"Yeşil dönüşüm fonları ciddi bir fırsat yaratıyor"
-
İklim ve enerji uzmanları ile akedemisyenlerin ortaya koyduğu çalışmalara göre, 2030 yılında küresel ekonomi için 2,5 trilyon dolar risk yaratan iklim krizi ve yeşil dönüşüm anlaşma ve fonları, ülkenin sahip olduğu rüzgar ve güneş potansiyeli kadar, 800 milyar doları aşan dönüşüm fonları nedeniyle Türkiye için risk olduğu kadar önemli bir kalkınma fırsat da barındırıyor.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD), ‘İklim ve Ekonomi Konferansı’ kapsamında 16-17 Aralık tarihlerinde Sakarya’da gerçekleştirilen etkinlikle, küresel ısınma sonucu yaşanan iklim değişikliği, yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, dönüşümün dünya ve Türkiye ekonomisine etkileri ayrıntılı olarak ele alındı.
İklim ve enerji alanında uzman isimlerce ele alındığı konferansa katkı sağlayanlar arasında Columbia Global Centers İstanbul, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), Shura Enerji Dönüşümü Merkezi, Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA), Konda Araştırma ve Danışmanlık, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM), Solar3GW ile Atena İletişim yer aldı.
Etkinlikte bir sunum yapan Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Erinç Yelda, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yaptığı bir araştırmaya göre, küresel iklim değişikliğinin küresel ekonomiye maliyetinin 2030 yılında 2,5 trilyon dolar olacağını belirterek, bu rakamın küresel milli gelirin yüzde civarında olduğuna dikkat çekti. Yeldan, söz konusu maliyetin özellikle düşük gelirli ve düşük orta gelirli ülkelere yansıyacağına aktardı. Yeldan'ın verdiği bilgiye göre, işgücü kayıpları 80 milyon istihdama mal olacak ve bu fatura ağırlıklı orta Afrika ve Asya’nın yoksullarına düşecek.
“Karne çok iyi değil”
Çalışmalara göre, Türkiye yaklaşık 550 milyon tonluk yıllık emisyon salımı ile küresel emisyonların yüzde 1’inden sorumlu.
Türkiyenin emisyonları göreceli olarak düşük paya sahip olmasına karşı, çalışan başına karbon emisyonları yıllar itiarıyla hızlı artıyor. Kişi başı karbon emisyonları 1990’larda 13 ton iken 2005-2006’da 20 tona kadar çıkmış durumda. Bu konuda Kore ile birlikte Türkiye itibar kaybederek göze batıyor.
Türkiye karşılalştırılabilir ülkeler arasında arasında en hızlı karbon emisyonu artıran ülke olarak görünüyor. İklim diplomasis alanında Cop28’te taraflar arasında alınan diplomatik kararların uzağında kalındığını dile getiren Yeldan, tüm dünyada küresel iklim değişikliğini fırsata çevrildiği ortamda Türkiye’nin bu fırsatı kullanmakta geciktiğine dikkat çekti.
"Fırsat heba edilmemeli"
Banka kredilerinin kirletici sekrörelerde yoğunlaştığının altını çizen Yeldan, Avrupa Yeşil Mutabakatına göre, yılda 800 milyar doları aşan yeşil finansman portföyünden pay alınarak, bu durumun fırsata çevrilmesi gerektiğine vurgu yapıtı.
İklim değişikliğinin mutlaka ele alınması ve üstünde düşünülerek, bir an önce planlama yapılması gerektiğine dikkat çeken Yeldan, “Türkiye, orta gelirli ülkeler ile beraber hareket ediyor. Fakat rakiplerimiz Güney Afrika, Meksika, Tayland, Brezilya bu konularda çok ciddi bir yatırım içindeler ve iklim finsmanı pastasından ciddi pay alıyorlar. Burada Türkiye olarak hızla fosil yakıtlara bağımlılığı azaltıcı yatırımları gerçekleştirme fırsatını heba etmemiz gerektiğini düşünüyorum” dedi.
"Türkiye’ye maliyeti 1,8 milyar euroya çıkabilir"
Boğaziçi Ün. Prof. Sevil Acar’ın dikkat çektiği noktalar ise özetle şöyle;
2008 krizinden sonra kurtarma paketlerine iklimle ilgili konular da eklendi. ‘Ekonomik olarak büyüyelim ama kirliliğimiz azalsın’ dendi. AB, karbon emisyonlarını düşürmeyen sektörlerden yapılacaki ihracata vergi uygulamayacağını duyurdu. 2023 yılından itibaren denemenin başladığı uygulamada ödemeler 2026 yılında başlayacak.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında öngörülen Sınırda Karbon Düzenlemesi devreye girdiğinde Türkiye’den AB’ye ihracat yapan sektörler üzerine olası etkisi tüm ekonomiyi temsil eden 24 üretici sektör için iki analiz yapıldı.
Sektörlerin ihracat düzeyleri ve karbon yoğunlukları 2018 gibi devam etmesi durumunda, maruz kalınacak yıllık ton başına 30 euro olursa yıllık vergi yükü 1,1 milyar, 50 euro olursa yıllık vergi yükünün 1,8 milyar euroya kadar çıktığı görüldü.
İhracat gelirinin yüzde 13’ü AB’ye verilecek. Toplam ihracatın yüzde 22’sini AB’ye yapan bir ülke için ya başka pazarlar aranacak ya da karbonsuzlaşmanın yolu bulunacak.
Çünkü söz konusu durumda 5 sektörde gündeme gelecek istihdam kaybı 2,9 milyon kişiyi bulabilecek. O da bugünkü istahdamın yaklaşık yüzde 10,2’sine tekabül ediyor.
15 milyar dolar gerekiyor
Yeşil enerji konusunda Türkiye’deki potansiyelin yüzde 90’ının kullanılmadığına dikkat çeken Shura Direktörü Alkım Bağ Güllü ise, “Türkiye’de sadece elektrik sektörünün karbonsuzlaşması için yıllık 15 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç var. 2030 yılına kadar Türkiye’de enerji sektörü için gereken finansman, dünyada bu dönemde oluşturulacak kaynakların yaklaşık 1000’de 5’ine tekabül ediyor” dedi.
Güllü, “Enerji dönüşümü iklim kriziyle mücadelede büyük bir rol sahibi. Dönüşümün farklı unsurları olsa da en temel unsur rüzgâr ve güneş enerjisini de kapsayan yenilenebilir enerji kaynaklarında güçlü bir büyüme yaşıyoruz. 2000- 2022 döneminde karasal rüzgâr enerjisi kapasitesi dünyada 178 gigavattan 837 gigavata çıkarken, aynı dönemde güneş enerjisi, solar fotovoltaik tam 26 kat artarak 1000 gigavatın üzerine ulaştı. Gelecekte bu ivmelerde hızlanma bekleniyor” diye ekledi.
"Ege'deki rüzgar Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılar"
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yatırım ve Yatırımcılardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Erinç Kısa, Türkiye'nin Ege Bölgesi'ndeki rüzgar enerjisi potansiyelinin Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte olduğunu bildirdi.
Konferans kapsamında düzenlenen "Rüzgar ve Güneş Hakkında Her Şey" başlıklı oturumda konuşan Kısa, Türkiye'deki rüzgar enerjisi kurulu gücünün 12 bin megavata ulaştığını anımsattı.
Kısa, Türkiye'nin 2035'te rüzgar enerjisinden 29 bin 600 megavat üretim hedeflediğini ifade ederek "Bunların 24 bin 600 megavatının karada, 5 bin megavatı da deniz üstünde kurulması hedefleniyor" bilgisini paylaştı.