Babacan: Bank of China'nın ofis lisansı verildi
-
Başbakan Yardımcısı Babacan, Bank of China'nın ofis lisansının verildiğini, Türkiye sorumlusunun görevine başladığını açıkladı
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ve Çin'de karşılıklı birer banka açma konusunda bir mutabakata varıldığını hatırlatarak, ''Bank of China'nın Türkiye ofisinin lisansı verilmiş, Türkiye sorumlusu görevine başlamış durumda. Yakın bir zamanda bu ofisin faaliyete geçeceğini memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız. Çin'de de bir Türk bankasının en kısa zamanda faaliyete geçmesi için bizim de çabalarımız var'' dedi.
Babacan, Türk Çin Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜÇSİAD) Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ile birlikte düzenlediği 1. Türk-Çin İş Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, hükümet olarak Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilere özel önem atfettiklerini söyledi. Babacan, ''Arzumuz, kapsamlı işbirliğimizin uzun vadeli, güçlü ve çok boyutlu stratejik ortaklık perspektifiyle her alanda gelişmesi'' diye konuştu.
Babacan, kültür alanında da iki ülke arasındaki iletişimin her geçen gün artığını, kültür, medya ve turizm gibi alanlardaki işbirliğinin yoğunlaştığını dile getirdi. Babacan, 2012 yılının Türkiye'de''Çin Yılı'', 2013 yılının Çin'de ''Türkiye Yılı'' olarak ilan etme kararı alındığına değinerek, bunun iş dünyası için de fırsat oluşturduğunu söyledi.
Babacan, ''2012 ve 2013 yılını eğer iyi bir şekilde değerlendirirsek, bundan sonraki yıllarda ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin, ister kültür alanı, ister turizm alanında çok çok farklı bir döneme gidilmesini beraberinde getirecektir'' dedi.
Son dönemde yoğunlaşan karşılıklı üst düzey ziyaretlerin, ilişkilerin doğru yolda ilerlediğinin göstergesi olarak yorumlanabileceğini belirten Babacan, bu ivmenin 2011 yılında da devamını önemsediklerini ifade etti.
-''HAZİNE İLE ÇİN KALKINMA BANKASI ARASINDA ÇERÇEVE ANLAŞMA MÜZAKERELERİ TAMAMLANMAK ÜZERE''-
Ali Babacan, finans ilişkileri açısından Türkiye ile Çin'in kendi parasıyla ticaret yapabilmesini önemsediklerini ve bu konuda, Çin Merkez Bankası ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası arasında görüşmeler olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
''Her iki ülkede de karşılıklı birer banka açma konusunda bir mutabakata varmıştık. Bank of China'nın Türkiye ofisinin lisansı verilmiş, Türkiye sorumlusu görevine başlamış durumda. Yakın bir zamanda bu ofisin faaliyete geçeceğini memnuniyetle öğrenmiş bulunmaktayız. Çin'de de bir Türk bankasının en kısa zamanda faaliyete geçmesi için bizim de çabalarımız var. Karşılıklı alınan bu kararın en kısa zamanda uygulanmasını biz de arzu ediyoruz.''
Çin ile Türkiye arasındaki finansman ilişkilerinin önemli bölümünün kalkınma projeleri olduğuna işaret eden Babacan, Çin Kalkınma Bankası ile Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi arasında verimli bir işbirliği bulunduğunu, hızlı tren projesinin finansmanı konusunda güzel bir işbirliği gerçekleştiğini anlattı.
Babacan, Hazine ile Çin Kalkınma Bankası arasında çerçeve anlaşma müzakerelerin tamamlanmak üzere olduğunu bildirerek, ''Böylece hangi alanda olursa olsun bir finansal çerçevesiyle bu yatırımların Türkiye'de yapılmasını kolaylaştıracak bir format oluşturmuş olacağız'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çinli şirketlerin, üçüncü boğaz köprüsü, İzmit Körfez geçişi, metro projeleri ya da bazı önemli otoyolların inşası gibi alanlara gittikçe daha çok ilgi gösterdiğini belirterek, ''Burada ciddi bir potansiyelin olduğunu düşünüyoruz ve bu işbirliğinin geliştirilmesine açığız'' dedi.
Babacan, Türk Çin Sanayici İşadamları Derneği'nin (TÜÇSİAD) Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği ile birlikte düzenlediği 1. Türk-Çin İş Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, ekonomik ve ticari alanda Türk-Çin ilişkilerinin geniş çaplı bir işbirliği ile çok daha üst düzeylere çıkarılması gerektiğini söyledi.
İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2000 yılında sadece 1 milyar dolar civarında olduğunu, geçen yıl bu rakamın 20 milyar dolara yaklaştığını, Türkiye'nin Çin'e olan ihracatının miktar olarak artması ve ürün bazında çeşitlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, toplam ticaret hacmi içerisinde Türkiye açısından ciddi bir dış ticaret açığının söz konusu olduğunu kaydetti.
Babacan, Çin'de inşaat malzemeleri, otomotiv yan sanayi, demir çelik ile diğer maden ve metaller, kimyasallar, işlenmiş gıda ürünleri, hazır giyim ve tekstil makineleri ile müteahhitlik sektörünün Türkiye ihracatı açısından potansiyel arz ettiğini düşündüklerini ifade ederek, Çin Başbakanı'nın son Türkiye ziyaretinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Çin Başbakanı'nın yaptığı ortak basın toplantısında, ticaretteki yeni hedeflerin açıklandığını anımsattı.
Geçen yıl için 20 milyar dolar hacmin 2015'de 50 milyar dolar, 2020'de ise 100 milyar dolara ulaşmasını hedeflediklerini kaydeden Babacan, ''Bu hedefler ulaşılabilir hedefler. Eğer gayret edilirse, çalışılırsa, çaba gösterilirse ulaşılabilir hedefler. Bu hedeflere ulaşmak, bir yandan her iki devletin kolaylaştırıcı adımları ile mümkün, ama asıl özel sektörün her iki tarafta da yoğun çabasıyla mümkün'' şeklinde konuştu.
Yatırımlar konusunda iki ülke ilişkilerinin geçen 2 yıl içerisinde gittikçe güçlendiğini gördüklerini belirten Babacan, Çinli firmaların Türkiye'de ulaşım, deniz nakliyatı, enerji, telekomünikasyon, madencilik, motosiklet montajı ve turizm sektörlerinde yatırım yaptığını, Türk girişimcilerin ise ürün imalatı ve işlemesinden finans, perakendecilik, otel ve müteahhitlik hizmetleri gibi alanlarda faaliyet gösterdiğini anlattı. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Son dönemde gerçekleştirdiğimiz köklü yasal düzenlemeler ve kapsamlı reformlar sayesinde Türkiye, yatırımcılar açısından son derece cazip bir ülke haline geldi. Türkiye'nin çok geniş bir bölgeyle yakın ilişkileri olduğunu görüyorsunuz. İstanbul'dan sadece 4 saatlik bir uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık bir nüfus ve 25 trilyon dolarlık bir pazar var. Türkiye'nin tüm bu coğrafyaya ulaşılabilirliği çok kolaylaşmış durumda. Bugün İstanbul artık önemli bir bölgesel hava taşımacılığı merkezi haline gelmiş durumda. Türkiye'nin hem bir Akdeniz, hem bir Karadeniz, hem bir Hazar havzası ülkesi, Türkiye'nin hem bir Avrupa, hem bir Asya ülkesi, hem de Orta Asya ve Afrika'ya güçlü tarihi ve kültürel bağlarla bağlı olduğunu düşündüğümüzde Çinli firmalar için tabii ki çok önemli bir potansiyel arz ediyor.''
-''2023 HEDEFİMİZ 2 TRİLYON DOLARLIK EKONOMİ''-
Ali Babacan, izlemiş oldukları dış politika çizgisinin Türkiye'nin söz konusu ülkelerle olan ilişkilerini geliştirdiğini ifade ederek, ''Bir yandan Türkiye'nin kendi içindeki ekonomik başarısı, demokraside gösterdiği ilerleme, temel hak ve özgürlüklerde kat ettiği aşama Türkiye'yi tüm bölgede ve dünyada bir parlayan yıldız, bir başarı örneği olarak gösterirken, Türkiye'nin kendi içindeki başarısı, Türkiye'nin dış dünyadaki etkinliğini artırırken, öte yandan da güçlü siyasi ilişkilerimiz pek çok ülke olan ticari ilişkilerimizi desteklemekte'' diye konuştu.
Türkiye'nin çok kısa bir süre içerisinde çok hızlı bir ekonomik performans gösterdiğini, kısa zaman içerisinde dış ticaret hacmini neredeyse 4 misli artırdığını belirten Babacan, 2023 için hedeflenen, 2 trilyon dolarlık ekonomi, 1,2 trilyon dolarlık dış ticaret hacminin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu, bu hedeflere ulaşmak için bugünden adımlar attıklarını, ekonomik programı kurguladıklarını söyledi.
Türkiye'nin 2004 yılına kadar yardım alan bir ülke iken, bu tarihten sonra yardım eden bir ülke statüsü kazandığını, 100'ün üzerindeki ülkede kalkınma programları bulunduğunu, pek çok ülkede eğitim, sağlık, tarım ve daha pek çok alanda projeler geliştirdiklerini, teknik eğitimler verdiklerini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
''Türkiye bir yandan kendi içinde hızlı bir kalkınma gösterirken, kendi içinde reform yaparken, diğer ülkelerin reformlarına da yardımcı oluyor. Adının açıklanmasını isteyen ya da istemeyen pek çok ülkeye reform desteği veriyoruz. Bunların da çok faydasını görüyoruz. Hem o ülkelerle olan ilişkimize büyük katkıda bulunuyor hem de bizim, aslında iş dünyamızın önünü açıcı bir ilişki çerçevesi gelişmiş oluyor.
Hem bölgesinde hem de dünyada etkinliği artan, dış politikada artık çok dikkat edilen, sözünün, duruşunun ağırlığı olan bir Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacak bir Türkiye ile Çin arasındaki ilişkilerin boyutunu çok geniş çaplı düşünmemiz gerekiyor. Güzel örnekler başladı. Son dönemde özellikle demir yolu alanında bir işbirliği söz konusu. Öte yandan Çinli firmaların ilgi gösterdiği üçüncü boğaz köprüsü, İzmit Körfez geçişi, metro projeleri gibi ya da bazı önemli otoyolların inşası gibi alanlara Çin şirketleri gittikçe daha çok ilgi gösteriyorlar. Biz burada ciddi bir potansiyelin olduğunu düşünüyoruz ve bu işbirliğinin geliştirilmesine açığız.''
-DEMİR İPEKYOLU-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, Çin'in batısını Orta Asya üzerinden modern bir demir yolu hattı ile Türkiye'ye bağlama projesine destek verdiklerini ifade ederek, ''Demir İpekyolu'' olarak da adlandırılan proje kapsamında, gelişmeleri ele almak üzere her iki taraf yetkililerinin bir araya geldiğini, değerlendirmeler yaptığını anlattı.
Babacan, ''Akdeniz bölgesindeki yük trafiğinin kolaylaştırılması sürecinde yük taşımacılığında işbirliği modlarının geliştirilmesi ve bu amaca yönelik liman işletmelerine de Çin ile işbirliği olabileceğini düşünüyoruz'' dedi.
Turizmin iki ülke arasında önemli potansiyel bulunan bir alan olduğuna dikkati çeken Babacan, geçen yıl Türkiye'yi ziyaret eden turist sayısının 29 milyona ulaştığını, bunun sadece 77 bininin Çin'den geldiğini, Dünya Turizm Örgütü'nün raporuna göre, 2020 yılında Çin'in yaklaşık 180 milyon turist çekeceği ve 100 milyon Çin vatandaşının da turist olarak başka ülkeleri ziyaret etmesinin beklendiğini bildirdi. Babacan, ''2012-2013 Türkiye'de Çin, Çin'de Türkiye yıllarının'' turizmi önemli ölçüde destekleyeceğini, bunun kaçırılmaması gereken bir fırsat olduğunu dile getirdi.
Türk Hükümeti olarak iki ülke arasındaki işbirliğinin her alanda gelişmesi için büyük bir gayret ortaya koyduklarını ve bu gayretin devam edeceğini, Çin Hükümetinin de aynı gayret ve istek içinde olmasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Babacan, son yıllarda Çin'in Türkiye'ye bakışının çok farklılaştığını belirterek, Asya'nın doğu ucundaki bir ülke ile batı ucundaki bir ülkenin bir bakıma Asya'yı birleştiren, kavuşturan bir potansiyeli bulunduğunu söyledi.