Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Cüneyt Başaran İğneyi kendimize, çuvaldızı Moody's'e batıralım
Cüneyt Başaran
Cüneyt Başaran
Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını Yeditepe Üniversitesi'nde tamamladı. Kariyerine finans sektöründe başlayan Cüneyt Başaran, İstanbul'da ABank ve BNP'de trader olarak görev aldı. Daha sonra Londra'ya yerleşip Commerzbank ve Standard Bank'ta Türkiye Masası Şefi pozisyonunda çalıştı. 2010 yılında medya sektörüne geçti. Başaran, Bloomberg HT Televizyonu ve Bloomberght.com Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinin ardından Ciner Medya Grubu Londra Temsilciliğinin yanı sıra Gazete Habertürk'te köşe yazıları yazmaya devam ediyor.

İğneyi kendimize, çuvaldızı Moody's'e batıralım

Giriş: 11 Nisan 2014, Cuma 13:42
Güncelleme: 11 Nisan 2014, Cuma 14:59

Moody's Türkiye'nin görünümünü durağandan negatife çevirdi. Böylece piyasadaki birçok oyuncunun "Bu iki hafta derecelendirme kuruluşuna dikkat" dediği bir dönemde mayınlardan bir tanesine çarptık.

Görünümümüz aşağı doğru çekildi, dolayısıyla ciddi bir uyarı. 6 ay içerisinde de "Bu konularda önlem almalısınız" denilen noktalarda bir gelişme olmazsa "dikkat kırılacak" ibaresi taşıyan bir kutu masanın tam üstünde duruyor.

-Şimdi ne yapmalı?

Moody's artan siyasi risk ve büyüyememe noktalarına işaret ediyor. Moody's'e kızmak, serzenişte bulunmak işin kolay yolu. Hedefe ilerletecek strateji ise Moody's'in dikkat çektiği noktaları kavrayıp yatırımcıyı bu noktalardaki samimiyete ikna etmek, güven beslemesini sağlamak ve en önemlisi de önlem almak. Bu üçlü sac ayağı dengede durduğu sürece başka formül arayışı içinde olmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Gelelim, Moody's'in "Gör!" dediği, dikkat çektiği noktalara.

1 - Politik risk faktörü.

Dünyada sadece bizim ülkemizde seçim olmuyor. Seçim olan diğer ülkelerde Moody's'in "Sizde seçimler var, bu seçim sürecinde politik risk çok artıyor" diye not indirdiğine kaç kere şahit oldunuz? Hadi kıyas aralığını daraltalım. İki tane gelişmekte olan ülke: Hindistan ve Endonezya. Onlar da seçim süreci yaşadılar. Fakat onların notları ile ilgili değerlendirmelerde bambaşka noktalar öne çıkıyor. Hatta S&P, Hindistan'ın görünümünü negatiften durağana yükseltti.

Politik istikrar seçimler biter, geri gelir. Ama geri geldiğinde biz ne ile büyüyeceğiz?

2 - Büyüyememe hali

Moody's der ki: Sizin dinamik ekonominizle ve yüksek büyümenize politik istikrarınız göz önünde bulundurarak cari açığınızı aşabileceğinizi düşündüm ve daha evvel size bu notu verdim. Size not verdiğimde de sizin yüzde 6.5 - 7.5 civarında cari açığınızın olduğunu biliyordum. Bu cari açığın kolay kolay aşağı gelmeyeceğini de tahmin ediyordum ama büyüme konusunda göstermiş olduğunuz olumlu gelişme, reformlarınız ve politik istikrarınız zamanın küresel ortamında çok fazla bozulma beklememem size o notu vermeme sebep olmuştu. Fakat şimdi görüyorum ki 2014'te yüzde 2.5'a kadar inecek büyümeniz ve bu iş de sizin pek içinden çıkamayacağınız bir noktaya doğru ilerliyor.

Moody's açısından tablo böyle. Peki yetkililer açısından nasıl?

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz röportajımızda da bu konu liste başıydı. "2005 - 2011 yılları arasında ortalama yüzde 5.5 büyüyen yüzde 9'lara varan büyüme rakamını gören Türkiye'nin büyüme modeline ne oldu? İşleyişin neresinde bir tıkanıklık var? İşleyiş modeli ne oldu da işlemez oldu? 10 yıllık metod artık aynı sonucu vermiyor mu?" bu soruları sormak ve cevabı ile de yüzleşmek gerekiyor.

Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok. Gerçek tüm çıplaklığı ile ortada duruyor: Büyük oranda ithalata dayalı bir ihracat modeli, iç tüketime çok duyarlı bir büyüme, dış ticaretin büyümeye net katkısının sınırlı olması, büyük oranda kamu harcamaları, verimlilikte yetersizlik, enerji bağımlılığı ve muhtemelen stratejik olarak yanlış sektörlerde büyüme arzusu...

Bir kere daha soruyorum: Biz ne ile büyüyeceğiz? Ya tekrar gaza basacağız, içerideki tüketimi canlandıracağız. Bütçeden para harcanacak ve biz yüzde 2.5 büyümeyi yüzde 4 - 5'e çekiceğiz ama karşında çat diye yüzde 8.5 - 9 cari açık mı göreceğiz?

Ya da sanki magazinel bir konuymuş gibi "Ayağımı frenden çekerim, gaza basarım, aman doğru viteste miyim, iklim şartları uygun mu, arabada lastikleri değişti mi?" polemiklerini mi takip edeceğiz?

Babacan konuyla ilgili "O iş artık bitti. Bundan sonra asla hormonlu bir büyümeye yeşil ışık yakmayacağız." açıklamasında bulundu.

Fakat daha yeni nurtopu gibi bir polemiğimiz oldu: Merkez Bankası faiz düşürsün.

-Sebep?

+Çünkü bu faiz zaten çok yüksek.

-Neye göre?

+İlk çeyrekte sanayideki çarkların dönmemesine göre.

+Merkez bankası dolar alsın.

-Neden?

+ Hem rezervleri artsın hem de içeride TL likidite çoğalsın.

Merkez Bankası'nın kredibilitesi üzerinde hassas olmamız gerekiyor. Moody's neden Merkez'in yalnız bırakılıp kendi kararlarını kendisinin vermesi gerektiğini, neden reformların sonuçlarını görmeden bir şey yapmamamız gerektiğini çok net açıklamış.

Özetle... Bir kere daha altını çiziyorum ki serzenişte bulunmak işin kolay yolu. Bize düşense zor yolu seçip elimizi taşına altına koymak ve Moody's'in gör dediğini görmek. Bu bir ev ödevi ve bu ödev de öyle 3 -5 ayda bitirilecek gibi değil.