Çelik: Diktatör tankın arkasına saklanır, karşı durmaz
-
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı
B Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Habertürk TV'de yayınlanan programda Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Ali Can Türkoğlu, Habertürk Gazetesi Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilci Okan Müderrisoğlu ve sorularını yanıtladı.
İşte Çelik'in açıklamalarından satır başları:
AB SÜRECİNDE NELER DEĞİŞECEK?
"Bu böyle gitmez. Oturup nasıl çalışacağız. Birincisi somut, ikincisi somut, uygulanabilir somut bir takvimin belirlenmesi lazım. Kadrajı dar tutunca AB ile Türkiye arasında tartışmalara günlük olarak devam ediyor. Geniş bir kadrajda tartışma AB'nin kendi içinde devam ediyor. Türkiye AB'nin kendi içindeki krize çarpıyor. 2017'de AB ile Türkiye masaya oturmalı. Sürecin bu şekilde ilerlemeyeceği çok belli. 2017'de AB'nin geleceğini belirleyecek konular var. Brexit ile birlikte Türkiye'nin Gümrük Birliği süreci başlayacak. Her halükarda Türkiye'ye yeni imkanlar sağlayacaktır. Türkiye AB üyesi değil ama güçlü bir Avrupa ülkesi. Süreçler mutlaka bir şeylere evrilir. Onun neye evrileceği gelişmelerle ilgili bir şey. Türkiye ile Avrupa'nın ilişkileri, Avrupa düzeninin Türk dış politikasındaki yeri bütün bunları değerlendiren kapasite ortaya konulacak."
"AB DAĞILIRSA O BÖLGEDE FAŞİZMİN ÖNÜ AÇILABİLİR"
"Birlik fikri dağılırsa, AB'nin dağılmasının alkışlanacak bir durum olduğuna dair analizler oluyor ama 5 sene sonra Hollanda'daki gibi yönetimlerin hepsinin Avrupa'da olduğunu düşünün. AB dağılırsa, o bölgede faşizmin önü açılır. Bu Türkiye'nin çıkarlarına değildir. Irkçı yönetimlerin Avrupa'da devletin başına gelmesi iradesi var. Bunu bu şekilde önümüze koyalım. Fransa'da Le Pen'in, Hollanda'da Wilders'ın diğer yerlerde ırkçıların işbaşına gelmesi Balkanlar'daki barışın korunması için de iyi değildir. Bunu Avrupalı ilerici ve demokratlara hatırlatıyoruz. Bu tartışma aslında Avrupa'nın geleceği tartışmasıdır. Bunu tarihsel olarak gördüğüm gibi güncel olarak da görüyorum"
"CASUSLUĞU BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ DİYE ÖRTEMEYECEKLER"
"Türkiye'de pek çok aktivist, gazeteci faaliyet gösteriyor. Son zamanlarda Suriye meselesinden sonra bunun sayısı arttı. Bunlar takip ediliyor. Türkiye egemen bir devlettir. İnsani yardım amacı çerçevesinde ilgileniyorlarsa, bahsettikleri faaliyet alanları içerisinde kalıyorlarsa, gerçekçi bir faaliyet yürütüyorlarsa bunlarla ilgili sorun yok. Ama örtülü faaliyet dediğimiz, hiçbir egemen devletin kabul etmeyeceği raporlamalar yapıyorlarsa bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Casusluğu basın özgürlüğü diye örtemeyecekler. Bunlar konusunda müsamahasız olacaktır. Basın hürriyeti olarak kabul edilmeyecektir. Uzun tarihi olan bir meseledir bu. Osmanlı topraklarında da görülmüş. Osmanlı devleti ile diğer devletler arasındaki sorunların temelini teşkil etmiş. Şirket, öğrenci faaliyeti diyerek bu tarz işlere girenler. Aslında istihbarat toplama formatıyla aynıdır. Buradaki tutum nettir. Sivil ve amacına uygunsa özgürdürler. Ama istihbarat amaçlı faaliyetse kabul edilmeyecektir"
ALMANYA'YA FETÖ TEPKİSİ
"Zaman ayarlı bir röportaj. Herhangi bir istihbarat teşkilatı başkanının bağlı olduğu bakan ya da başbakandan bağımsız halde röportaj vermesi düşünülemez. Zaten istihbarat başkanını röportaj vermesi diye bir şey olamaz. Onlar biraz daha arka planda olurlar. Burada şu denilmek isteniyor; AB ile müzakere yürüten Türkiye'nin, terör örgütü olarak tanımladığı FETÖ'yü biz himaye edeceğiz. Satır aralarını okuduğunda bu görülüyor. Türkiye Almanya ilişkilerinde ağır bir krizdir."
"AB'DE IRKÇILIK ANA AKIM SİYASETE SİRAYET ETTİ"
"Bunlar savrulmadır. Avrupa Birlği kendisini var eden değerlerin uzağına düşüyor. 2008'de ekonomik krizin çıkmasından sonra krizin yarattığı hoşnutsuzluk aşırı sağcı partilerin performans yaratmasına yol açtı. 2008-2009-2010'daki aşırı sağcıların araştırmalarına bakıyorum ana siyasette çok etkili değillerdi ama şimdikiler ana akım siyasete sirayet etmiş durumda. Hollanda'da yıllar evvel 217 gün sürdü hükümetin kurulması. Çoğulculuğu korumak çok sayıda partinin Meclis'e girmesiyle söz konusu olabilen bir şey değil. Çoğunluk var, çok sayıda parti var ama çoğulculuk yok. 4 ya da 5 parti iktidara gelecek, iyi oy almış partilerin 4'ü Wilders ile aynı zihniyete sahip. Burada çok parti var ama çoğulculuk yok. Hepsi aynı şeyi düşünüyor"
AVRUPA İLE REFERANDUM GERİLİMİ
"Aşırı sağ tarihsel bir takım temalara atıf yapıyorlar. Türkiye'nin büyüklüğüne, Avrupa'nın kapılarına dayanacağına kamuoyunu zehirliyorlar. AB'deki sistem aşırı sağ akımlara karşı dayanamıyor. Çifte vatandaşlığın geri çekilmesinden bahsediyorlar ama tarihsel olarak bunun ne anlama geldiğini biliyoruz. Türkiye meselesinde küçük gözüken ırkçı davranışlar anti semitizmi de tetikleyecektir. Siyasi matruşkanın en üstüne Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı koymuşlar. Onu kaldırınca islamofobik yaklaşım, onu çekerseniz yabancı düşmanı bir yaklaşım var. En diptekine baktığınızda eurofobik bir yaklaşım var. Esasında bugün Türkiye karşıtlığı yapanlar, Türkiye ile müzakereler kesilsin diyenler Avrupa Birliği'ni yok etmek isteyen ırkçı ve faşist projeye destek veriyorlar."
AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN YÜKSELİŞİ
"Ulus devletlerin kurulumunda işçi haklarının gelişimi özgürlükleri güçlendirdi. İlk kırılma, kimlikçi liberalizmin insanların bütünlük içinde hissetmediği AB'nin üst çatı oluşturmakta başarılı olamadığı anda krizle ortaya çıktı ve birlik içinde faşizmi körükledi. Çözmeleri gereken şey insanların algılarındaki tarihsel korkular. Bu AB'nin geleceği ile ilgili bir mesele. AB'nin dışındaki bazı ülkelerin AB zayıflasın diye ırkçı partileri desteklediği açıktır. Küresel bir kavga da var. Avrupa coğrafyası daha geniş ilişkileri içeriyor. Türkiye bu ilişkilerin içinde tarihsel olarak söz hakkı olan bir devlettir. Türkiye'nin bu tartışmalarda merkezde yer almasını Türkiye'nin iddiasının büyüklüğü ile değerlendirmek lazım"
"DÜNYA YENİ BİR BELİRSİZLİK DÖNEMİNE GİRİYOR"
"Avrupa Birliği dağıldı, çöktü demek yanlış analiz olur. Bir şeye evrilecektir bu. Türkiye'nin önüne çıkabilecek krizlere önlem almak lazım. Dünya yeni bir belirsizlik dönemine giriyor. Türkiye fay kırıklarını gidermiş, siyasi sistemini konsolide etmiş şekilde yürümelidir. Bu sefer de Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği örgütleri himaye eden tavırlar karşımıza çıkıyor."
AB İLE REFERANDUM GERİLİMİ
"Avrupa'da bu kadar ırkçılık var. Hollanda'da yaşananları gördük. Avrupa'daki pek çok Dışişleri Bakanı'yla konuştuğumda Avusturya Dışişleri Bakanı'nın sözlerinden utandıklarını söylüyorlar. AB perspektifini içselleştirmemiş birisi. AB'deki konumunu Avusturya'daki siyasi kesimlere mesaj vermek için kullanıyor. Son beyanatı haddini aşmıştır. Madem genişlemeden sorumlu komiserdir bu faaliyet alanı içerisnde kalmalıdır. Türkiye ile AB arasında olumlu bir gelişme olduğunda kriz geçiren birisidir. Barış olsun, temel hak ve hürriyetler korunsun ve bu şekilde ilerleyelim. Ama bizzat bu aktörlerin sözleri, bu genişlemeden Avrupa'daki ırkçıların değirmenine su taşıyor. Daha önce de uyarıda bulundum kendisine. Türkiye ile müzakerelerin kesilmesi yönünde açıklamalar yapıyor. Genişleme komiserliğinin standartı vardır, ilk defa bu kadar yere düşüldü diyor herkes."
"AVRUPA'NIN HÜRRİYETLER DÜZENİNİN GELECEĞİNİ KURTARDIK"
"Tarihsel olarak kavimler göçü dedim buna ben. Avrupa'da kavimler göçü zamanı bir kayma oldu. Bu onun gibi bir şey. Bu göçmen meselesini ırkçılar istismar edince bütün siyasi harita değişecektir. Avrupa'nın hürriyetler düzeninin geleceğini kurtardık. Burada Türkiye'nin selamlanması gerekirken insan hakları konusunda sorgulayıcı tavır sergiliyorlar. Göçmenler meselesi göçmen karşıltığı şeklinde Türkiye'de siyasi bir tartışma olmamıştır. Avrupa bununla kaynıyor. Türkiye yeri gelir vizesini de alır, kısa vadeli analiz yapmamak lazım"
"VENEDİK KOMİSYONU'NUN TARİHİNE YAKIŞMAYAN HAREKETLERİNİ GÖRDÜK"
"Türkiye'de sonsuza kadar iktidar AK Parti olacak varsayımıyla harket ediyorlar. Teşekkür ediyoruz ama bu bir demokrasi yarışı. AK Parti'nin uzun süreli iktidarının iyi olduğundan bahsediyoruz ancak sonsuza kadar sürecek diye bir şey yok. Cumhurbaşkanı aynı partiden, iktidar çoğunluğu aynı partiden, Hakimler Yüksek Kurulu'nun üyelerini seçinde tek tipçi olmuyor mu diyorlar. Bu tablo ebediyen sabit gibi hareket ediyorlar. Bu tablonun nasıl şekilleneceğine millet karar verecek. Önemli olan Türkiye'yi koalisyonlardan uzak tutan, milli iradenin doğrudan seçimiyle ortaya çıkan hükümet ve Meclis yapısının ortaya çıkması. Venedik Komisyonu'nun tarihine yakışmayan hareketlerini gördük. İslamofobik kararlar da etkili bunlarda."
ABD VE İNGİLTERE'DEN YENİ YASAK
"Bu kadar güvenlik tedbiri varken havaalanlarında gitmek eziyet haline dönüşmüşken bu yasaklar koyuluyor ya, bu tehditler o zaman Fransa, Almanya diğer yerlerdeki havaalanlarına kayacak. Bunlarla mücadele yöntemi bu değildir. Hiç kimse hareket etmesin, hiç kimse seyahat etmesin terör biter gibi mantıktır bu. Panikle alınan kararlar. Bunlar gerçek terörle mücadelede odaklanılması gereken yerler yerine, mücadele ettiğimiz kesimleri ideolojik olarak güçlendirir. DEAŞ'la mücadele konusunda eylem planı açıklanıyor sürekli. Ama sonuçta ne oluyor? DEAŞ terör örgütünün ideolojik cazibesini ortadan kaldırmaktır."
16 NİSAN REFERANDUMUNA DOĞRU
"AK Parti çok tecrübeli bir parti. Her şey gayet istenildiği şekilde gidiyor. sandığın varlığı, vatandaşın istediğine evet istediğibne hayır demesi bu ülkenin en büyük serveti. Biz güçlü bir şekilde vatandaşlara evet oyunun gerekçelerini anlatıyoruz. Bir çok ilçede gördüğüm şu. 15 Temmuzdaki direniş büyük bir dönüm noktasıdır. 15 Temmuz insanların hafızalarında çok yeni. darbe girişimi iki saat içerisinde ters dönmüştür. Sadece bir darbe değil bir işgal girişimidir. Türkiye'de demokrasiden geriye giderek ekonomik başarı sağlanması gibi bir durum olmamıştır. Bu referandum düzenlemesi de ona bakıyor. Siyasal öznenin devleti yönetme açısından en kuvvetli dönemine gireceğiz"
"MEYDANLARDA DEMOKRASİ SEFERBERLİĞİ VAR"
"Her dönem kendi hikayesini yazar. Her dönemin dinamikleri farklıdır. Muhalefet daha önce konuşmaya başlamıştı. Tek yönlü bir algı vardı. Saat gibi işliyor dediğim şey mitinglerle ilgili değil, neden 'evet' çıkması yönünde vatandaşla buluşmasıyla ilgiliydi. Meydanlarda demokrasi seferberliği var. Halkın güçlü şekilde sahiplendiği durum var. Türkiye'nin son zamanlarda yaşadığı şeyler de büyük bir siyasi perspektif içine yerleştirilip doğru algının güçlü şekidle sahiplenildiği görülüyor"
"SAĞLAM DURACAĞIZ, BURAYI DA GEÇECEĞİZ"
"Vatandaş her seçimden sonra istikrar istiyor. Bu da sonuna kadar hakkıdır. Ama kim derdi ki Türkiye'de bu kadar zaman geçtikten sonra 15 Temmuz olacak. Terörle mücadele ile ilgili en zor günlerden geçiyoruz. Sağlam duracağız, burayı da geçeceğiz. Vatandaş istikrar istiyor, işine gücüne odaklanmak istiyor. 7 Haziran'da gördük, koalisyon tablosu çıktı. Bir sürü görüşme yapıldı. Türk siyasi hayatına tecrübe kazandıracak görüşmelerdi. Belli sebeplerle bu tablo ortaya çıkmadı. 1 Kasım seçimlerine gitmek zorunlu hale geldi. 7 Haziran gecesinden birkaç saat sonra, iktidarın koalisyon ortağı olurum, olmam diye açıklama yapıldı. Bütün partiler pozisyonlarını ortaya koydular. Sonrasında kim derdi ki bunlar yaşanacak."
'DEĞİŞİKLİK ACELEYE GELMEDİ, YILLARDIR KONUŞULUYOR'
"Niye aceleye getirdiniz diyorlar. Neresi acele anlamıyorum. 200 senedir sistemi tartışıyoruz. 12 Eylül anayasası faşist buyruk olarak gelmiştir. Millet bir an evvel cunta uzaklaşsın diye onay vermiştir. Ondan sonra defalarca değişiklik yapıldı. 2011 seçimleri enteresandı. En ücra köye gidiyoruz anayasa konuşuluyor. Benim başkanlığımda bir heyet CHP, MHP ve HDP'ye gittik anayasa komisyonunun kurulması için. Milletvekili sayısına bakılmaksızın 2'şer üye verildi. Hakikaten bizim için de büyük kazanım olan, Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir çalışma yapıldı. Sonuçta şunu gördüm. Biz yeni bir anayasa yapmak istiyoruz. CHP ise yeni anayasa değil anayasa değişikliği yapmak istiyor. Eski Türkiye'nin son anayasasını nasıl kurtarırız yaklaşımı içerisinde. Anayasa devletin yazılımıdır. Bir ülkenin kendi hedeflerine nasıl ulaşacağının yol haritasıdır."
"PARLEMENTER SİSTEM AK PARTİ İLE KESİNTİSİZ SÜRDÜ"
"Biz de parlamenter sistem deneyimi var deniyor. Nerede var? Darbelerle kesintiye uğramış. Bir tek AK Parti iktidara geldikten sonra uygulanabildi. Kapatma davası açıldı, muhtıra teşebbüsü oldu, suikast teşebbüsü, darbe girişimi bütün bunlar da yine milletin verdiği destek sayesinde direniş mümkün oldu. Nasıl oluyor da kuvvetler ayrılığı diye hassasiyet gösterdiğini söyleyenler, bu sistemdeki kuvvetler birliğini savunabiliyor? Bunun neresi kuvvetler birliği olarak sunuluyor? Hassaslarsa bu meselede niye sesleri çıkmamıştır? Türkiye'nin rejimi belidir. Demorkatik bir cumhuriyettir. Rejim değişikliği cumhuriyetin içinden cumhuru çıkarmaktır, egemenliğin millete ait olması yetmez, kayıtsız şartsız olması gerekir. Cumhuriyetin özel koruyuculara ihtiyacı yoktur. Bu şekilde bakılmadığı müddetçe cumhur oy versin, hükümet kurulsun ama askeri vesayetle, 28 Şubat mantığıyla, yargı vesayetiyle etkisizleştirilsin demek rejim değişikliğidir."
"DİKTATÖR TANKIN ARKASINA SAKLANIR, KARŞI DURMAZ"
"Diktatör dediğin millete karşı tankın arkasına saklanır, bizim cumhurbaşkanımız milletiyle beraber tanklara karşı çıkmıştır. Sizi başka bir ülkeye götürelim teklifine karşın milletiyle beraber olmuştur. Ona karşı diktatör diyenler bu kavramın içine giriyorlar. Biz daha yeni milletvekili olduk 2002'de, CHP Grup Başkanvekili çıktı kürsüye. Siz burada çok rahat konuşuyorsunuz, İnönü'nün Menderes'e sözlerini hatırlatıyorum dedi. Diktatörlük budur. TBMM'nin görevinin son günü bile olsa kurucu Meclis'e gerek var demek diktatörlüktür."
HT