekte yaşanan gelişmelerin enflasyondaki iyileşmenin öngörülenden daha sınırlı olmasına neden olduğu, bu çerçevede TCMB'nin para politikasındaki temkinli duruşunu koruduğu bildirildi.
- "Bankacılık sektörü sağlam likidite görünümünü sürdürmektedir"
Cari işlemler dengesi iyileşirken, devam eden mali disiplinin hem risk primlerinin hem de enflasyonun düşürülmesine önemli katkı sağladığı vurgulanan raporda, TCMB'nin para politikasında temkinli duruşunu sürdürürken, döviz likiditesini, çekirdek yükümlülükleri ve uzun vadeli borçlanmayı desteklemeye yönelik tedbirlerle de makrofinansal riskleri azaltmayı amaçladığı belirtildi.
Raporda şunlar kaydedildi:
"Alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle hanehalkı finansal yükümlülüklerinin varlıklarına oranındaki iyileşme devam etmektedir. Hanehalkının sadece TL cinsinden ve sabit faizle borçlanmakta olması finansal piyasalarda oynaklığın arttığı bu dönemde hanehalkının borç ödeme gücünün korunmasına katkı sağlamaktadır. Reel sektörün kredi talebinde TL işletme sermayesi finansmanı ve mevcut borçları yenileme ihtiyacının belirleyici olduğu görülmektedir. Reel sektör yabancı para borçlarının ağırlıklı olarak uzun vadeli olmasının, kısa vadeli açık pozisyonun düşüklüğünün ve yabancı para cinsinden borçlanmanın daha çok kur riskini iyi yönetebilecek büyük firmalar tarafından yapılmasının, kur riskini sınırlandırdığı değerlendirilmektedir. Ayrıca, borçlanma yoluyla finansmanın içerdiği vergi avantajının neden olduğu yüksek kaldıracın azaltılması amacıyla, yapılan yeni yasal düzenlemeyle nakdi sermaye artışına sağlanan vergi teşviki, özkaynak finansmanını özendirecektir."
Raporda, bankacılık sektörünün kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde seyrederken, alınan tedbirler sonucunda ticari kredilerin tüketici kredilerine göre daha hızlı artmakta olmasının dengeli büyümeyi desteklediğine işaret edildi.
Bankaların takipteki alacaklar oranının yatay seyretmekle birlikte, iktisadi faaliyetin zayıf seyri ve kur oynaklığı gibi unsurların kredi riskinin takibini gerekli kıldığı ifade edilen raporda, mevcut sermaye tamponlarının olası kredi riski zararlarını karşılayabilecek düzeyde olduğu vurgulandı.
Bankacılık sektörünün sağlam likidite görünümünü sürdürdüğü belirtilen raporda, "TCMB'nin zorunlu karşılık uygulamasında mevduat dışı yabancı para kaynakların vadesini uzatmaya yönelik yaptığı değişikliklerin de katkısıyla bankaların yurt dışından sağladığı kaynakların ortalama vadesi uzamaktadır" denildi.
TL cinsinden tesis edilen zorunlu karşılıklara çekirdek yükümlülükleri teşvik edecek şekilde faiz ödenmesi uygulamasının başlatıldığı hatırlatılan raporda, bankaların çekirdek fonlama kaynak kullanımını artırmaya başlamalarının finansal istikrar açısından olumlu olduğuna işaret edildi.
Raporda, "Döviz likiditesini, çekirdek yükümlülükleri ve uzun vadeli borçlanmayı destekleyici yönde atılan adımlar ekonomimizin küresel şoklara karşı dayanıklılığını artırmaya yönelik tedbirlerdir. Gerekli görülmesi halinde aynı doğrultuda ilave önlemler alınabilecektir. Yapılan değerlendirmeler çerçevesinde, son altı aylık süreçte, küresel piyasalar, yurt içi ekonomi ve yurt içi finansal piyasa gelişmeleri bir önceki altı aya kıyasla daha zayıf seyretmiştir" denildi.
''Finansal İstikrar Raporu'nun ilkinde, küresel büyümenin geçen yıl ılımlı düzeyde gerçekleştiği, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın ülkeler arasında farklılaşmaya devam ettiği belirtilerek, "Başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle gelişmiş ülkelerde enflasyon hedeflerin altında seyretmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise yerel para birimlerinde meydana gelen değer kayıpları sonucunda enflasyon oranlarında yukarı yönlü bir hareket gözlenmektedir" ifadeleri kullanıldı.
Büyüme ve enflasyon görünümündeki farklılaşma sonucu gelişmiş ülke para politikalarının birbirinden ayrıştığı aktarılan raporda, bahse konu gelişme ve küresel ekonomiye ilişkin öngörülebilirliğin düşük seyretmesiyle birlikte artan belirsizliklerin küresel piyasaların veri akışına duyarlılığının yüksek seviyelerde kalmasına neden olduğu kaydedildi.
Raporda, bütün bu gelişmeler sonucunda, risk iştahı ve sermaye akımlarındaki oynaklığın sürdüğüne işaret edilerek, küresel ekonomik gelişmelerin, gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar ve zorluklar barındırdığı değerlendirmesi yapıldı.
Düşük petrol fiyatlarının, emtia ithalatçısı gelişmekte olan ülkelerin enflasyon, cari açık ve büyüme görünümlerini olumlu etkilediği vurgulanan raporda, diğer yandan, küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyretmesinin dış ticaret kanalıyla gelişmekte olan ülkelerin büyümesinde aşağı yönlü riskler oluşturduğu kaydedildi.
Raporda, küresel döviz piyasalarında ABD dolarının diğer tüm para birimlerine karşı önemli ölçüde değer kazanmasının, özellikle yabancı para birimi cinsiden borçluluğu yüksek gelişmekte olan ülkeler için bir risk unsuru olduğu ifade edildi.
Türkiye'de iktisadi faaliyetin ılımlı bir seyir izlediği dile getirilen raporda, şunlar aktarıldı:
"Özellikle ihracattaki zayıf seyir büyümeyi yavaşlatan ana unsur olmaktadır. Toplam talep koşulları enflasyondaki düşüş sürecini desteklerken, gıda fiyatları ve döviz kurunun gecikmeli etkileri enflasyon görünümündeki iyileşmeyi sınırlamaktadır. Ülkemize yönelik portföy akımları zayıf seyrederken, risk priminde ve Türk lirasının değerinde dalgalanmalar yaşanmaktadır. TCMB finansal piyasalardaki oynaklıkların enflasyon görünümü ve enflasyon beklentileri üzerindeki etkisini sınırlamak amacıyla likidite politikasını sıkı tutmak suretiyle temkinli para politikası duruşunu sürdürmektedir.
Uygulanmakta olan temkinli para politikası ve süregelen makroihtiyati politikalar sonucu cari işlemler dengesi iyileşirken, uygulanan mali disiplin ve bankacılık sektörünün güçlü konumu risk primlerinin düşük seviyelerde kalmasına önemli katkı sağlamaktadır. İktisadi faaliyetin ve finansal piyasalardaki oynaklığın seyri önümüzdeki dönemde finansal istikrar üzerinde etkili olacaktır. TCMB temkinli para politikası duruşunu sürdürürken; döviz likiditesini, çekirdek yükümlülükleri ve uzun vadeli borçlanmayı desteklemeye yönelik tedbirlerle makrofinansal riskleri azaltmayı amaçlamaktadır."
- Küresel gelişmeler
Raporda, küresel büyümenin 2014 yılında ılımlı düzeyde gerçekleştiği, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın da ülkeler arasında farklılaşmaya devam ettiği belirtilerek, ABD'nin diğer gelişmiş ülkelere göre daha güçlü büyüme performansı sergilediği anımsatıldı.
Enflasyon görünümünün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için belirgin bir şekilde ayrıştığına dikkatin çekildiği raporda, başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüşün, enflasyonist baskıları azalttığı kaydedildi.
Fed'in para politikasına dair etkin bir iletişim stratejisi uygulamasının önem arz ettiği vurgulanan raporda, "Enflasyonun düşük seyretmesi ve son dönemde ABD'ye ilişkin verilerin beklentilerin altında kalması, ABD'de para politikasının normalleşme sürecine ilişkin belirsizlikleri artırmaktadır. Bu belirsizlikler Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) kurul üyelerinin beklentisi ile piyasa beklentileri arasında farklılaşmaya yol açmaktadır. Piyasa katılımcılarının politika faizlerinde, Fed kurul üyelerinden daha yumuşak bir artış beklediği görülmektedir. ABD'de faiz artırımının piyasa beklentisinden erken ve hızlı gerçekleşmesi küresel finansal sistemde dalgalanmalara sebep olabilecektir" denildi.
Raporda, ABD'nin para politikasında oluşan belirsizlik sonucunda gelişmekte olan ülkelerde sermaye hareketlerinin dalgalı bir seyir izlediği aktarılarak, buna bağlı olarak gelişmekte olan ülke para birimlerinin değer kaybettiği ve kur oynaklığının arttığı anımsatıldı.
Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Diğer taraftan mart ayında gerçekleştirilen FOMC kurul toplantısında üyelerin önümüzdeki dönem faiz tahminlerini aşağı yönlü güncellemesi sonucu, gelişmekte olan ülke kurları değer kaybını bir miktar telafi etmiştir. Sermaye çıkışlarının etkisiyle gelişmekte olan ülkelerin CDS primlerinde artış gözlenmektedir. Fed politika faizlerine ilişkin beklentiler, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansı ve emtia fiyatları gerek küresel risk iştahı gerekse gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının seyrinde belirleyici rol oynayacaktır."
Gelişmiş ülkelerin para politikasındaki ayrışmanın gelişmekte olan ülkelerin kur duyarlılığını artırdığına işaret edilen raporda, küresel ekonomik gelişmelerin, gelişmekte olan ülkeler için fırsatlar ve zorluklar barındırdığı ifadelerine yer verildi.
- Yurt içi gelişmeler
Raporda, 2014 yılında büyümenin bir önceki yıla göre bir miktar yavaşladığı anımsatılarak, dış talepteki zayıflamaya rağmen net ihracatın büyümeye pozitif yönde katkı sağladığı dile getirildi.
Talepteki yavaşlamaya karşın, maliyet yönlü baskılar nedeniyle enflasyondaki düşüşün öngörülenden daha sınırlı olduğu aktarılan raporda, şunlar kaydedildi:
"Uygulanan temkinli para ve maliye politikaları ile alınan makro ihtiyati önlemler çekirdek enflasyon göstergelerini olumlu yönde etkilemektedir. Düşük seyreden emtia fiyatları da enflasyon üzerinde iyileştirici rol oynamaktadır. Ancak, gıda fiyat artışlarının yüksek seviyesini koruması ve döviz kuru hareketlerinin yurt içi fiyatlar üzerindeki gecikmeli etkileri enflasyondaki iyileşmeyi sınırlamaktadır. Hava koşullarının arzı destekleyici yönde olması ve Gıda Komitesi'nin çalışmalarına başlaması ile önümüzdeki dönemde gıda enflasyonunda kayda değer bir düzeltme yaşanabileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, gıda fiyatları ve döviz kuru oynaklığı enflasyon görünümü üzerindeki başlıca risk unsurları olmaya devam etmektedir."
Raporda, Türkiye'ye yönelik portföy akımlarının zayıf seyrederken, risk priminde ve Türk lirasında dalgalanmalar yaşandığı belirtilerek, TCMB'nin likidite politikasını sıkı tutmak suretiyle temkinli para politikası duruşunu sürdürdüğü aktarıldı.
Cari işlemler dengesinin iyileştiğine vurgu yapılan raporda, uygulanan mali disiplinin hem risk primlerinin hem de enflasyonun düşürülmesine önemli katkı yaptığına işaret edildi.
Raporda, iktisadi faaliyetin seyri ve finansal piyasalardaki oynaklığın gelecek dönemde finansal istikrar üzerinde etkili olacağı kaydedilerek, "İktisadi faaliyet açısından dış talep zayıf seyrini korurken, iç talep büyümeye ılımlı düzeyde katkı vermektedir. Finansal piyasalardaki oynaklık özel kesim nihai talebinin büyümeye yaptığı katkıyı sınırlayabilecektir. Küresel büyümenin zayıf seyri ise dış talebi olumsuz etkilemektedir" ifadesi kullanıldı.
AA