Türkiye’de tarımın kronik sorunlarını tartışırken çözüm olarak ortaya konan modellerin başında genelde hep kooperatifçilik gelir.

Türkiye, her ne kadar kooperatif sayısı bakımından zengin olsa da nitelikli kooperatif sayısı oldukça sınırlı miktarda.

Zaten tarımın bugün içinde bulunduğu durum da bunun en net kanıtı niteliğinde.

Ama bu alanda örnek gösterilen modeller de yok değil.

Onlardan bir tanesi de Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi.

Pankobirlik’in kendi alanında başarılı bir model ve tarım sektöründe lokomotif bir rol oynadığı herkes tarafından kabul ediliyor.

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin Olağan Mali Genel Kurulu geçtiğimiz hafta Konya Şeker Fabrikasında gerçekleştirildi.

Olağan genel kurula katılamadık ama Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un, söz konusu toplantıda yaptığı konuşma metnini okuduk.

Recep Konuk’un konuşmasında Türkiye’de tarımın dünü ve bugünü ile yarınına yönelik önemli gördüğümüz bazı bölümler dikkatimizi çekti.

Sizlerle o tespitleri paylaşmak istiyoruz.

Recep Konuk, tarımda kooperatifleşme sonucu elde ettikleri, katma değerli üretim ve markalaşma başarısını şu sözlerle özetliyor: “Biz ezberleri değiştirdik. Ezberleri değiştirdiğimiz için ikinci fabrikayı yapabildik. Böylece, üretici daha çok pancar üretebildi. Biz ezberleri değiştirdiğimiz için ürettiğimiz şekeri çikolata, bisküvide değerlendirmeye, yani katma değerli ürünler üretmeye başlayabildik. Biz ezberleri değiştirdiğimiz için, etliye sütlüye, yağlıya tuzluya el attık. Ürettiklerimizi pazara çıkarmak için birilerinin ayağına basa basa kendi markamıza, çiftçinin markasına yer açtık. Bunları niye yaptık? Çiftçinin ayakta kalabilmesi için, kendi ürettiği ürünleri işleyecek tesislere de sahip olması gerektiği için yaptık.”

Tarımda elbirliğiyle ezberleri bozduklarını ve Türkiye’ye bir model sunduklarını ifade eden Konuk, ”Bugün tarım sektörümüzün önünde yol gösteren bir örnek model var” derken, ezber bozmaya devam edeceklerini ve bu modeli daha da ileri taşıyacakları mesajını veriyor.

Gıdada kendi kendine yeterliliğin bir ülke için hayati önemde olduğunun altını çizen Recep Konuk, gıda güvencesine yönelik şu mesajları veriyor: “Hele hele ekonomik dalgalanmaların olduğu dönemlerde gıda güvenliği, milli güvenlikle eş anlamlıdır. Biz üretici olarak şunu biliyoruz, sizde varsa, o ürün dünyanın her tarafında ucuzdur, sizde yoksa her zaman pahalıdır.”

TARIMDA İTHALAT ALGISI

2008 küresel finans krizinden sonraki dönemde kamuoyuna “Pahalı ürettiğimiz ürünleri üretmeyelim, ithal edelim” algısının pompalandığını hatırlatan Recep Konuk, “Nitekim bu topraklarda üretebileceğimiz birçok ürün, ithal ürüne yenik düştü. Mesela, 2017 yılında bu ülke 1 milyar 300 milyon doların üstünde yaş sebze meyve ithalatı yapmış. Yine 2017’de 1 milyar 212 milyon dolarlık canlı hayvan ithal etmişiz. Bitkisel yağda ise durum daha vahim… Yağlı tohum, ham ve rafine yağ için 3 milyar doların üzerinde ithalat gerçekleştirmişiz. Kime kazandırmışız? Ukrayna çiftçisine, Rus çiftçisine… Beyşehir, Seydişehir, Şarkikaraağaç, Bozkır, Hadim, Akşehir, Ereğli’deki elma dalında çürürken, Antalya’daki salatalık toplama maliyeti satış fiyatından düşük olduğu için sürülürken, Şili’den, ABD’den elma getirmek gibi bir lüksü kusura bakmayın hiçbir ekonomi uzun süre taşıyamaz. Bu israfı, zahmetsiz para kazanmak isteyen ithalatçı isteyebilir, ancak millet olarak, ülke olarak biz bu yükü taşıyamayız” diyor.

Recep Konuk, sorunun tespiti kadar çözümü de söylüyor: “Peki ne yapacağız? Burada üreteceğiz, üretileni pazara çıkaracağız. Biz daha çok üretmeye hazırız… Daha çoğunu ‘üretebiliriz’ değil, ‘üretiriz’. Ancak bizim isteğimiz şu; bizim ürünümüzü hiç kimse fiyat üzerinden karşılaştırmasın.”

Tarımsal üretimde fiyat rekabeti ayrı bir konudur” diyen Konuk, tarımsal üretimde esas olanın dekara alınan verim olduğunu ifade ediyor.

“KISIR DÖNGÜNÜN NASIL KIRILABİLECEĞİNİ İSPAT ETTİK”

Türkiye’nin yağlı tohum ve bitkisel yağ tarafında ithalatçı konumda olduğunu hatırlatan Konuk, her yıl 3 milyar doların üzerindeki ithalatın nedenlerini sorgularken verim ve fiyatlama tarafındaki denkleme değiniyor.

Bu alanda Türkiye’de verim sorunu olmadığını ifade eden Konuk, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 2016 yılı ayçiçeği raporunda yer alan rakamlara dikkat çekiyor.

İHRACATÇI OLMAK VARKEN İTHALATÇI OLMAK NİYE?

Konuk, “Ayçiçeğinde dünyada hektara alınan ürün miktarı 2016’da ortalama 1.680 kilogram olarak gerçekleşmiş. Aynı yıl, Türkiye’de hektardan ortalama 2.640 kilogram ayçiçeği alınmış. 2016’da Türkiye dünyadaki hektara verimin bir ton üstünde ürün almış. Buna rağmen, yani hektarda dünya ortalamasının 1,5 katından fazla ürün almamıza rağmen ürünün fiyatlamasında yaşadığımız sorunlar sebebiyle her yıl ürettiğimizden fazla ayçiçeği tohumu ithal etmişiz. Bizim bu verim ortalaması ile bırakın kendi kendimize yetmeyi bu ürün grubunda konumumuzun ihracatçı olması gerekir” diyor.

PROBLEM NE?

“Problem ne?” diye soran Recep Konuk, cevabını da veriyor: “Problemin birincisi fiyatlama. İkincisi üretimi özendirecek üst yapıdaki eksiklerimiz ile tarla-sanayi sürecindeki organizasyon eksikliğimiz. Biz, bu tabloyu gördük ve ham yağ fabrikasını kurarak bu kısır döngünün nasıl kırılabileceğini uygulamalı olarak ispat ettik. Şimdi tek sorunumuz, ürünün küresel ölçekte fiyatlanması aşamasında yaşanan sıkıntıdır. İnşallah tarım politikalarımızda fiyat üzerinden kıyas yerine birim alandan alınan ürün miktarı üzerinden kıyaslama metodunu benimseyeceğiz ve ülkemiz fiyatlama nedeniyle savrulduğu ithalata bağımlılıktan yağlı tohumlarda kurtulacak.”

ÜRETİMDEKİ GÜCÜN KADAR GÜÇLÜSÜN

Recep Konuk’un konuşmasında örnek gösterdiği ve dikkat çektiği bir diğer önemli tarımsal ürün ise pamuk.

Yine bu alanda da ithalatın devam ettiğine dikkat çeken Konuk, “2016’da kullandığımız pamuğun yüzde 51’i ithal. 2015’te bu oran yüzde 44’tü. Yani tekstil sektörümüzün kullandığı pamuğun hemen hemen yarısını ithalatla karşılayan bir ülkeyiz” diyerek “Neye rağmen?” sorusunu soruyor.

Türkiye’nin, dünyada pamuğu hektar başına en verimli üretebilen ülkelerden biri, hatta en üst sıralarda olduğunu hatırlatan Konuk, bakanlığın bu konudaki raporlarından da örnekler veriyor.

Konuk, “Türk çiftçisi, 2017 yılında hektardan bin 555 ton pamuk lifi alırken, dünyanın en büyük lif pamuk ihracatçısı konumundaki ABD’nin hektar başına aldığı verim 923 ton” diyerek tespitini şöyle sürdürüyor: “Ama en büyük ihracatçı onlar. Bizim üzerinde oturup düşünmemiz gereken husus şudur, biz hektara daha fazla ürün alırken neden fiyatta rekabet edemiyoruz? Ya da hektara düşük verim alırken fiyatta rekabet edebilecek destekleme politikalarını geliştirmeyi başaranlar, katlandıkları maliyetin kat be kat fazlasını bizden ve dünyadan nasıl alıyorlar? Ne olarak alıyorlar? Ben size söyleyeyim, oluşturdukları bu bağımlılık ile bazı ülkeleri, o ülkelerdeki sektörleri ve toplumları etkileyebiliyorlar, yönlendirebiliyorlar.”

“Bu dünyada üretimdeki gücün kadar güçlüsün” diyen Konuk, “Midende başka ellerden çıkan ekmek varsa o el senin boğazındadır. İstediği zaman sıkar, istediği zaman bırakır. İstediği zaman verir abat eder, istediği zaman vurur berbat eder. Biz ne verilerek ne vurularak yönetilmeyecek, yönlendirilemeyecek, hizaya çekilemeyecek bir Türkiye için mutlaka üretim, mutlak surette üretim diyoruz” ifadelerini kullanıyor.

“SİZDE ŞEKER OLMAZSA, O ŞEKER DÜNYANIN HER YERİNDE PAHALI OLUR”

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un üzerinde durduğu, bizim de çok önemsediğimiz bir diğer başlık ise şeker.

Bildiğiniz üzere şeker fabrikalarının özelleştirilme kararı ve süreci kamuoyunda çok konuşuldu ve tartışıldı.

Hala da yankıları devam ediyor.

Çünkü şeker herhangi bir gıda ürünü değil.

Stratejik bir öneme sahip.

İşte bu konuda Recep Konuk önemli noktalara değinirken, bir de Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye çağrıda bulunuyor: “Herkese derdimizi anlattık. Önerilerimizi ilgililerle paylaştık. İtirazlarımızı yüksek sesle de söyledik. ‘Yapmayın’ dedik, yapıldı. En başta şunu söyleyeyim, su akar yatağını bulur. Bu özelleştirme de eninde sonunda gerçek mecrasını bulacak ve Türkiye şeker sektöründe üreticinin de içinde olduğu bir modele geçecek. Benim bundan zerre şüphem yok. Çünkü biz doğru modeli burada yaptıklarımızla ispatladık. Buradan, bu salondan Tarım Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum. Sektörde özelleştirilen fabrikaların ham şeker getirip rafine şeker üretmek için çalışma yaptıkları, nabız yokladıkları söylentisi ayyuka çıktı. Bu akıllar akıl değil. Hiç kimse kamış şekerini getirip rafine etme kolaycılığına heveslenmesin. Bir kez daha hatırlatıyorum, siz pancardan vazgeçerseniz ve sizde şeker olmazsa, o şeker dünyanın her tarafında pahalı olur.”

“YABANCILARIN ÇİFTÇİNİN CEBİNE TAKTIĞI HORTUMU KESİP ATTIK”

Recep Konuk’un konuşması oldukça uzun…

Verdiği örnekler ve tespitler de dikkat çekici…

Konuk, “Türkiye’de tarımın kurtuluşu, maliyetlerle baş etmenin ve çiftçinin ayakta kalabilmesinin yolu kooperatifleşmeden geçiyor” tezini doğrular nitelikte örnekler veriyor.

İlk verdiği örnek sulama ile ilgili: “Üstten siz koyarsınız, alttan boşalır. Onun için önce deliği tamir etmek gerekir. Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin yaptığı da budur. Biz bir taraftan deliği tıkıyor, bir taraftan da kovayı büyütüyoruz. Yani bir taraftan üreticinin çok ödemesini önlüyor, diğer yandan da çok üretmesi ve kazanması için çalışıyoruz. Mesela, çiftçinin pancar parası olarak kovaya koyduğunun önemli bir kısmı sulama borusu için delikten akıp gidiyor, birileri de o deliği sürekli genişletiyor. Ne yapmış Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Panplast’ı kurmuş. O fabrika kurulduğu için damla sulama borularında da yağmurlamada da fahiş fiyat artışlar yaşanmadı. Mesela 2007 yılına göre plastik boru için kullanılan hammadde fiyatı yüzde 229,2 artmış. 2007’ye göre Panplast’ta üretilen sulama borularındaki fiyat artışı yüzde 82’de kalmış, diğerlerinde yüzde 105 olmuş. Yani hammadde artmasına rağmen Konya Şeker sulama borularındaki fiyat artışını önlemiş, baskılamış.”

Sulama dışında yem maliyetleri konusunda da karşılaştırmalı örnek veren Konuk, “Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi, yemin tüm çeşitlerinde diğer markalara göre çuval başına üreticiye 5,5 liraya kadar avantajlı fiyatla 90 gün vadeli daha kaliteli yem alma imkânı sağlamış. Yani delik tıkamış. Tevzi gübrede, 46 üreyi piyasaya göre üreticisine geçen yılki piyasa fiyatının da altında 100 lira daha ucuza kullandırmış. 8.20 Kompoze gübrede piyasa ile Konya Pancar Kooperatifi arasındaki fark ton başına 305 TL’dir. Sülfatta bu fark ton başına 110 TL. Sülfat, kompoze ve 46 üre gübrede Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi toplamda 7.9 milyon liranın ortaklarının cebinde kalmasını sağlamış. Yani bir deliği daha tıkamış” diyor.

Sulama borusu, yem ve gübrede yapılanların tohum ve zirai ilaçta da yaptıklarını anlatan Recep Konuk, kooperatifin görevini sadece tarla ve çiftlik ile de sınırlamadıklarının altını çiziyor.

Finansman tarafındaki adımlara da değinen Konuk, “Mesela, avans desteğiyle sizin üretmek için finansmana harcadığınız veya harcayacağınız bedeli düşürdük. 2017-2018 yılında Konya Şeker, yaklaşık 339 milyon lira nakdi avans ödemesi yaptı. Hepiniz biliyorsunuz, paranın bir maliyeti var. Bu miktarda bir parayı üretici Ziraat Bankasından kredi olarak kullansaydı bu paraya toplamda ödeyeceği faiz yaklaşık 30,9 milyon lira civarında olacaktı” diyerek faize gidecek paranın çiftçinin cebinde kaldığını söylüyor.

Recep Konuk’un yaptığı konuşma burada yazdıklarımızdan çok daha uzun ama biz dikkatimizi ve ilgimizi çeken çarpıcı kısımların bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedik.

Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Recep Konuk’un konuşmasında tarımın bugünü ve geleceğine dair önemli tespitlerin yer aldığını düşünüyoruz.

Umarız gerekli dersler çıkartılır.

İrfan  Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com 

Advertisement