"Mozart Sendromu"na dikkat
-
Mozart'ın gece çalışma tutkusu yüzünden genç yaşta öldüğü iddiası dikkatleri bir kez daha güneş ışınlarının faydasına çevirdi
Bilim insanlarının, ''Hayata gözlerini 35 yaşında yuman dünyaca ünlü Avusturyalı besteci Mozart'ı gece çalışma tutkusu öldürdü'' iddiası, dikkatleri bir kez daha güneş ışınlarının faydasına çevirdi.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal, güneş ışınlarının, D vitamininin temel kaynağı olduğunu, bu vitaminin eksikliğinin, sadece kemik hastalıklarına değil, diğer sistemlerdeki bazı hastalıklara yatkınlıkta önemli rol oynadığını bildirdi.
''Gece çalışma tutkusu yüzünden güneş ışınlarından yeterince yararlanamayan, Türk Marşı'nın da bestecisi Mozart'ın genç yaşta ölümüne, D vitamini eksikliğinden kaynaklanan hastalıkların neden olduğu'' iddiası, dünyaya milyonlarca kilometre uzaklıktaki bu gök cisminden yayılan ısı ve ışınların insan sağlığı üzerine etkilerini tekrar gündeme getirdi.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi(GEBAM) Müdürü Prof. Dr. Kutsal, güneşten kaynaklanan ve yeryüzüne ulaşan (görülemeyen) ultraviyole ışınlarının UVA, UVB ve UVC olmak üzere üç farklı tipi bulunduğunu söyledi.
Bu ışınlardan UVA ve UVB, derideki 7 ''dehidrokolekalsiferol'' maddesini emerek D vitaminine dönüştürdüğü için güneş ışınlarının D vitamininin temel kaynağı olduğuna işaret eden Kutsal, ancak, tüm ultarviyole ışınlarının aynı olmadığını, bunların mevsime, gün içindeki saatlere ve yaşanan ülkenin dünya üzerindeki konumuna göre değişiklikler gösterdiğini söyledi.
Bunun yanında, cam arkasında bulunmak, güneşten koruyucu kremler kullanmak, geleneksel giyim tarzı uygulamak, ileri yaşta veya fazla kilolu olmanın derideki D vitamin dönüşümünü etkileyen kişisel faktörler olduğuna işaret eden Prof. Dr. Kutsal, ''Yaz ayları ultraviyole ışınlarının en kuvvetli olduğu dönemdir. Bu yoğunluk 10-16 saatleri arasında en yüksek seviyeye ulaşır. Ayrıca ekvatora yakın bölgelerde ve yüksek rakımda bulutların koruyucu etkileri daha az olduğu için bu ışınların zararlı etkileri daha fazladır'' şeklinde konuştu.
Bu zararlı etkilerin, deri ve gözde harabiyet, bağışıklık sistemin baskılanması ve daha ileri safhalarda kanser hastalığı şeklinde ortaya çıkabildiğini anlatan Kutsal, bunlardan korunmada, derideki ''melanin'' maddesi ile ilgili temel bilgilere sahip olmakta yarar bulunduğuna işaret etti.
Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal, şu bilgileri aktardı:
''Melanin maddesi, yoğunluğu oranında cildin rengini veren bir maddedir. Ultravioleyi absorbe eder (emer) ve deri rengi koyulaştıkça korunması için daha fazla melanin içerdiği anlaşılır. Yani ışınlar melaninin daha fazla yayılmasına ve büyümesine neden olur. Gemilerde çalışan tayfalar, tarlalardaki çiftçiler, denizlerde sörf yapanlar, iç mekanlarda yaşayanlara oranla ultraviyole açısından daha fazla risk altındadır. Derileri daha az melanin içeren açık renkli, ince derili kişiler ciltleri daha az ultraviyole ışını emdiği için ultraviyoleden daha az korunabilirler. Dolayısıyla açık renk cildi olanlar direkt güneş ışınından korunmalıdır.''
-''D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNE DİKKAT''-
D vitamini deride adeta hazır olarak bulunduğu ve güneş ışınları ile harekete geçtiği için bir hormon olarak yorumlandığını vurgulayan Kutsal, bu vitaminin eksikliğinin pek çok ülkede yaygın olarak görülen önemli ve güncel bir sorun olduğunu söyledi.
Bu vitaminin eksikliğinde çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ise ''osteomalazi'' (kemiklerde mineralizasyon eksikliği) ve ''osteoporoz'' (kemik erimesi) hastalıkları görüldüğünü ifade eden Kutsal, şu uyarıları dile getirdi.
''D vitaminin eksikliği, sadece kemik hastalıklarına değil, diğer sistemlerdeki bazı hastalıklara yatkınlıkta da rol oynar. Bunlardan bazıları metabolik sendrom, kalp ve damar hastalıkları, kalın bağırsak, meme, prostat ve pankreas gibi bazı kanser türleri, romatid atrtit gibi iltihabi eklem hastalıkları, multipl skleroz gibi merkezi sinir sitemini tutan hastalıklar ve Tip-1 diyabettir. Kalp damar hastalıklarından kalp yetmezliği, miyokard infarktüsü, beyin damar kanamalarına ya da tıkanıklıklarına bağlı felçler, diyabetiklerde görülen kalp damar hastalıkları D vitamini yetersiz olan kişilerde daha fazla görülür. Bunun, otoimmün (bağışıklık) sistemi üzerindeki regülatuar (düzenleyici) etkileri de pek çok araştırmaya konu olmaya devam etmektedir. D vitamini eksikliği olan kişilerde yaşlanmanın hızlandığına dair görüşler de mevcuttur.''
D vitamininin, vücuttaki kalsiyum metabolizmasının düzenlenmesinde de rol oynadığını ifade eden Kutsal, bu vitaminin, ağız yoluyla besinlerle alınan kalsiyumun bağırsaktan emilmesini ve böbrekten yeniden emilmesini sağladığını, bu yolla kandaki kalsiyum düzeyini sabit tuttuğunu söyledi. Kutsal, ''D vitamininin eksikliğinde ise besinlerle alınan kalsiyumun ancak çok az bir kısmı bağırsaktan emilebilir'' dedi.
Vücutta D vitamini eksikliğinin kan incelemesiyle tespit edilebildiğini, bu testte kandaki D vitamini düzeyinin 30 nanogram/mililitrenin üzerinde olmasının yeterli kabul edildiğini belirten Kutsal, güneş ışınlarından yararlanmak için şu önerileri dile getirdi:
''-Güneş ışınları, en ucuz ve kolay ulaşılabilen D vitamin kaynaklarıdır. Uygun saatlerde güneş ışınlarından yararlanılmalıdır.
-Haftada dört defa kol ve bacakların 20 dakika süre ile direkt güneş ışınına maruz bırakılması yeterlidir.
-Beslenirken D vitamininden zengin gıdalar tercih edilmelidir. Örneğin süt ve süt ürünleri, balıklardan sardalye, somon, uskumru, ton balığı, balık yağı, yumurtanın sarısı ve tereyağ D vitamininden zengindir.
-Yılda bir kez kandaki D vitamini düzeyi kontrol edilmelidir.
-Hekim gerekli görürse ilaç olarak D vitamini desteği alınabilir. Önerilen doz, günlük bin internasyonal ünitedir. Yaşlılar başta olmak üzere güneşten yeterince yararlanamayanlar için günde 2 bin internasyonal ünite D vitamini alınabilir.''