Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat Türkiye'nin çevre karnesi kötü
İrfan Donat
İrfan Donat
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde lisans eğitimi aldıktan sonra, yüksek lisansını Southern Polytechnic State University'de işletme üzerine yaptı. Gazeteciliğe 1997 yılında Milliyet Gazetesi'nde başladı. 2009-2012 yılları arasında Sabah Gazetesi'nde ekonomi editörü olarak çalıştı. Enerji, tarım ve gıda sektörüne yönelik haber, araştırma ve röportajlara imza attı. 2013 yılından bu yana Bloomberg HT'de tarım editörü olarak görev alıyor. Bloomberg HT Televizyonu'nda Tarım Analiz, Akıllı Tarım ve Mevsiminde Tarım programlarını hazırlayıp sunuyor. İrfan Donat, www.bloomberght.com sitesinde de tarım ve gıda sektörüne yönelik köşe yazıları yazıyor.

Türkiye'nin çevre karnesi kötü

Giriş: 04 Haziran 2018, Pazartesi 16:19
Güncelleme: 04 Haziran 2018, Pazartesi 16:25

Çevre Mühendisleri Odası, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla “Türkiye Çevre Durum Raporu” yayımladı.

Rapor, net bir şekilde Türkiye’deki çevre kirliliğinin hangi boyutlara ulaştığını güncel veriler ışığında gözler önüne seriyor.

Biz toplantıya katılamadık ama TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, Türkiye Çevre Durum Raporunda öne çıkan notları bizimle de paylaştı.

En dikkat çeken tespitlerin başında tatlı su kaynaklarımızın mevcut durumu geliyor.

Rapora göre, tatlı su kaynaklarımızın yüzde 79’u kirlenmiş durumda.

Özellikle Büyük Menderes, Kızılırmak, Sakarya, Susurluk, Küçük Menderes, Gediz, Bakırçayı, Ergene nehirlerinin durumlarının çok kötü olduğunu ortaya koyan rapora göre, Türkiye’deki yüzey sularının, derelerin ve göllerin yüzde 79’u kirlenmiş durumda.

Baran Bozoğlu, “Bu rakamın yaklaşık yüzde 60’ı içme suyu kaynağı olarak kullanılamayacak nitelikte suyu temsil ediyor. Bahsi geçen nehirler açık kanalizasyona dönmüş durumda, arıtarak yeniden kullanma potansiyeli olan sularımızın ise yüzde 99’unu kullanmıyoruz. Yani Türkiye’deki tatlı su kaynaklarımız ciddi bir tehdit altında” diyor.

Yine rapora göre başta Muğla, Mersin, İstanbul ve İzmir olmak üzere denizlerimizdeki kirlilik de artıyor.

Raporda ayrıca 186 Organize Sanayi Bölgesinin yarısından fazlasında (yüzde 56) atık su arıtma tesisi bulunmadığı belirtiliyor.

İnanılır gibi değil...

Türkiye’deki plastik gerçeğine de ışık tutan rapor, Türkiye’de tüketilen plastik ambalajın yalnızca yüzde 21’inin toplanabildiğini ortaya koyuyor.

Türkiye’de farklı sektörlerde toplam 8 milyon 612 bin ton plastik tüketildiğine dikkat çekilen raporda, şu ifadeler dikkat çekici: “1 milyon 800 bin ton plastik ambalaj piyasa sürülüyor ve bunun sadece 384 bini toplanıyor. Türkiye’de atık olarak beyan edilen plastik atık miktarı ise sadece 179 bin ton. Türkiye plastik atık kaydını tutamıyor.”

HAVA VE TOPRAK DA KİRLİ

Rapora göre, Türkiye, iç ve dış ortam hava kirliliğine bağlı ölümlerde yüz bin kişide 47 ölüm oranı ile Avrupa’da hava kirliliğine bağlı ölümlerin en çok yaşandığı 22’nci ülke.

Hava kirliliğinin en çok etkilediği iller arasında ise Ankara, İstanbul, Adana, Amasya, Bursa yer alıyor.

Türkiye’deki hava kirliliğinin başlıca nedenlerini evsel ısınma, araç kullanımı, termik santraller, maden ve sanayi işletmeleri olarak belirten raporda toprak kirliliğine de dikkat çekiliyor.

Türkiye’de 24 bin adet toprak kirliliği konusunda şüpheli saha bulunduğu ortaya koyuluyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), her yıl üç milyondan fazla kişinin pestisit zehirlenmesinden dolayı hastaneye kaldırıldığını tahmin ediyor ve milyonlarca kişinin erken ölümü ile sonuçlandığını belirtiyor.

Baran Bozoğlu, Türkiye’de satılan pestisit miktarının bilinmesine karşın, hangi arazide, ne kadar kullanıldığının bilinmediğine dikkat çekiyor.

İKLİM DEĞİŞİYOR, DOĞA AFETLERİ ARTIYOR

Türkiye Çevre Durumu Raporu, Türkiye’de 1940’lardan 2016 yılına kadar doğa afetlerinde çok ciddi bir artış eğilimi olduğunu ortaya koyuyor.

Sera gazı emisyonlarının tetiklediği iklim değişikliği kaynaklı bu artış Türkiye’de kendini en çok şiddetli ve düzensiz yağış ve sel, fırtına, dolu, kar, yüksek sıcaklık ve kuraklık olarak kendini gösteriyor.

Afetlerden en çok etkilenen bölge ise Karadeniz.

Rapor, Türkiye genelinde 2016 yılında 134 sel felaketi yaşandığını belirtiyor.

İklim değişikliğinin şu anda hızla yaşandığına dikkat çeken Bozoğlu, acilen bir iklim eylem planı hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor.

Bozoğlu, “Ülkemizde özellikle son yıllarda yaşanan dolu ve sel felaketleriyle iklim değişikliğinin etkilerini çok yakından hissetmeye başladık. İklim değişikliği ne yazık ki doğal kaynakları da kısıtlıyor; sera gazlarının artışıyla birlikte azalan su kaynakları tarımsal üretime etki ediyor ve biyolojik çeşitliliği de azaltıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir kilometre taşı olan Paris Anlaşması’nın onaylanması ulusal ölçekteki çalışmaların hız kazanmasını sağlayıp, tüm paydaşların katılımı ile gerçekleştirilmesi gereken azaltım ve uyum faaliyetlerinin uygulanmasını da hızlandıracaktır” diyor.

Raporda çevre yönetimi alanında yaşanan güzel gelişmelere de yer veriliyor.

Türkiye’de bir yandan düzenli atık depolama sahalarının, atık su arıtma tesislerinin sayısının arttığını kaydeden Bozoğlu, “Alt yapı güçlendiriliyor ve ağaçlandırma faaliyetleri yapılıyor. Ancak, bu gelişmelerin yanında, çevre kirliliği halen artıyor; derelerimiz, havamız ve toprağımız kirlenmeye devam ediyor” diyor.

Bir de mevcut sistemdeki çelişkiye şu sözlerle dikkat çekiyor Baran Bozoğlu: “Yatırım yapan ile denetleyen, izin veren aynı kurum olmamalıdır.”

Bozoğlu, sularımızın kirlenmesini engellemek için ekosistem odaklı atık su yönetimine odaklanılması gerektiğini savunurken, ‘Su Kanunu’nun acilen güncellenerek kanunlaştırılması gerektiğini belirtiyor.

Bozoğlu ayrıca, iklim değişikliğine karşı kentlerin ve kırsal alanların hazırlıklı olması için uyum faaliyetlerine başlanması gerektiğini savunuyor.

Özetle, raporda öne çıkan notlara baktığımızda Türkiye'nin çevre karnesinin pek de iyi olduğunu söyleyemeyeceğiz.

Umarız karnedeki kötü notlar bir an önce düzeltilir.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

Diğer Yazılar

Gıda terörü tam gaz
İRFAN DONAT - Bloomberg HT Tarım Editörü Gıdada taklit ve tağşişin maalesef önüne geçilemiyor. Bal görünümlü glikoz şurubu, at ve eşek etinden köfte ve lahmacun, pamuk yağı karıştırılmış zeytinyağı derken bir dönem merdiven altı diye tabir edilen milyarlarca liralık sahte gıda ekonomisi artık...