İlk olarak hayatımıza 2008 finansal krizinde girdi. Çoğumuzun hafızalarına kazınan ve dönemin FED
Başkanı Ben Bernanke’ye de “Helikopter Ben” lakabı takılmasına neden olan “Helikopter Para”; kısaca
devlet harcamalarının; merkez bankaları tarafından karşılanması ve eğer amacına ulaşamazsa merkez
bankasının doğrudan para yaratıp tüketiciye vermesi diye tanımlanabilir. Yani aslında merkez bankasınca
yoktan var edilen para anlamına gelir. Artık gelinen noktada kavram doğrudan tüketiciye para verilmesi
anlamına geliyor. Çünkü zaman içerisinde tanımı kabuk değiştirdi ve yine seneler içerisinde her
yavaşlayan ekonomiye karşı daha da alevlenen tartışmalara sebep oldu. Merkez bankalarınının 2008
finansal krizinden bu yana finansal sisteme pompaladığı trilyonlarca dolar, euro, yen ve pounda ragmen
küresel ekonomik büyümenin zaten yavaşlaması ve bir de üstüne küresel salgın eklenmesi, yavaşlayan
büyümeden öteye geçip; küresel resesyonu konuşmaya başlamamıza yol açtı. Teoriye göre; helikopter
para doğrudan tüketicilere dağıtılıyor; tüketiciler gelen bu parayla talep yaratıyor ve artan talep fiyatların
yükselmesine sebep oluyor. Çünkü yavaşlayan ekonominin neticesinde deflasyon olarak bilinen
fiyatlardaki düşüş; ekonomide uzun süreli durgunluk riskine sebep oluyor. Yani kısacası helikopter para;
ekonomi durmasın diye yaratılan para anlamına geliyor.

2019 yılının Temmuz ayında Amerikan Merkez Bankası FED, on yıldan uzun bir sürenin ardından ilk kez
faizleri düşürdü. Yavaşlayan ekonomi riskine karşın borçlanma maliyetlerini de daha da düşürmeye
hazırlanıyordu. Euro Bölgesi’nde doğan resesyon riskinden dolayı Avrupa Merkez Bankasından da benzer
bir genişlemeci hamle bekleniyordu. Aslında bir çok ülkede ekonomi yönetimleri, vergileri düşürmek
veya harcamalarını artırmak gibi mali teşviklere sıcak bakmadığı için topu yine merkez bankalarına
atıyordu. Bu dönemde ‘Helikopter Para’ yeniden gündeme geldi; çünkü merkez bankaları hali hazırda
niceliksel genişleme yapıyordu. Sonucunda tahvil piyasasında getiriler düştükçe düşüyor, borçlanma
maliyetleri gerilemesine rağmen ekonomileri bir türlü canlanmıyordu.

2008 küresel kriz döneminde FED Başkanı Ben Bernanke; bir merkez bankasının gerekirse enflasyonu
durdurabileceğini söyleyerek; “Helikopter Para”ya başvurdu. Ancak ekonominin hız kesmesine engel
olamadı. Başkanlığı sonrasında yine Ben Bernanke kaleme aldığı yazısında ise; `Helikopter Para`nın bazı
anormal koşullar altında en iyi alternatif olarak yine de değerlendirilebileceğini söyledi. Bugünkü
tartışmalarda ise `Helikopter Para`nın vergi iadesi ile insanların bakiyesini yükseltmek anlamına
gelebilecek bir tanıma sahip olduğunu düşünenler var. Ama aslında `Helikopter Para` merkez bankası
tarafından bir kereye mahsus para yaratılmasıdır.

Helikopter paranın önde gelen destekçileri; hisse senedi ya da tahvil piyasasında balon olarak gördükleri
niceliksel genişleme yerine helikopter paranın daha az riskli olduğunu söylüyor. Aksini savunanlar ise;
daha fazla para basmanın zenginin varlığını şişirmek ya da mevcutta sadece tasarruf edenlerin satın alma
gücünü düşürdüğünü söylüyor. Aynı zamanda mali teşvik yerine çok daha karmaşık bir yol olduğunu
düşünenler de var. Ayrıca insanlar; bankaların ya da hükümetlerin desteğinin her zaman olduğuna dair
bir kanıya sahip olurlarsa; `Helikopter Para`nın arzu edilenden çok daha yüksek bir enflasyon yaratma
riski de var. Herşeyden önemlisi ise; küresel bir salgından bahsettiğimiz; aşısı ya da tedavisinin ne zaman
bulunacağı bilinmediği içinde başarısız olabilir ve insanlar korkudan dışarı çıkamaz hale geldiğinde para
bedava olsa bile insanların harcayacak yeri olmamasından dolayı başarısız olma ihtimali de göz ardı
edilmemelidir.

Kriz döneminde ABD’nin uyguladığı bu politika; günümüzde yine virüsten kaynaklı kriz riskiyle karşı
karşıya kalan ülkelerde farklı şekillerde yer buluyor. ABD o dönem verdiği parayı artırdı ve bugün sadece

hanehalkının cebine 1000 dolarlık çek koymayı düşünürken; Amerika’nın izinden giden Avustralya ve
Japonya’da şuan `Helikopter Para`nın değerlendiriyor.

Advertisement