Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Başbakan: Bakanlar Kurulu'nda kan tazelemek demokrasinin gereğidir

Başbakan: Bakanlar Kurulu'nda kan tazelemek demokrasinin gereğidir

  • Başbakan Yıldırım Bloomberg International'a verdiği mülakatta kabine değişikliği olup olmayacağı sorusuna "şartlar oluştuğunda sayın Cumhurbaşkanımızla istişare süreci içerisinde gerçekleştiririz" yanıtını verdi

Giriş: 25 Nisan 2017, Salı 09:29
Güncelleme: 25 Nisan 2017, Salı 15:53

Başbakan Binali Yıldırım, "Zaman zaman Bakanlar Kurulunda kan tazelemesi yapmak demokrasilerin gereğidir. Bu anlamda tabii ki şartlar oluştuğunda, ihtiyaç hasıl olduğunda değişikliğe gidilebilir. Bunu da Sayın Cumhurbaşkanımızla bir istişare süreci içerisinde gerçekleştiririz. Mutlaka önümüzdeki aylarda bu konuyu ele alacağımızı düşünüyorum." dedi.

Yıldırım, Bloomberg News'e verdiği röportajda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

16 Nisan'da yapılan halk oylaması neticesinde 'evet' diyen vatandaşların oranının yüzde 51,41, 'hayır' diyenlerin oranının da yüzde 48,59 çıktığını ve dolayısıyla arada 1 milyon 400 bin civarında oy farkı olduğunu hatırlatan Yıldırım, kendisinin başından beri, "vatandaşın vereceği oya müdahale" anlamına gelmemesi için yüzde vermediğinin altını çizdi. Yıldırım, “Yüzde 50 artı bir, yani evet oylarının hayırdan bir tane fazla çıkması bu işin meşruiyetini tartışmayı ortadan kaldırır. Hep bunu söylediğimiz için sonuçta da bizim açımızdan 'az oldu, fazla oldu' demenin bir anlamı yok. Ama şunu da söylememde yarar var, ‘hayır’ diyenler de ‘evet’ diyenler de bizim vatandaşımız." diye konuştu.

Hayır oyu verenleri asla sorgulamayacaklarını ve hatta bundan sonraki politikalarında onların neden hayır verdiklerini daha iyi anlamak için çalışma yapacaklarını anlatan Yıldırım, artık geleceğe bakarak, bütün vatandaşları kucaklayarak Türkiye'nin gelecek hedeflerine doğru birlikte yol almak gerektiğini vurguladı.

Yıldırım, anayasa değişikliğinin eksiksiz olarak uygulamaya girmesi için belirlenen tarihin 3 Kasım 2019 olduğunu söyledi. Söz konusu tarihte genel seçimle cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı günde yapılacağını ve seçim sonuçlarına göre yeni anayasa değişikliğinde öngörülen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devreye gireceğini belirten Yıldırım, bazı konuların ise resmi sonuçların açıklanmasıyla birlikte yürürlüğe gireceğini ifade etti. Yıldırım, şöyle devam etti:

"Birincisi Cumhurbaşkanımızın partiyle ilişiğinin tekrar kurulması. Yani şu anda partiyle ilişiği kesildi. Hemen üye olabilecek, biz de memnuniyetle Cumhurbaşkanımızı partimize davet edeceğiz. Çünkü partimizin kurucusu genel başkanlığını yapmış ve şu anda da cumhurbaşkanlığı yapıyor. Biz bundan ziyadesiyle mutlu oluruz. İkincisi Sayın Cumhurbaşkanımızın parti üyeliğiyle beraber genel başkan olması yönünde de bir engel kalmıyor. Bu da gayet tabii kendi arzusudur. Bunu da yerine getirmekte hiçbir tereddüt göstermeyiz.”

AK Parti olarak kendilerinin 15 yıllık iktidarları döneminde mecbur kalmadıkça erken seçim yapmadıklarını ve prensip olarak da erken seçimi benimsemediklerini dile getiren Binali Yıldırım, erken seçimin gerek ekonomi gerek diğer konularda beklemeye sebep olduğunun altını çizdi. Yıldırım, "Şimdi de herhangi bir olağanüstü gelişme olmazsa 2019'un mart ayı sonunda belediye seçimleri ve 3 Kasım’da da cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yapılacak." diye konuştu.

Kabinede değişiklik yapılıp yapılmayacağına yönelik bir soru üzerine, bir adım atmadan isimler üzerinde konuşmanın çok doğru olmayacağına dikkati çeken Yıldırım, “Ama siz de takdir edersiniz ki zaman zaman Bakanlar Kurulunda kan tazelemesi yapmak demokrasilerin gereğidir. Bu anlamda tabii ki şartlar oluştuğunda, ihtiyaç hasıl olduğunda değişikliğe gidilebilir. Bunu da Sayın Cumhurbaşkanımızla bir istişare süreci içerisinde gerçekleştiririz. Mutlaka önümüzdeki aylarda bu konuyu ele alacağımızı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

-"Canlanma daha da artacak"

Başbakan Yıldırım, Türkiye’nin, dünyanın ortalama ekonomik büyümesi yüzde 2,2 iken kendi ekonomik büyümesini bütün olumsuzluklara rağmen yüzde 2,9 ile kapattığını söyledi. Bunun darbe girişimi, dünya ekonomisindeki belirsizlik, ABD seçimleri, Suriye'den gelen çok sayıda mülteci, Avrupa Birliği ve bölgede yaşanan bazı gelişmelere rağmen başarıldığını belirten Yıldırım, "Bütün olumsuz şartların bir araya gelmesine rağmen Türkiye 2,9 büyümeyle, hedef 3,2 idi, kapattı. Bu da dünya büyümesinin üzerinde." dedi.

Bu yıl gerek uluslararası değerlendirme kuruluşları gerek Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşların Türkiye'nin göstergelerinin yukarıya doğru artacağı yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Yıldırım, söz konusu kuruluşların 15 Temmuz’dan sonra peş peşe Türkiye’nin bütün göstergelerinin aşağıya ineceği yönünde açıklamalar yaptığını, şimdi de bir anlamda hatalarını telafi ettiklerini söyledi. Yıldırım, şunları söyledi:

"2017'de büyümede biz 4,4 hedef koymuştuk, buna yaklaşacağımızı düşünüyorum. Aynı zamanda doğrudan yabancı yatırımcıların daha fazla Türkiye'ye geleceğini düşünüyorum. Ayrıca Türkiye'nin iç ekonomisindeki canlanma daha artacak. Çünkü artık halk oylaması bitti, önümüzü görüyoruz, ne yapacağımız biliyoruz, ne yöne gideceğimizi biliyoruz. Burada da mutlaka bir rahatlama sağlanmış olacak. Böylece Türkiye'nin yarını bugününden daha iyi olacak. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bakın, bütün bu karışıklıklara rağmen Türkiye 2016'da yabancı sermaye girişimi bakımından gayet iyi. 1,5 trilyon dolar dünyada bir yabancı sermaye hareketi var. Türkiye bundan 12 milyar doların üzerinde bir pay aldı, 2016 yılı için konuşuyorum. Bu da küçümsenmeyecek bir rakam. Bu aslında AK Parti iktidarından önceki 15 yılda elde edilen doğrudan yabancı yatırım miktarıydı. Türkiye bunu artık bir yıl içinde çekmeyi başarmış durumda. Türkiye ekonomisi büyüyen bir ekonomi, Türkiye ekonomisi hem dünyaya hem de kendi vatandaşına güven veren, gelecek büyüme hedefleri olan, gelecek vatandaşımızın beklentisini sağlayacak potansiyeli olan bir ekonomiden bahsediyoruz."

Binali Yıldırım, mali disiplini asla elden bırakmayacaklarını, yapısal reformlara ve üretime yatırım ve teşvik yapmaya devam edeceklerini vurguladı. Üretim olmadan, sadece finansal araçlarla bir ülkenin kalkınamayacağının altını çizen Yıldırım, "Türkiye'nin gerçek kalkınması alın terine, akıl terine yatırım yapmasıdır ve bu yatırımın hem ülke içi ekonomide canlılık sağlaması hem de ülkeye döviz kazandırıcı hizmetlerin getirilmesi bakımından önemli. O bakımdan biz bugüne kadar yabancı kuruluşların tahminlerinin hep üzerinde neticeler aldık. Bunda da inşallah aynı şekilde 2017'de o tahminleri olumlu anlamda yanıltacak bir sonuç alacağımıza inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Geçen yılın kasım ayında ABD başkanlık seçiminden sonra gelişmekte olan ekonomilerde bir dalgalanma olduğunu ve Türkiye’nin de bundan etkilendiğini söyleyen Yıldırım, bunun üzerine girişimcilerin dövizle borçlanmadan dolayı olumsuz etkilenmemesi için birçok tedbir aldıklarını ve bunların sonuçlarını gösterdiğini, Türk ekonomisinin kısa süre içinde toparlandığını anlattı.

Geçen yıl 584 bin kişiye istihdam sağladıklarını hatırlatan Yıldırım, bu yıl başlattıkları istihdam seferberliğiyle 3 ay içinde 800 binin üzerinde yeni istihdam sağladıklarını belirtti. İstihdam üzerindeki yükleri azaltacaklarını, çalışma hayatının düzenlenmesi konusunda atacakları adımlar olduğunu bildiren Yıldırım, ne çalışanın mağdur olacağını ne de çalıştıranın bütün bu yüklerden olumsuz etkileneceğini kaydetti. Yıldırım, "Çok kolay bir iş olmadığını biliyorum ama iki tarafı da mutlu edecek bir şekilde geleceğe yönelik düzenlemeleri yapacağız. Türkiye bir hukuk devleti, aynı zamanda demokrasiyle yönetilen bir ülke. Dolaysıyla çalışan, çalıştıran tarafların uzlaşacağı bir yöntemle biz de hakem olmak suretiyle çalışma hayatının gelecek yıllara yönelik düzenlemelerini yapacağız. Buna ihtiyaç var." şeklinde konuştu.

- Merkez Bankası

Merkez Bankası'nın kararlarında bağımsız olduğunu belirten Yıldırım yüksek faiz ve enflasyonun yatırımcı iştahını azalttığını kaydetti. Yıldırım "Merkez Bankası mutlaka kendi yetkisi içindeki her türlü kararı alır. Biz diyoruz ki yüksek faiz yüksek enflasyon anlamına gelir, yüksek faizle yatırım yapamazsınız, yatırım yüksek faize kredi alırsa, siz vatandaşın parasına yüksek faiz verirseniz, politika faizi ve reel faiz arasındaki makas açılırsa, kredi maliyetleri de çok yüksek olursa yatırımcının iştahı azalır" dedi.

AB'ye üyelik konusunda ise Başbakan, AB'nin Türkiye'yle 'tamam mı, devam mı' kararını vermesi gerektiğini belirterek "O kararı görelim sonrasında biz de yolumuzu belirleriz" değerlendirmesini yaptı.

Öne Çıkanlar