Narenciyede çözüm bekleyen 10 sorun
Narenciye sezonu açıldı.
Çukurova’da mandalina, limon, portakal, greyfurt hasadı başladı.
Türkiye, narenciyede çok önemli bir potansiyele ve fırsata sahip ama üreticisinden ihracatçısına kadar doğru ve etkin politikalarla desteklenir ve yönlendirilirse…
Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, bizimle Türkiye ve dünyadaki narenciye ekonomisiyle ilgili bazı önemli bilgiler paylaştı.
Biz de hazır hasat dönemi gelmişken narenciye tarafındaki durumu sizlere de aktaralım istedik.
İşte Abdullah Özdemir’in dikkat çektiği hususlar ve konuyla ilgili bizim düşüncelerimiz:
1- Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kapsamında Para Kredi Kurulu'nda imzalanan karara göre 1 Ocak 2018 tarihinden geçerli olmak şartıyla narenciye ihracatına verilecek ihracat desteği ton başına 120 TL'den 50 TL'ye düşürüldü. Önümüzdeki dönem bu desteğin kaldırılması öngörülüyor.
Beklenti, ihracat tarafında desteğin düşürülmesi bir yana artırılması ve dış pazarda daha rekabetçi bir pozisyona gelebilmek.
2- Narenciyede son 5 yılda birim ihraç fiyatımız ton başına yüzde 27 azalarak 686 dolardan 503 dolara geriledi. Örneğin Güney Afrika'da fiyat yüzde 23 artarak ton başına 556 dolardan 685 dolara yükseldi. İspanya ise narenciyeyi hem Türkiye’den yaklaşık 2 kat yüksek fiyatla (945 dolar) satıyor hem de 5 yıllık süreçte birim ihraç fiyatı aynı seviyesini koruyor.
O zaman oturup düşünmemiz ve sormamız lazım, nerede yanlış yapıyoruz, bu yanlışı nasıl düzeltebiliriz?
3- Narenciyede pazar talepleri doğrultusunda yeni tür ve çeşitler geliştiremiyoruz. Dünyada narenciye ürünleri arasında en çok talep gören ürün olan portakal, dünya narenciye ithalatının yüzde 45'ini oluşturuyor (Mandalina yüzde 31, limon yüzde 18 ve greyfurt yüzde 6). Türkiye’nin ise narenciye ihracatı içerisinde portakalın aldığı pay yüzde 24 (mandalina yüzde 41, limon yüzde 28, greyfurt yüzde 7).
O zaman yine soralım ve cevap arayalım: Dünya ne istiyor, biz ne üretiyoruz? Doğru ürün çeşitliliğini nasıl sağlarız?
4- Narenciyede pazar çeşitliliğimiz çok sınırlı, az sayıda pazara bağımlı durumdayız. Son yıllarda narenciye ihracatımızın yüzde 70’ini Rusya, Irak ve Ukrayna’ya gerçekleştiriyoruz.
Dünyanın en önemli narenciye ithalatçısı ülkelerinden olan Fransa, Almanya ve Hollanda gibi ülkelere narenciye gönderemiyoruz. Zira bu pazarlarda İspanya ile rekabet edemiyoruz.
O zaman gelsin sorumuz: Yüzde 70 ihracatını 3 ülkeye gerçekleştiren Türkiye'nin yarın birgün söz konusu ülkelerle olası bir sıkıntı ya da sorun yaşaması halinde ihracat pazarına dair bir B planı var mı? Varsa nedir? Yoksa neden?
5- Türkiye’de ürün arzı sağlama dönemi (Eylül-Mart) rekabetçi ülkelere göre daha kısa. Narenciyede hasat süresinin erken, orta ve geççi çeşitlerle tüm sezona yayılması ile birlikte dış pazarda rekabet gücümüzün artması olası.
Bu konuda stratejik planlama eksikliğimiz söz konusu. O yüzden soru şu: Tıpkı diğer tarımsal ürünlerde olduğu gibi böyle fırsat ve potansiyel barındıran bir alanda neden stratejimiz yok? Bu stratejiyi neden oluşturamıyoruz?
6- Narenciye üreticisinin kayba uğramaması için soğuk hava zinciri ve depolama önemli bir etken ancak soğuk hava depoları sayısı son derece sınırlı. Bu konuda yatırımların artırılması gerekiyor.
7- Narenciye üreticileri, üretimi zor şartlarda sürdürüyor. İhracatçı başabaş fiyatlarla dış pazarlarda rekabet ediyor. Narenciyede iç tüketim ve ihracat toplamı, üretim seviyenin altında kalıyor. Yani arz fazlası söz konusu. Narenciye tüketimi artırılmak zorunda.
Sağlıksız gıdaların tüketiminin arttığı bir ortamda, C vitamini deposu olan bu sağlıklı ürünlerin tüketimini arttırmak zor olmamalı.
8- Türkiye’de narenciye işleme sanayii emekleme safhasında. Dünyada sofralık narenciye ticaretinde 13.5 milyar dolarlık bir hacim söz konusuyken, endüstriyel narenciye ürünlerinin (meyve suyu, marmelat, reçel, konserve vb.) ticaretinde de 8.5 milyar dolarlık önemli bir pazar bulunuyor. Maalesef bu katma değerli pazardan aldığımız pay yüzde 0,5 bile değil (40 milyon dolar). Türkiye’nin narenciye üretiminde ve sofralık ürünlerin ihracatında sahip olduğu güçlü pozisyonu işleme sanayisine de taşıyacak yeni politikalar geliştirmesi gerekiyor.
Karşımıza yine katma değerli ve markalı üretim tarafındaki eksikliğimiz çıkıyor.
9- Narenciye ürünleri meyve suyu açısından endüstriyel talebe uygun değil. Narenciye ürünleri kullanılarak elde edilen meyve suyu ticaretinde diğer ülkeler ile rekabet edilemiyor. Çünkü sofralık narenciye ürünleri ihtiva ettiği meyve suyu oranı yönüyle endüstriyel talebi karşılamıyor. Yani, meyve suyu üretmek için sıkmalık açıdan beklenen standartları ve istenen verimliliği sağlayamıyor. Hatta bu nedenle narenciye üretiminde 8'nci sırada bulunan Türkiye, 12 milyon dolarlık narenciye meyve suyu ithal ediyor. Bu kapsamda öncelikle narenciye ürün deseninin endüstriyel talebe uygun olarak değiştirilmesi gerekiyor.
Bu değişimin sağlanabilmesi amacıyla yeni bir narenciye üretim planlamasına ve üreticilere yönelik destekler verilmesine ihtiyaç var.
10- Son maddeyi de biz ekleyelim.
Maliyet, maliyet, maliyet… Başta Akdeniz meyve sineği olmak üzere hastalıkla mücadele konusunda sıkıntılı bir süreç geçiren narenciye üreticisinin ortak şikayeti de gübreden mazota zirai ilaçtan işçiliğe kadar maliyetlerdeki yüksek artış ve ürünün fiyatının bu maliyetler karşısında erimesi.
RAKAMLARLA NARENCİYE SEKTÖRÜ
Gelin bir de rakamlarla sektörün fotoğrafını çekelim...
Türkiye’de 37 milyonu meyve veren toplam 43,5 milyon turunçgiller ağacı bulunuyor.
Bunun 14 milyonu portakal, 17,5 milyonu mandalina, 10 milyonu da limon, 1,3 milyonu da greyfurt (altıntop) ağacı.
Narenciye üretimi 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 11 artarak 4.8 milyon tona çıkan Türkiye, üretim tarafında dünya 8'ncisi.
Avrupa'da ise 7 milyon ton narenciye üretimi olan İspanya'nın ardından 2'nci sırada bulunuyor.
2017 yılında dünya genelinde yaklaşık 16 milyon ton sofralık olarak tanımladığımız çeşitli narenciye ürünleri ticarete konu olmuş durumda.
Bu ürünlerin toplam piyasa değeri 13.5 milyar dolarseviyesinde.
Dünya narenciye üretiminde 6'ncı sırada bulunan İspanya, 3.7 milyon tonluk hacim ile ihracatta ilk sırada yer alıyor.
Türkiye ise toplam üretiminin yüzde 36’sına denk gelen yaklaşık 1.7 milyon ton narenciye ihracatı ile İspanya'nın ardından 2'nci sırada.
Bu ürünlerden sağladığımız gelir yaklaşık 850 milyon dolar.
Narenciye tarafında 700 bin ton ile (yüzde 41) mandalina bir diğer önemli ihraç kalemi.
Dünyadaki toplam narenciye üretiminin dörtte birlik bölümünü (38 milyon ton) karşılayan Çin, en önemli narenciye üreticisi durumunda.
Çin'i sırasıyla 20 milyon ton ile Brezilya, 12 milyon ton ile Hindistan ve 8 milyon ton ile Meksika takip ediyor.
Fotoğraf bu şekilde...
Kısacası tıpkı fındık, incir, kayısı, üzüm gibi marka ürünlerimizde olduğu gibi narenciye tarafında da potansiyeli çok büyük bir pazar var.
Sektörün beklediği birkaç dokunuşla ihracat rakamlarını ikiye üçe katlamak hayal değil.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü