Advertisement

Güvenli liman altının hikayesi her yıl olduğu gibi 2020’de de oldukça fırtınalı geçti. Altının yanı sıra emtia sınıfının içerisindeki metaller de getirileriyle 2020’yi lider koltuğunda bitirdi. Biz altını aslında bir değil üç varlık sınıfı olarak tanıyoruz. Endüstrisi olduğu için bir emtia, yatırımcının portföyünü korumak için kullandığı bir para birimi; bir de temel piyasa dinamiklerinde açıklayamadığımız, önceden bilemediğimiz (Jeopolitik riskler, siyasi riskler vb.) fırtınalı dönemlere karşı bir tanıdık bir savunma tekniğidir aslında.

Salgın döneminde, Ağustos'a kadar geçen süreçte yüzde 35'e kadar yükselişini taşıyan altın, sene sonunda yüzde 25 getiriye sahipti. Haziran'a kadar devam eden salgın korkusu herkese kaybettirirken, altına kazandırdı. Sonrasında ise küresel para arzı bolluğu ile yılın ikinci yarısı tüm yatırım araçlarında ralliye dönüştü. Ralliyi sürükleyen hikayelerden daha fazla altının karakteri daha oturaklıdır. Fiyatı öngörmek için 'Krizler var mı?', 'Dolar ne olacak?, 'Dünyada enflasyon olur mu?', 'Nakit ihtiyacı doğar mı?', Çin’de Hindistan’da bu yaz düğün olur mu? gibi bizi dizi soruya cevap verebilmek gerekiyor. En azından ne soracağımızı biliriz. Hepimiz talebin birer parçasıyız aslında. Kendinize sorun; 'Altın alır mıyım?', 'Altına ayıracak param var mı?' Bu soruların cevabı aşağı yukarı dünyanın her yerinde aynı oluyor.

Arz mı endişe, talep mi?

Tabii ki bir finansal varlık olmaktan öte, dayanak varlık altının da kendisi olduğu için, yani elimizde tutabildiğimiz için, dokunabildiğimiz için; bu işin sadece parayla ticaretinden başka endişeleri de var. Birilerinin çıkarması ve onu bize sunması gerekiyor. Madenciler; yani arz eden taraf. Peki altını sunanların ne gibi endişeleri var? Salgın döneminde onları endişelendiren neydi?

Madenciler ile yapılmış bir anketin sonuçlarına bakalım. Salgın döneminde Bloomberg tarafından yapılan ankete göre; katılımcıların yüzde 23’ü olası operasyonel aksaklıklardan, yüzde 15’i lojistiğin aksamasından, yüzde 5’i finansal zorluk yaşamaktan, yüzde 1’i yüz yüze toplantı yapamamanın aksaklık yaratmasından ve pastanın en büyük payı olan yüzde 56’lık kesim; metallere olan talebin düşeceğinden endişeleniyordu. Neden mi talep endişesi var? Yine Bloomberg’in hesaplamalarına göre, 98 ülkede yarı ya da tam kapanmalar dünya nüfusunun en az yüzde 65’ini evinde tutuyor ve bu durum küresel metal talebinin sert şekilde düşmesine sebep oluyor. Sadece Hindistan, Japonya, ABD ve Avrupa’da kapanmalar; değerli metal talebini yıllık en az yüzde 30 düşürüyor.

Her şey yolunda gidecekse eğer...

İçinde bulunduğumuz dönemde aşı çalışmaları son hız devam ediyor. Salgın da hayatımızda varlığını sürdürüyor. Her iyimser senaryonun altında aşı bulundu varsayımı var. O zaman her şey normale dönecekse eğer; 'Güvenli limana neden ihtiyaç olsun?' diye sorulabilir. Talep, bu durumda bir kez daha devreye giriyor. Çin, Hindistan gibi altın sever ülkeler hayat normale döndüğünde mücevher talebine kaldığı yerden devam edebilir mesela. Dolar bir yandan güçsüz kalmaya devam ediyor ve dünyada faizler düşük. Her şey yoluna girerse ekonomik toparlanma ile dünyanın üstüne kalan bu para bolluğu enflasyonu beraberinde getirecektir. Bu riski gören piyasa oyuncuları; ekonomik toparlanmanın beraberinde getirdiği enflasyonu yok sayamaz, enflasyon ise; altını sever.

Arz fazlası 2021'de gündemdeki yerini kaybetmeye başlayabilir

Aşağıdaki tabloda Metals Focus verilerinden derlenmiş; altın arz ve talep dengesini gösteren veriler var.
Arz üç ana başlıkta toplanıyor; maden, geri dönüştürülen altın, ticari korunma amaçlı kullanılan altın (bu kalemle ilgili veri bulunmuyor). 2019 yılında dünyada 4 bin 831 ton altın arzı var, 2020’de BE beklentilerine göre 4 bin 762 ton; 2021’de ise 4 bin 818 tona çıkması bekleniyor.

Talep tarafında ise; mücevher, endüstriyel, külçe altın, altına dayalı finansal ürünler, merkez bankası alımlarını sayabiliriz. 2019’da dünyada toplam 4 bin 364 ton altın talep edilmiş, 2020’de 4 bin 72 tona düşerek tamamlanması; 2021’de ise 4 bin 130 ton altın talebi bekleniyor.

Tablonun son satırından görüleceği gibi, piyasanın dengesi; 2019 yılında 467 ton arz fazlasından; 2020’de 690 tona; 2021’de ise yeniden 688 tona düşeceği yönünde beklenti var. Özetle arz fazlası azalacak. Azaltacak olan da; az önce sıraladığım gibi yeniden canlanması beklenen endüstriyel ve mücevher talebi olacak ve piyasa yeniden yavaş yavaş dengeye oturacak.