Bloomberght
Bloomberg HT Haberler "ABD-Çin ticaret savaşının galibi yok"

"ABD-Çin ticaret savaşının galibi yok"

  • Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TUSİAD Çin Ağı Uzman Üyesi Dr. Altay Atlı, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının galibinin olmadığını belirtti

Giriş: 18 Temmuz 2018, Çarşamba 15:44
Güncelleme: 18 Temmuz 2018, Çarşamba 15:46

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TUSİAD Çin Ağı Uzman Üyesi Dr. Altay Atlı, ABD’nin Çin’den gelen ürünlere ek gümrük vergisi uygulamaya başlaması neticesinde Çin ile ABD arasında yaşanan "ticaret savaşına" ilişkin, "ABD ve Çin arasındaki karşılıklı ek gümrük vergisi getirme misillemeleri, tüm dünyada domino etkisi yapmaya başlıyor. Ancak, bu tarz korumacılık ve ticaret savaşları, uzun ve orta vadede tüm küresel sistemin zararına olacak bir durum." dedi.

Küresel ekonomi çevresinde ABD'nin yaptığı gibi bir korumacılık ve ticaret savaşının orta ve uzun vadede herkesin zararına olabileceğinin altını çizen Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TUSİAD Çin Ağı (TUSIAD China Network) Uzman Üyesi Dr. Altay Atlı son dönemdeki ticaret savaşlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Ticaret savaşlarında domino etkisi

ABD'nin, sadece Çin’e değil birçok ülkeye karşı ticaret savaşının fitilini yakarak tarifeleri arttırdığını belirten Atlı, "ABD, komşusu Kanada’ya, müttefiki Avrupa Birliği’ne, hatta Japonya’ya dahi vergi tarifelerini arttırdı. Çin, tabii buna misilleme yapıyor. İşte bu misilleme de tüm dünyada bir domino etkisi yapmaya başlıyor. Karşılıklı olarak vergiler arttırılıyor. Yani karşılıklı olarak ülkeler birbirleri ile yaptıkları ticaretin maliyetini pahalılaştırıyor. Bu durum hiçbir ülke için iyi bir şey değil." diye konuştu.

Bu tarifelerin arttırılmasının iki ülke için de iyi bir şey olmadığının altını çizen Atlı, şöyle devam etti:

"ABD, Çin’e karşı vergiyi arttırsa Çinli üretici, Çinli ihracatçı bundan tabii ki etkilenir. Ancak üretim artık çok farklı şekillerde yapılıyor dünyada. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse; ABD'nin vergileri arttırdığı Çin mallarının listesine bakacak olursak en tepede yarı iletken mikroçipler var. Trump, böyle yaparak bu yarı iletken malları üreten "ABD'li üreticiyi” korumuş oluyor. Ancak, Çin’den aynı mal geliyordu, daha ucuza geliyordu. Bu durumda şimdi bunu pahalılaştırmış oldu. İşte korumacılık dediğimiz bu. Trump, kendi sistemince ABD'li üreticiyi korumuş oluyor. Öte yandan, Çin’den ABD'ye bu ürünleri getiren ABD'li elektronik üreticileri Çin’den daha ucuza getirdiği ürünleri pahalı bir şekilde almaya başlıyor. Yani, bunu pahalılaştırarak Çin’den gelen ürünü o zaman onu kullanarak yani ara mamulü, girdiyi ilk olarak kullanan üreticiye de bir artı maliyet bindirmiş oluyorsun. Çünkü adam ya Çin’den gelen mala daha çok para verecek vergi yüzünden ya da daha pahalı yerli ürün alacak. Elektronik üreticisinin maliyetini arttırdık. O maliyet kime yansıyacak o üreticinin ürettiği nihai ürünleri satın alan ABD'li tüketiciye yansıyacak. Yani bu örnekle de görüldüğü gibi yarı iletken üreticisini koruyayım derken elektronik üreticisini, otomotiv üreticisini ve ABD'li tüketicisini yani hepsini zor duruma sokmuş oldu. O nedenle, bu vergileri arttırma durumunun Trump’ın kendi toplumuna dahi faydası olamayacaktır.”

- Çin'in ABD'ye misillemesi

Trump’ın açtığı ticaret savaşına Çin'in de misliyle karşılık vermesini değerlendiren Atlı, "Çin’in listesine baktığımızda en tepede tarım ürünleri var; en başta soya fasulyesi. Soya fasulyesini ABD’den alıyordu. Çin şimdi vergileri düzenleyerek arttırma kararı aldı. Bu durum ABD'li gıda ve tarım üreticisine bir zarar vermiş oldu. Öte yandan eşit derecede Çin’e de zarar veriyor. Yani, Çin'in gidip aynı ürünü başka yerlerden alması gerekecek. Şimdi Brezilya'dan alıyoruz diyorlar, yine maliyetler yüksek. O uygunmuş ki o yüzden ABD’den alıyormuş. Brezilya uygun olsaydı zaten Brezilya' dan alırdı. Ama şimdi mecburen Brezilya' ya gidiyor. O zaman maliyetleri arttırıyor. İşte bu sebepten aslında bu çağda yani üretimin küresel değer zincirleri ve bölgesel üretim ağları üzerinden şekillendiği bir küresel ekonomi çevresinde, bu şekilde korumacılık ve ticaret savaşlarının yapılması, orta ve uzun vadede herkesin zararına olabilecek bir durum.” görüşünü dile getirdi.

Bu ikili ticaret savaşında orta yolu bulmak gerektiğinin altını çizen ve bu yaşanan ticaret savaşını, Kuzey Kore ile ABD arasındaki nükleer meseleye benzeten Atlı, Kuzey Kore - ABD nükleer meselesinde nükleer savaş nasıl çözüm değilse Çin-ABD arasında ticaret savaşlarının da küresel ticaretin sorunlarına çözüm olmadığını vurguladı.

“Çin, ABD’yi hiçbir konuda geçemez”

Atlı, Çin’in ABD’yi yakın ve orta vadede hiçbir konuda geçemeyeceğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ekonomiyle Gayri Safi Millî Hâsılaya (GSMH) baktığınız zaman iki ülke çok yaklaşmış durumda. Ama ekonominin kalitesini ve gücünü sadece bununla ölçemeyiz. Çok istiyorsanız Çin’in, ABD’yi geçtiği bir hayli parametre buluruz; teknoloji, ar-ge gibi. Ama bir ülkeyi süper güç yapan temel unsurlara baktığımız zaman o ekonominin mesela gelişmişliği, kalkınmışlığı sadece GSMH rakamları ile ölçülemez. Ona baktığımız zaman ABD fersah fersah ötede. Bu ara, pek de hızlı bir sürede kapanacak gibi değil. Şu anda askeri savunma harcamalarına baktığımız zaman en fazla harcama yapan ülke hala açık arayla ABD. Yani, Çin’in bütçesi ABD’nin 3' te 1' inden daha az. Askeri güce bakarsak orada da tabii ki ABD, Çin’in çok ötesinde. Çin, ABD’yi belki askeri bakımdan geçebilir. Ancak, 21. yüzyıldayız. Yani asker sayısının fazla olması çok bir şey ifade etmiyor. İki ülkenin uçak gemisi durumlarına bakalım. Mesela, ABD'nin 11 uçak gemisi var. Uçak gemisi demek bütün dünyaya gücünü taşıyabilmek demek. Çin’in şu anda bir tane var ikinciyi yeni yapıyor. Bu gemi de zamanında İstanbul’dan geçen Varyag uçak gemisi. Yani, Sovyetler'den Ukrayna’ya miras kalmış. Ukrayna da işime yaramaz deyip Çin’e satmış."

Öte yandan, Çin'in dünyadaki etki alanını genişletmesi için çok yatırım yaptığını belirten Atlı, şunları söyledi:

"Çin, sinemasını geliştirmeye çok gayret gösteriyor. Dünyanın dört bir yanına Konfüçyüs merkezleri açıyor. Ama ABD’nin kültürel hegemonyası bir kerede olmuş bir şey değil. Yıllar boyunca işlene işlene olmuş bir şey. Çin’in, ABD’nin şu anki konumuna gelmesi de yakın gelecekte mümkün değil. Ayrıca, Çin’in dilinin zor olması gibi dezavantajları da var. Çince hiçbir zaman dünya dili olmayacak. İngilizce’nin daha kolay bir dil olması da ABD’nin böylesine hakim bir kültür olmasına yol açmıştır.”

“Çin, tarım ürünlerinde Türkiye’ye yönelebilir”

Dr. Altay Atlı, küreselleşmeyle birlikte bölgesel üretim ağlarının oluşturduğu zincirin artık geri çevrilemeyeceğini vurgulayarak, herkesin kendi malını kendi üretme devrinin bittiğinin, Trump’ın şikayetlerinin bir anlamının olmadığının ve serbest piyasa mantığının süreceğinin altını çizdi.

Küreselleşmenin devam ettiğini ve ülkelerin şimdi küreselleşmenin yan etkilerini olumsuzluklarını düzeltirken faydasını nasıl arttırırız konusunu düşündüklerini belirten Atlı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye de bu pastadan olumlu bir şekilde payını almak ve ABD’den sonra boşluğu doldurmak için, Çin’in hangi ürünlere ihtiyacı olduğunu iyi belirlemelidir. Çin, yavaş yavaş ABD’den alımları azaltırken farklı ülkelerden alımları arttırmak isteyecektir. Türkiye de bu ülkelerden biridir. Türkiye bir tarım ülkesi ve özellikle tarım konusunda ABD'den boşalan koltuğu Türkiye doldurabilir. İşte aslına bakarsak ticaret savaşı da dediğimiz olumsuz görünen küresel ekonomik gelişme, küreselleşmenin dinamikliği nedeni ile aslında fırsata da çevrilebiliyor. Önemli olan bunu iyi okuyabilmek. Bir buçuk milyarlık nüfusu ile dünyanın en büyük gıda tüketicisi Çin'e cazip gelen ürünleri belirleyip kalitemizle ön plana çıkmamız için hiç bir engel yok."

AA

Öne Çıkanlar