Advertisement

Merkez Bankası 2018 yılından sonra ilk defa politika faizini artırdı. Tüm dünyanın pandemi riskiyle mücadele etmek için genişleme yönünde adım attığı bu dönemde biz neden sıkılaşmayı tercih ettik ve iki yıl sonra alınan faiz artış kararınının temelinde neler var?

1-Kredi büyümesinin devam etmesi ve enflasyonda talep yönlü riskler

TCMB 2018’de yaşadığı kur şoku sonrası artan enflasyonla mücadele etmek için faizleri %24 seviyesine kadar yükseltti. O dönemde ithal girdiler ile artan maliyetler ve politik belirsizliklerin de etkisiyle ekonomide daralma dönemine girildi. 2019 itibarıyla büyümenin desteklenmesi için hem mali politikada genişleme yanlısı adımlar, hem de faizlerde indirim sürecine başlanıldı. Atılan bu adımlarla beraber 2019’dan 2020 ortasına kadar Covid-19 riskine rağmen Türkiye OECD ülkeleri arasında en güçlü büyüyen ülkeler arasına girdi. Fakat son üç yıldır hala çıktı açığının negatifte olması ekonomik büyümenin potansiyelinin altında olduğu dolayısıyla daha fazla büyüyebileceğimiz alan olduğunu gösteriyor. İşte bu noktada yıl başından itibaren yıllık toplam kredi büyümesinin negatif bölgeden %20’lere yükselmesi ve momentum düşse de talep daralmasının beklenen hızda olmaması, 3.çeyrekte büyüme için güçlü bir sinyal. Bu büyümenin ihracat ve yatırımdan ziyade artan talep ve tüketimle ile gelmesinin yan etkisi ise enflasyon.

2- Kurun yükselişi ve maliyet koşullarındaki bozulma

TCMB son PPK toplantısında finansal piyasalardaki gelişmelere atıfta bulunarak artan kur oynaklığına da dikkat çekmiş oldu. Her ne kadar küresel piyasalarda hammadde fiyatları başta petrol olmak üzere düşüş gösterse de yılbaşından bugüne yüzde 30 yükselen kur, ithal girdiler üzerinden maliyet koşullarını bozmaya devam ediyor. Dolayısıyla çekirdek enflasyonda artan talep koşullarıyla beraber kur geçişkenliği artarken, üretici fiyatları da yükseliyor. İşte bu sebepten ötürü TCMB son faiz artışı ile TL’nin maliyetini artırmak ve reel faizleri yeniden sıfırın üzerine çekmeyi amaçladı.

Bundan sonraki süreçte piyasa faizlerinin %10,25’lik politika faizi ve %13,25’de olan GLP faiz koridorunun neresinde oluşacağı yakından takip edilecek. Şuan yüzde 10 olan ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin yükselmesi durumunda, parasal aktarım mekanizmalarının nasıl çalışacağını göreceğiz. Piyasanın yakın vadede cevap arayacağı sorular ise şunlar olacak;

“Kredi faizlerindeki yükselişin devamı talep koşullarını sınırlandırır mı? Ve TL mevduat faizleri artar, enflasyon kontrol altına alınırsa dolarizasyon çözülür mü?”