Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Ceren Dilekçi Bankacılıkta menkulleştirme ve yapılandırmalar
Ceren Dilekçi
Ceren Dilekçi

Bankacılıkta menkulleştirme ve yapılandırmalar

Giriş: 03 Aralık 2018, Pazartesi 06:07
Güncelleme: 03 Aralık 2018, Pazartesi 06:08

8. Uluslararası Resort Turizm Kongresi kapsamında Antalya'daydık. Kongrede yapılan konuşmalara göre zorlu geçen yılların ardından turizm sektöründe güçlü toparlanma sağlanmış. Akdeniz Bölgesi'nde Ekim-Kasım dönemi doluluk oranları yüksek, fiyatlar ve kalitede eski seviyelere yaklaşılmış. Erken rezervasyonlardaki artış, 2019 yazının daha parlak geçeceğini gösteriyor.

Türkiye'deki bankacılık sektöründe turizme toplamda verilen kredi tutarı 17,5 milyar dolar. Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş’e göre, bu tutarın 3 milyar dolarını kullandıran Denizbank, Türkiye'de turizmi en çok finanse eden banka konumunda. Her ne kadar bu kredilerin üçte ikisine yakını yapılandırılmış olsa da ülkenin turizm gelirinin 30 milyar doları aştığı göz önünde bulundurulduğunda döviz geliri olan turizm sektörü, bankalar için gözde olmaya devam ediyor.

Ateş ile turizmin yanısıra bankacılık sektöründeki son gelişmeleri de konuştuk. Kuşkusuz yeni dönemde bankacılık sektöründe gözler menkulleştirme ve yapılandırmalarda olacak. Kurdan arındırılarak bakıldığında bankalarda kredi büyümesi bir süredir negatif, sektörde kısa vadeli mevduatlarla uzun vadeli krediler fonlanıyor. Kaynak sıkıntısını aşmak için bankaların aktiflerinde bulunan uzun vadeli kredilerin menkulleştirilmesi gündemde. Konut kredilerinin menkulleştirilmesi işlemini diğer kredi türleri de takip edecek.

Özellikle devlet garantili kredilerin yabancı yatırımcıların ilgisine sunulması gerektiğini savunan Hakan Ateş'in sözlerine kulak verelim:

- TL cinsinden çıkan ve konut kredileriyle seküritize edilmiş menkul kıymetler daha çok iç tüketiciye hitap eden türden, yabancı yatırımcılar için kur riski var. Kamu Özel İşbirliği (KOİ) projeleri, devletin garantisi bulunan, uluslararası arbitrasyona açık projelerin menkulleştirilerek yurtdışına pazarlanması önemli, getirileri iyidir. Bu bizim döviz cinsinden sermayeyi yurtiçine çekmemize yardımcı olacak. Türk bankalarında 50 milyar doları enerjide olmak üzere 100 milyar dolar uzun vadeli finansman var. Mevduatlarımız 2-3 ay vadeli hatta daha kısa onun dışında yurtdışından 5 yıla kadar, ikinci kuşak sermaye ise 10 yıla kadar kredi alabiliyorduk. Bankaların likiditelerini artırabilmeleri için aktiflerinde bulunan uzun vadeli kredileri menkulleştirerek satmaları gelen likiditeyle yeni kredi vermeleri gereği var.

KONUT VE KÖİ KREDİLERİNDE HANGİ BANKANIN PAYI NE KADAR?

TEB Yatırım'ın raporuna göre, Kasım ayı itibariyle mortgage kredilerinin büyüklüğü 193 milyar TL'ye ulaştı. Konut kredilerinde Ziraat Bankası yüzde 23, Halkbank yüzde 16,1, Garanti yüzde 15,3'lük paya sahip. En düşük paya sahip iki banka ise yüzde 9,3 ile Akbank ile Yapı Kredi.

Rapora göre, 2015-2018 yılları arasındaki değeri 41 milyar doları bulan KÖİ projelerinin, 20-22 milyar dolarlık kısmı seküritize edilebilir. Üçüncü çeyrek itibariyle KÖİ projelerine en fazla finansman sağlayan banka Vakıfbank olurken (yüzde 20,4) onu Ziraat Bankası (yüzde 15,6) ile Garanti (yüzde 14,8) takip ediyor. En düşük pay ise yüzde 4,4 ile Akbank'ta bulunuyor.

'BU DÖNEMİN ATLATILMASI ÖZEL SEKTÖR YAPILANDIRMASININ KALİTESİNE BAĞLI'

Diğer bir konu BDDK tarafından bankalara yapılan stres testleri. Bankacılık sektöründe stres testinin amacı sermaye açığı olup olmadığını belirlemek. Son dönemde pek çok banka sermaye artırımına gitti. Asıl soru bu artışların yeterli olup olmadığı. Hakan Ateş yeterli olduğu görüşünde. Muhabir bankaların kanallarını açmış olması, Türkiye’ye güvenin göstergesi.

"Türkiye bankacılık sistemi son derece sağlam, iyi sermayelendirilmiş, sermaye yeterliği olan ve likiditesini çok iyi korumuş bir sektör. Gerçekten o kadar iyi çerçeve altına alınmış ve düzenlenmiş yani regüle etmiş bir sektör ki bankacılık, her kımıldayışınızda, milim hareketinizde bile dikkatli olmanız ve kurala uygun davranmanız lazım" diyen Ateş, sektörde sorunlu kredi oranın yüzde 3.4 olduğunu, varlık yönetim şirketlerinin rakamları konulduğunda bu rakamın yüzde 4.9'a çıktığını söylüyor ve ekliyor:

- Dış kreditör açısından güven çok önemli. Bu da şeffaflık ve hesap verilebilirlikle gelir. ABD ve Avrupa'da kriz döneminde yapıldığı gibi kamu ve özel sektörün büyük şirketlerinde de stres testi yapılması yararlı olur. Bankacılık, IFRS kurallarına tabi. Bu da bizi regüle ediyor, sınırlıyor. 90 günü geçtiği anda kredileri Grup2 veya Grup3'e almamız lazım. Grup2 kredilerinin de yüzde 14'e çıktığını banka bilançolarında gördük. İkisini topladığımızda Türk bankalarında problemli veya problem olma olasılığı bulunan kredi oranı yüzde 18'i buluyor. Grup2'deki kredileri rehabilite etmek yani onları problemli kredilere dönüştürmeden yapılandırma gibi yollarla destekleyerek ekonomiye geri kazandırma sürecini yaşayacağız. 2019 ve 2020 böyle geçecek. Türkiye'de oynak, krize yatkın dönemin atlatılması, özel sektör yapılandırmasının kalitesi ve doğruluğuna bağlıdır. Kredilere karşılık ayrılması, ekonomiye katkı sağlayacak olanların yeniden yapılandırılarak daha çok üretim yapmalarını sağlamamız lazım ki ekonomimizi 2020 itibariyle büyüme trendine sokalım.