Advertisement

Küresel Korona Virüs Pandemisi, dünyanın 21. yüzyılda deneyimlediği ve daha önce deneyimlenmemiş bir "ilk" olarak karşımızda duruyor.

Global ekonominin ciddi bir daralma geçireceği ortada. IMF, OECD, Dünya Bankası ve Kredi derecelendirme kuruluşlarının aşağı yönlü tahminleri henüz bir ortak paydaya oturmuş durumda değil ama "keskin ve net bir düşüş" olacağını herkes biliyor.

Covid-19'un aşısının bulunma ihtimali en yakın olasılıkla 1 yıl sonraya tarihleniyor. Etkili bir antiviral ilacı ise henüz yok. 1980'li yılların ilk yarısında dünya gündemine giren AIDS(Acquired Immuno Defency Syndrome/Sonradan Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği) henüz aşısı bulunamayan bir virütik hastalıktır. AIDS'te bazı antiviral ilaçlar ve bağışıklık sistemini güçlendirici preparatlar sayesinde hastaların ömrü uzatılabilmekte ama hastalar "kalıcı" olarak tedavi edilememektedir. Covid-19'un AIDS virüsü gibi bir virüs olmamasını temenni edelim. Aynı direnç yapısına sahip bir virüs ise uzun yıllar gündemimizde kalabilir.

Ne demek istiyoruz? Covid-19 aşısına bel bağlamamalıyız. Ancak Covid-19'a karşı güçlü antiviral ilaçlar geliştirilmesi konusunda insanlığın şansı var.

Aşı, virüs, antiviral ilaç ve tedavi bahsini burada kesiyorum.

Diyelim ki, herşey yolunda gitti ve 1 yıl sonra hastalık tehdit olmaktan çıktı.

İşte o 1 yılda olabilecekleri petrol piyasası üzerinden görelim:

Küresel perol üretimi 99 milyon varil/gün civarındadır. Kabaca 100 milyon varil/gün kabul edelim. Bunun 30-35 milyon varil/gün bölümünü OPEC ülkeleri üretiyor. OPEC'in üretimi nadiren 30 milyon varil/gün eşiğinin altına iniyor ve yine nadiren 35 milyon varil/gün üretiminin üzerine çıkıyor.

Kabaca, dünyada üretilen petrolün %30-35'i OPEC kaynaklı. Kalanı diğer ülkelerce üretiliyor. Diğer ülkelerin önemli bir bölümü, ihtiyacının önemli bir bölümünü(%70 ve üzeri kısmını) kendi kaynaklarından daha az miktarını da OPEC VE OPEC dışı piyasalardan temin ediyor. Bu ülkeler petrol fiyatlarındaki düşüşlerde "avantajlı" kulvarda koşuyor. Bir kısım ülke ise(Türkiye gibi) ihtiyacının yüzde 90'ı ve daha fazlasını dışardan temin ediyor; petrol fiyatları düşerken çok ileri avantajlı konuma geliyorlar.

OPEC cephesinde ise durum epey farklı ve çok değişkenli. Petrol fiyatları, ekonomisinin %90 ve fazlasını oluşturan ülkeler(Angola, Nijerya, Umman, Kuveyt, Irak, İran, Venezuela. Meksika, Suudi Arabistan, Katar, Kazakistan, Azerbaycan, Bahreyn, Kolombiya) 40 dolar/varil fiyatın altında "kırılgan" hale geliyor. Son birkaç ayda hızla 80 doların üzerinden 25 doların altına gelen ve bir süre sonra 20 doların altına doğru gitmesi muhtemel petrol fiyatları yüzünden yukarda parantez içinde saydığımız ülkelerde şu sendromlar görülecektir:

*Kamu çalışanlarının maaşları ödenemez hale gelebilir.

*Kamu çalışanları tüketemeyince, özel sektör üretimleri kısılabilir ve "maaş ödeyememe sorunu" ülkenin genel problemi olabilir.

*Hükümetler sadece bu sebeplerle "denk bütçe" yapma çabasından vazgeçmek zorunda kalabilir.

*Para basmaya başlayan ülkeler, hızla enflasyon üretmeye başlayabilir.

*Fiyatlar artarken, ekonomi yerinde sayacağı için durgunluk kendini belli (edebilir değil) edecektir.

*Daha fazla yoksullaşma kendini gösterecek ve bu yoksullaşma bugüne kadar olduğu gibi salt Afrika ile sınırlı kalmayıp, bir tür "pandemi(kıtalararası)" yaratabilir.

*IMF, Dünya Bankası gibi kredi kuruluşları, kemer sıkmaya yönelik tedbirlerle ülkeleri birer birer "finansal karantina"ya almaya başlar.

Petrol fiyatları kaynaklı çöküşün ve bunla birlikte başgösteren olumsuz sürecin ne kadar devam edeceğini tahmin etmek zor. Ama sonucun "finansal karantina" odasında noktalanacağını söylemek mümkün.

Karantinadan çıkışta, yere düşenlerin ayakta kalanlardan çok olduğunu göreceğiz. Bu, futbolda ceza sahası içindeki bir karambolde oyunun yere düşenler tarafından değil, ayakta kalanlarca sürdürüleceği bir "kalıcı süreç" olarak nitelendirilebilir.

Petrol odaklı "çöküş", Korona kaynaklı durumdan daha travmatik olabilir.