Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Emrah Akın KDV iadelerinde tehlike çanları çalıyor
Emrah Akın
Emrah Akın
BDO Türkiye Şirket Ortağı Emrah Akın lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Kamu Yönetimi alanında tamamlamıştır. Akın, yüksek lisansını ise Boston Üniversitesi'nde Finansal Ekonomi alanında tamamlamış; aynı dönemde, Harvard Üniversitesi'nde İşletme Ekonomisi alanında da öğrenim görmüştür. Maliye Müfettişliği, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Grup Müdürlüğü görevlerinin ardından 2011'de Ekonomi Bakanlığı, Bakan Özel Danışmanlığı görevine atanan, 2013 yılında kamudaki görevinden ayrılarak uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi KPMG'ye katılan Akın halen BDO Türkiye şirketi ortağı olarak görev yapıyor. Yeminli Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi unvanlarına haizdir.

KDV iadelerinde tehlike çanları çalıyor

Giriş: 05 Mayıs 2020, Salı 14:04
Güncelleme: 02 Kasım 2022, Çarşamba 17:12

18 Mart’ta ilan edilen yeni Koronavirüs / Covid-19 Salgını kapsamında “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”nin en önemli önlemlerinden birisi vergi ödevleri için ilan edilen “mücbir sebep” haliydi. Burada tüm mükellefleri ve tüm vergisel ödevleri kapsayan bir mücbir sebep hali ilanı yerine, belli mükellef grupları ve vergisel ödevleri kapsama alan bir mücbir sebep

hali ilan edilmesi yolu tercih edildi.

Bu kapsamda 24 Mart’ta yayımlanan 518 numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle birlikte;

a) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunan mükellefler,

b) Koronavirüs salgınından doğrudan etkilendiği kabul edilen, alışveriş merkezleri dahil perakende, sağlık hizmetleri, mobilya imalatı, demir çelik ve metal sanayii, otomotiv sanayii, sinema ve tiyatro gibi sanatsal hizmetler, yiyecek ve içecek hizmetleri vb. sektörlerinde faaliyet gösteren mükellefler,

c) Ana faaliyet alanı itibarıyla İçişleri Bakanlığınca alınan tedbirler kapsamında geçici

süreliğine faaliyetlerine ara verilmesine karar verilen sektörlerde faaliyette bulunan mükellefler mücbir sebep kapsamına alındılar.

Böylelikle bu üç grup mükellefin, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına ait Muhtasar ve KDV Beyannamelerinin beyan süreleri 27 Temmuz’a; ödeme süreleri ise sırasıyla 27 Ekim, 27 Kasım ve 28 Aralık’a uzatılmış oldu.

Tüm sektörler ve tüm vergisel ödevleri kapsamayan sınırlı bir mücbir sebep hali ilanının, krizin tüm mükellefler üzerindeki mali etkisini hafifletmek bakımından yetersiz kalacağının altını çizmekle yetinip KDV iadelerine ilişkin muhtemel sıkıntıyı ortaya koymaya çalışalım.

KDV iadelerinde mükellefi bekleyen muhtemel sıkıntı…

Yaşadığımız salgının işletmelerin nakit dengesinde ciddi dengesizlikler yaratmakta olduğu dikkate alınırsa KDV iadelerinin bu dönemdeki hayati önemi de ortaya çıkıyor. Ekonomik aktivitelerin normal seyrettiği zamanlarda bile KDV iadesi süreçlerinin -alınan tüm iyi niyetli tedbirlere rağmen- ciddi aksamalara şahit olunan bir süreç olduğunun da altını çizelim.

Salgın önlemlerinin yeniden şekillendirdiği KDV iadesi dünyasında şimdi karşımızda iki yeni

ve büyük problem var;

-Mücbir sebeplerden yararlanan mükelleflerin Nisan, Mayıs ve Haziran KDV beyanları 27 Temmuz’a ertelendiği için, bu mükelleflerden mal ve/veya hizmet alan mükelleflerin bu alımlarıyla alakalı olarak yüklendikleri KDV’nin iadesi için mecburen Temmuz sonuna kadar beklemeleri gerekecek. Çünkü nakit olarak KDV iadesi alınabilmesi için söz konusu KDV’nin satıcı tarafından beyan edilip ödenmiş olması temel şart.

-Nakit iade için gerekli olan Yeminli Mali Müşavir (YMM) raporu kapsamında yapılması

gereken “karşıt incelemeler” de salgın önlemleri kapsamında sağlıklı ve hızlı bir şekilde

yapılamayacak.

İadelerde yaşanacak muhtemel sıkıntının, düzenli olarak iade alan mükelleflerin tüm nakit akış planlarını alt üst edeceğini ve iadelerin alınamadığı dönemler için öngörülemeyen yeni finansman maliyetlerinin ortaya çıkacağını öngörmek mümkün.

Ne yapılabilir?

Öncelikle Temmuz sonuna kadar resmi KDV iade süreçlerinde Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından geçici bir düzenleme yapılmasının elzem olduğunun altını çizelim. Bahsettiğimiz dönem mali idare açısından değişiklik yapmaya değmeyecek kadar kısa görünse bile KDV iadesi alan işletmeler için hayati bir öneme sahip.

Yukarıda değindiğimiz ilk problemle ilgili olarak, mücbir sebep kapsamında olup beyanname vermeyen mükelleflerden yapılan mal ve/veya hizmet alımlarıyla ilişkili KDV iadelerinin, bu mükelleflerin beyannamelerini vermeleri beklenmeden gerçekleştirilmesinin sağlanması gerekiyor. Bu iadeler gerçekleştirilirken, KDV’nin fiilen ödendiğinin YMM’ler tarafından tespiti de şart koşulabilir. Beyannameler verildikten sonra da gerekiyorsa düzeltme işlemleri

hızlıca gerçekleştirilebilir.

Karşıt inceleme süreçlerinin zamanında ve tam olarak yapılamamasının alınacak KDV iadesinde ciddi sıkıntılara yol açacağını tekrar vurgulayalım. Bu konuda atılması gereken ilk ve geçici adım KDV iade taleplerinde -salgın dönemi ile sınırlı olarak- karşıt inceleme yapma zorunluluğunun ertelenmesi olabilir. Salgın tedbirleri kalktıktan sonra eksik kalan karşıt incelemeler tamamlanabilir ve elzem olan düzeltme işlemleri de kısa zamanda yapılabilir.

Karşıt incelemeye dair atılması gereken diğer ve en önemli adım da bu süreçlerin bir an önce elektronik ortama taşınması olmalıdır. KDV iadesi ve tam tasdik raporlarının artık elektronik ortamda ibraz edildiği, e-fatura, e-arşiv, e-defter vb. uygulamalarının ciddi manada yaygınlaştığı bir ortamda ülkemizin bu konuda artık ciddi bir teknik yeterliliğe sahip

olduğunu söyleyebiliriz. Yapılacak elzem mevzuat değişiklikleriyle bu adım hemen atılabilir ve bu sayede KDV iade süreçleri daha sağlıklı ve hızlı şekilde gerçekleştirilebilir.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…

Mevcut ekonomik tabloda, hem üretim ve ihracat bakımından amiral gemisi olan büyük sanayii kuruluşlarımızın hem de özellikle KOBİ ölçeğindeki şirketlerimizin ciddi finansman ihtiyaçları dikkate alınırsa; yaşanması muhtemel KDV iade aksamalarının giderilmesinin hayati bir önemi olacaktır. Alınmasını önerdiğimiz tedbirlerin yaratacağı ortamdan faydalanacak ve haksız iade alabilecek kötü niyetli mükellefler olabileceği iddia edilse bile; ekonominin çarklarını çeviren büyük kesim için bu adımların sağlayacağı fayda, kötü niyetli teşebbüs ihtimallerine kurban edilmemelidir.