Advertisement

Tarım ve gıda üzerine yazdığımız yazılar ve yaptığımız programlardan dolayı özellikle üretici kesimden çokça mesaj alıyoruz.

Her mesaja ayrı ayrı yanıtlar veremiyoruz ama hepsini okuduğumuzdan emin olabilirsiniz.

Zaman zaman da gelen okuyucu/izleyici mesajlarına bu köşede yer vermeye çalışıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Kütahya’nın Tavşanlı İlçesindeki bir üreticimizden gelen mesajı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

Zira, 28 yaşındaki Sabri Eraslan’ın içinde bulunduğu durum ve yazdıklarından çıkarılacak önemli dersler olduğunu düşünüyoruz.

Geçen yıl Pamukkale Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümünden mezun olan Sabri Eraslan, her genç gibi bir süre iş aramış.

Hem yeni mezun olması dolayısıyla deneyiminin bulunmaması hem de pandemi sürecinin etkisiyle yaşanan ekonomik kriz yüzünden iş bulamayınca ailesinin işine sarılmaya karar vermiş.

Sabri, 30 büyükbaş hayvanlarını olduğunu ve hayvancılık için kendi buğday, yulaf ve silajlık mısır gibi ürünlerini ektiklerini söylüyor.

İş bulmakta yaşadığı sıkıntı sonrası “bu işe sıkı sıkı tutunayım” diye düşünen Sabri, “Biraz araştırma yaptım, yazılar/makaleler okudum. 'Nasıl daha iyi hayvancılık yaparım' dedim kendi kendime…” diyerek kolları sıvamış.

Yaptığı işin içine bilgi ve doğru tekniği katınca olumlu gelişmeleri de gözlemlemeye başlayan Sabri, “Yaptığım işi ölçmeye başladım ve verimlerde yüzde 20’ye yakın artışlar oldu. Fabrika yemi dışında kendimiz de yem hammaddeleri ürettiğimiz için kendimce yem katkı maddelerini zenginleştirdim. Artık her şeyi ezbere değil, ölçülü yapmaya başladım. Bu yıl yeni doğanlarla beraber geçen yıla göre yüzde 15 civarında iyileşme devam ediyor. Yine de kat edecek daha çok yolum olduğunu biliyorum” diyor.

"KİMSE SESİMİZİ DUYMAK İSTEMEDİ"

Yaptığı işi sistemli şekilde yavaş yavaş büyütmeyi istediğini ifade eden Sabri, en büyük sıkıntılarının girdi maliyetleri tarafında olduğunu belirterek, “Maliyetler arttıkça daha çok zorlanıyoruz. Geçen yıl fabrika yem fiyatlarıyla bu yıl arasında uçurum var. Çok uzun bir süre maliyetler artarken süt fiyatları aynı kaldı. Özellikle Nisan-Mayıs 2020’den başlayarak Kasım ayına kadar geçen süreç bizi çok zorladı. O dönem boyunca kimse sesimizi duymak istemedi” diyor.

13 ay aradan sonra çiğ süt fiyatlarına yüzde 21,7’lik artış sonrası haber kanallarının “Süt zamlandı. Bu, süt ürünlerine zam demek” haberleri yapmaya başladığını belirten Sabri, çiğ sütün üretim maliyeti yüzde 60 oranında artarken, çiğ süt tavsiye fiyatındaki yüzde 21,7’lik artışta dahi hedef haline geldiklerini ifade ediyor.

"YÜKSEK MALİYETLER ALTINDA EZİLMEK İSTEMİYORUZ"

Sabri, “Biz, ürünümüzü fahiş fiyatlara satmak istemiyoruz. Biz, yüksek maliyetler altında ezilmemek istiyoruz. Besicilik tarafında da maalesef sıkıntılarımız var. Et fiyatları bir miktar artınca, ithalat konusu açılır oldu. Fiyat dengeleme açısından ithalat yapılabilir ama ithalat yolu açılınca market ve kasaplarda hiç et fiyatlarında düşüş gerçekleşmiyor. Sadece iç piyasa üreticisine darbe vuruluyor. Zaten yüksek maliyetler yüzünden üretici resmen bu işe küstürülmüş durumda” diyor.

Geçen yıl mart ayı karkas fiyatının 38 TL, yem fiyatlarının ise 80-85 TL civarı olduğunu hatırlatan Sabri, “Şu an yine aynı noktalara yakın bir karkas kesim fiyatı varken, yem fiyatları aldı başını gitti. Üretici artık besicilik yapmak istemiyor, maliyetler altında ezilmiş durumdayız. Bir kaç defa fiyat dengelemek için yapılan ithalata neredeyse bağımlı hale gelmek üzereyiz. Çözüm ithalat değil, asıl sorununun kaynağı olan yüksek üretim maliyetlerini görmüyoruz. Çünkü maliyetler senin de daha iyi bildiğin gibi üreticinin üzerinde çok ciddi bir yük” diyor.

"SORUNLARI GÖRMEZDEN GELİRSEK ÜRETİCİ YOK OLUP GİDECEK"

Sabri bir de uyarıda bulunuyor: “Eğer bu sorunu hala görmezden gelirsek üretici yok olup gidecek. Biz de ithalata tam bağımlı hale geleceğiz.”

Ssöz konusu sorunların çözümünün temelinde kooperatifçiliğin yattığını düşünen Sabri diyor ki: “Çiftçilere kooperatifçiliği çok iyi anlatmak gerekiyor bence... Örneğin Antalya’daki bir domates üreticisi, tarlasındaki ürününü alacak aracıyı beklememeli. O ürünü kendi pazarlayabilmeli. 1 liraya sattığı domates İstanbul'a gelinceye dek 7-8 lira olmamalı. Üreticinin kooperatif kanalıyla kendisi pazarladığında daha çok kazanacağı, aynı zamanda şehirdeki tüketicinin de daha makul fiyata satın alabileceği, arada uçurumun olmayacağı bir sistemden bahsediyorum. Üretici, aracıyı beklememeli. Pazarın içinde olmalı ki hem kendi kazansın hem halk bu kadar pahalı ürün almak zorunda kalmasın.”

“AİLEM BU İŞİ YAPMAMI İSTEMİYOR”

Kırsaldan kente göç olgusu ve gençlerin bu işten koptuğu gerçeğine inat, Sabri aslında gençleri bu işte tutmanın kolay olduğunu düşünüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Üniversitedeyken arkadaşlarla sohbetlerimizde bu konuları konuşuyorduk. Tarım işine girip girmemeyi tartışıyorduk. Aslında gençlerin istekleri var. Hevesli olanlar da var ama burada ailelere çok büyük görev düşüyor. Kendimden örnek verecek olursam... Ailem benim bu işi yapmamı istemiyor. 3-4 bin lira maaşla bir işte çalışmamı, şuan yaptığım işe tercih ediyorlar. Ben, eğer plan ve programlı yapılırsa tarımdan güzel paralar kazanılacağına inanıyorum. Ama hala onları ikna edebilmiş değilim. Sanırım içinde bulunduğumuz durumdan ötürü bu işin geleceğini görmüyorlar. Bense onların yanıldıklarını görmek istiyorum. Kırsaldaki insanların büyük çoğunluğu da maalesef ailem gibi düşünüyor. Ama unuttukları bir şey var. Onlar da bu işleri bırakırlarsa, bu gıda fiyatlarındaki ateş artarak devam edecek. Tarım sektörü birçok sektörün merkezi durumunda. Eğer biz üreticiler olmazsak, diğer sektörler de bundan olumsuz etkilenecek. Gübre üreticilerinden yem fabrikalarına, market ürünlerinden un sanayisine kadar her sektör bundan payını az ya da çok alır.”

Sabri, mesajında hem bir umut veriyor hem de “ama” diyerek önemli bir de uyarıda bulunuyor: “Ben, ülkenin kurtuluş yolunun üretimden geçtiğini düşünüyorum. Ama tarımda bu yüksek maliyetler ve sorunlar böyle devam eder ve üretici para kazanamazsa ileride bu işleri yapacak çiftçi bulamayız” diyor.

28 yaşındaki Sabri Eraslan’ın mesajı böyle…

Finansal okuryazar olan, kendine istihdam yaratan, yaptığı işi bilgi ve veriye dayalı olarak daha iyi yönetmeye çalışan ve de tarıma inanan bir gencin bize gönderdiği bu mesajı önemsiyoruz.

Zira, mesajının içeriğinde hem bir umut, fırsat ve potansiyeli görüyoruz hem de artan riskler ve krize dönüşen süreci...

Sabri, mesajında birçok üreticinin ortak sorununa parmak basıyor ama satır aralarında verdiği mesajlar tarım politikamız açısından 83 milyon için önemli dersler içeriyor.

Tabii anlamak isteyene…

İrfan Donat – Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com