Advertisement

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal görevden alınarak, yerine Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı.

Bildiğiniz üzere Gıda Komitesi’nin sekreterya görevini Merkez Bankası üstleniyor.

Dolayısıyla TCMB’nin Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun tarım sektörüne bakış açısı ve gıda enflasyonu yaklaşımının Gıda Komitesi’ndeki görüşmeler ve oluşturulacak politikalar açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Tabii ki Merkez Bankasının 'önceliği' tarım politikaları değil, bunun farkındayız ama 'işin ucu enflasyona dayandığı için' şu sorular önem kazanıyor:

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Türkiye’nin tarım ve gıda politikalarını nasıl değerlendiriyor?

Gıda enflasyonunun neden ve sonuçları hakkında ne düşünüyor?

Gıda enflasyonuyla mücadelede hangi araç ve mekanizmalara sıcak bakıyor?

Bu soruların cevabı, Şahap Kavcıoğlu’nun Yeni Şafak Gazetesi’nde Şubat 2018’den bu yana yazdığı köşe yazılarında mevcut.

O yüzden çiçeği burnunda TCMB Başkanının tarım ve gıda sektörüne yönelik görüşlerini kaleme aldığı yazılarını okuyarak, öne çıkardığı noktaları sizlerle paylaşmak istedik.

GIDA ENFLASYONU VE TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİNİN KATKISI

Şahap Kavcıoğlu’nun 26 Ocak 2021 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde “Gıda enflasyonu ve tarım kredi kooperatiflerinin katkısı” başlıklı yazısı bu konuda önemli ipuçları veriyor.

Küresel gıda fiyatlarının son 6 yılın en yüksek seviyelerinde seyrettiği bir dönemde, Türkiye’deki gıda fiyatlarının ise küresel gıda fiyatlarının yüzde 10 üzerinde artış gösterdiğine dikkat çeken Kavcıoğlu, Türkiye’nin bu artış oranıyla gelişmekte olan ülkeler arasında Arjantin’in ardından ikinci sıraya yerleştiğini, OECD ülkeleri arasında ise lider konuma yükseldiğini kaydediyor.

Kavcıoğlu, TCMB’nin faiz toplantıları sonrası hep gıda enflasyonundaki yükselişe dikkat çektiğini ve bu yükselişin durdurulması için tedbir alınmasından bahsettiğini hatırlatarak, şu soruları soruyor: “Peki nasıl bir tedbir alınmalı? Niye dünyada gıda enflasyonunda en önlerdeyiz?”

TKK SORUN ÇÖZÜCÜ VE İŞLEVSEL YAPIDAN UZAK

Ve Kavcıoğlu yazısına şu şekilde devam ediyor: “Bu soruların cevabını dünyada ve Avrupa’da tarım kooperatiflerinin yapısına baktığımızda görüyoruz. Avrupa’da tarım kooperatiflerinin tarımsal işlem ve satışta pazar payı yüzde 60’tır. Dünya’da ise kooperatifler, küçük üreticilerin korunması, küçük katkılarla büyük organizasyonlar kurulması ve regülasyon gibi önemli görevler üstlenmektedir. Türkiye’de ise Tarım Kredi Kooperatifi (TKK); geniş kurumsal yapısına karşın, büyük oranda Hazine kaynağını çiftçilere kredi olarak dağıtma işi dışında esaslı bir görev üstlenmemiştir. Tarım politikaları konusunda çözüm geliştirememiştir. Hâlbuki üreticinin ölçek, eğitim, verimlilik, dağıtım kanalı, fiyat ve pazar gibi önemli sorunları var.”

Yazısında, Tarım Kredi Kooperatiflerinin sorun çözücü ve işlevsel bir yapıdan uzak olduğunun altını çizen Kavcıoğlu, “Bu sorunların giderilmesi için de 2000 kooperatif, 16 bölge kooperatifi, merkez birliği ve 13 iştiraki ile büyük bir organizasyon olan Tarım Kredi Kooperatifleri devreye sokulmalıdır” yorumunda bulunuyor.

KAVCIOĞLU’NA GÖRE TARIM KREDİDE KOOPERATİFLERİ NE YAPMALI?

Kavcıoğlu, TKK tarafında öncelikli yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:

1-TKK, kooperatifler üzerinden çiftçilerin tarımsal girdi maliyetlerini düşürerek üretimin artırılmasını sağlamalıdır. Ayrıca, tarımsal üretimin tüketici ile buluşması için etkin bir tedarik zinciri kurarak, ürün arzı ile pazar talebi arasındaki dengeyi sağlamalıdır. Bunun için ürün çeşitliği ve miktarı politikaları belirlenmelidir.

2-Ülkedeki organizasyon ağı sayesinde TKK, piyasadaki çeşitli ekonomik aktörlerin ekonomik sistemde fazlaca yer ve söz sahibi olmalarını engelleyerek denge sağlayıcı bir mekanizma kurmalıdır.

3-Ürünlerin, tarımsal üreticiden pazara erişim zorluklarını aşmada araya birçok tüccar girmektedir. Ürün satılana kadar aracı olan tüc­carlar nedeniyle, çiftçinin toplam kazancın 1/8 kadarını alabildiği belirtilmektedir. Üretici açısından depolama ve ulaştırma imkânlarıyla, uzak pazarlara erişim sağlanmalıdır.

Ve bu 3 maddenin ardından Kavcıoğlu, söz konusu hamleleri gerçekleştirmek için şu önerilerde bulunuyor: “Soğuk zincir yatırımları için özel ve kooperatif girişimciliği yaygınlaştırılmalıdır. Gıda lojistiğinin vazgeçilmez parçası olan soğuk zincirin ürün toplama, depolama ve dağıtım sırasındaki kayıpları minimize edilerek ve daha uzun bir bölgesel dağıtım sınırına ulaşılarak getireceği katma değerden faydalanılmalı. Bunun için ‘Tarladan Sofraya’ konseptine uygun ve ortak üretim arzını sağlayacak özel TKK perakende zinciri hızlı bir şekilde kurulmalıdır.”

TÜRK TARIMININ EN ÖNEMLİ 2 YAPISAL SORUNU

Yazısında daha birçok çözüm noktasının sayılabileceğini ifade eden Kavcıoğlu, tarımda öne çıkan iki yapısal sorunun acilen çözülmesi gerektiğinin altını çiziyor: “Türk tarımındaki en önemli iki yapısal sorunun öncelikle halledilmesi gerekir. Birincisi, eğitimli ve bilinçli çiftçi kaynağı eksikliği, bir diğeri ise tarımsal arazilerin ölçek ekonomisine uygun olmaması sebebiyle tarımsal üretimdeki verimsizlik.”

Tarımın bu şekilde öncelikli kronikleşen sorunlarının çözülmesi adına TKK yapısının, dünyadaki kooperatifçiliğin fonksiyonları ile örtüşen bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini savunan Kavcıoğlu, “Aksi takdirde, önemli bir kısmı faaliyet ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan gıda enflasyonunun kısa sürede çözümü zor gözükmektedir” diyor.

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun değindiği Tarım Kredi Kooperatiflerinin işlevselliği ve etkinliği konusu ile tarımdaki yapısal sorunlar uzun süredir konuşuluyor ve tartışılıyor.

Ama maalesef bu konuda henüz tam manasıyla somut bir adım ya da politika oluşturulabilmiş değil.

Bakalım Şahap Kavcıoğlu, daha önce teoride dile getirdiği bu sorunların çözümü noktasında Gıda Komitesi’ndeki görevi icabıyla pratikte etkili olabilecek mi?

Hep birlikte izleyip göreceğiz.

“BİRÇOK SEKTÖRE VERİLEN DESTEK VE TEŞVİK NE YAZIK Kİ TARIM SEKTÖRÜNE VERİLMEDİ”

Şahap Kavcıoğlu’nun tarım ve gıda sektörüne ilişkin görüşü sadece tek bir yazı ile sınırlı değil.

12 Ocak 2021 tarihli Yeni Şafak Gazetesindeki “2021 yılının en yüksek riskleri” başlıklı yazısında tarım ve gıda tarafına da yer ayırmış.

2021 yılında öne çıkacak risklerin başında tarım sektöründeki bazı konuların geldiğine dikkat çeken Kavcıoğlu, “Küresel iklim değişikliğiyle oluşan kuraklık başta olmak üzere meydana gelen durumlar, tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit ediyor. Kovit-19 salgını nedeniyle kendi kendine yeterlilik konusunun öne çıkması da ülkelerin tarımsal politikalarında ciddi değişikliğe yol açacak diğer bir durum” yorumunda bulunuyor.

Şahap Kavcıoğlu, bu süreçte birçok sektöre verilen destek ve teşvikin tarım sektöründen esirgendiğini de altını çizerek, “Pandemi sürecinde hükümetler tarafından birçok sektöre verilen destek ve teşvikler ne yazık ki tarım sektörüne verilmedi. Bu destek ve teşvik paketlerinden yararlanamayan tarım sektörünün finansal desteğe ihtiyacı 2021’de daha fazla olacak gibi duruyor” öngörüsünde bulunuyor.

İTHALAT VE DIŞA BAĞIMLILIK UYARISI

Şahap Kavcıoğlu’nun 10 Kasım 2020 tarihli Yeni Şafak Gazetesindeki köşe yazısı ise “2021 yılı bütçesinde tarıma bakış” başlığını taşıyor.

Yazısında, tarım sektöründeki önemli sıkıntıların hızla aşılması için gerekli yapısal reformların ve tedbirlerin acilen alınması gerektiğini dile getiren Kavcıoğlu, öne çıkan sıkıntıları şöyle sıralıyor: “Tarım sektöründe istihdam başına hasıla son derece düşük. Tarım ekim alanlarımız giderek azalıyor. 2005 yılında, Türkiye, 266 milyon dekar alanda üretim yaparken (nadaslar dâhil), 2019 yılında yüzde 13 azalarak 231 milyon dekara düşmüş.

Mülkiyeti Tarım Bakanlığı’na ait olan araziler elli altmış yıldır vatandaşın kullanımında olmasına rağmen, Çiftçi Kayıt Sistemi'nden (ÇKS) faydalanılamıyor. Bunların vatandaşa satımı veya kiralanması yapılarak desteklemelerden ve TARSİM sigortasından faydalanmaları sağlanmalıdır.

Yem fiyatları yılbaşından bu yana yüzde 60 artmış. Besi yemi 60 TL’den 100 TL’ye; saman 35 kuruştan 90 kuruşa çıkmış. Besi çiftliklerinin yüzde 60’ı boş. Bu konularda da destekleme veya vergi indirimleri sağlanmalıdır.

Tarım sektörü ülkemizin en stratejik ve yaşamsal olarak en önemli sektörlerinin başında geliyor. Bu topraklarda yaklaşık yedi bin yıldır insanlar tarım ile uğraşıyor. Anadolu, dünyanın tarımsal üretimi ve çeşitliliği en fazla olan bölgelerinden biridir. Bu sektörde alınacak yanlış kararlar, üreticimizi üretimden uzaklaştırmakla kalmaz, ithalatı ve dışa bağımlılığı da beraberinde getirir. Onun için, pandemi döneminde ihracatçı konumunda olan ülkemizi dışarıya bağımlı hale getirmemek için 2021 yılı bütçesi özellikle önem arz etmektedir.”

“GIDA GÜVENCESİ VE GÜVENLİĞİNE DAİR NE YAPILMALI?”

Şahap Kavcıoğlu, 29 Eylül 2020 tarihli “Kovit-19 salgınının tarım sektörüne etkileri” başlıklı yazısında ise pandemi sürecinde atılan adımlar ve alınan önlemlere değinirken, bundan sonrası için “atılması gereken adımlar” konusunda ise şu görüşlere yer veriyor: “Tarımsal üretimin devamlılığının sağlanması için küçük çiftçiler modern gıda değer zincirlerine dahil edilmelidir. Böylece hem kırsal hem de kentsel alanlarda gıda güvenliği sağlanabilir. Bunun için de kırsal nüfusun yaş ortalamasını gençleştirmeye yönelik politikalar geliştirilmeli.

Tarımda dijitalleşme ile birlikte, tarladan sofraya uzanan gıda tedarik zincirinin geliştirilerek fire ve israfın önlenmesi için sözleşmeli tarım uygulamaları geliştirilmeli. Sözleşmeli çiftçiliğe katılım, çiftçinin gelirini en az iki katına çıkaracaktır.

Küresel iklim değişikliğinin tarım ve gıda sektörü üzerinde yarattığı baskıyı azaltmak için küresel iklim kriziyle çok ciddi olarak mücadele edilmesi gerekmektedir. Şu an küresel ısınmanın tarım üzerindeki etkisi gittikçe artmaktadır.

Koronavirüs salgını sonrası döneme dair olasılıklar sadece bunlardan ibaret de değil. Tarım ve gıda sektörü bütün dünyada yeni pandemi süreciyle birlikte gittikçe artan stratejik bir öneme kavuşmaktadır. Bu nedenle yüzeysel önlemlerden çok, Tarım Şurası’nda öne çıkan tarımsal reformların acilen hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır.

Ama en çok üzerinde durmamız gereken konu, koronavirüs salgınıyla birlikte yerli üretimin daha da kritik hale gelmiş olmasıdır. Üretime açılmayan Hazine arazilerinin dağıtımı ile birlikte, ekilmeyen alanların ekilebilir hale gelmesi için gerekli destek ve teşviklerin de bir an önce sağlanması gerekir. Çünkü önümüzdeki dönemde ihracat yasakları ve kısıtlamaları ile stokların artan önemi nedeniyle artık ithalat da eskisi kadar kolay yapılamayacak.”

“TEMEL SORUNLAR HALA ÇÖZÜLEMEDİ, YAPISAL REFORMA İHTİYAÇ VAR”

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun 28 Nisan 2020 tarihli köşe yazısının başlığı ise “Türkiye tarımda kendi kendine yeter mi?

Yazısından 1980’lere kadar Türkiye’nin tarım ağırlıklı bir ülke olduğunu hatırlatan Kavcıoğlu, “24 Ocak 1980 kararlarından sonra bilhassa da ithalatın artmaya başladığı 90’lı yıllardan sonra doğruluğunu yitirmeye başladı. Özellikle kırsaldan kente göçün hızlandığı 80’li yıllardan sonra Türkiye buğdayı bile ithal eder hale geldi. 2000’li yıllara gelince olayın vahameti daha da ortaya çıktı. Artık Türkiye, her türlü tarım ürününü ithal eden bir ülke konumundaydı” diyen Kavcıoğlu, IMF ve Dünya Bankası politikalarının bir yandan dışa bağımlılığı arttırırken, bir yandan da tarım alanlarının boşalmasına yol açtığının altını çiziyor.

Kavcıoğlu, “2000’li yılların ortalarında yavaş yavaş politika değişikliğine gidildiyse de temelde sorunlar hala çözülememiştir. Önemli bir aşama yakalandı ama daha fazla yol alınması için kesinlikle yapısal değişikliklere ihtiyaç var” yorumunda bulunuyor.

Yazısında, “Salgın sonrası dünya tarımsal üretiminde, tarım ürünleri piyasasında ve ticaretindeki değişimlere göre uzun vadeli dönemde ülke tarım politikalarımızın revize edilmesi ve yeni stratejilerin belirlenmesi kaçınılmazdır” diyen Kavcıoğlu, tarımda kooperatifçilik konusunun altını şu cümlelerle çiziyor: “Bu stratejilerin başında kooperatifçilik sisteminin reformu öncelikli olmalı. İkinci olarak, tarım sektörünün hızla değişimi için ülkemizde küçük parçalara bölünmüş verimsiz tarım arazilerinin toplulaştırılması ve yeni teknolojilerle buluşturulması sağlanmalı. Ayrıca, arz açığımız olan stratejik tarım ürünlerinin ekimini teşvik ve maliyetleri düşürmek için desteklerin tabana yayılması ve her çiftçinin faydalanması sağlanmalıdır. Özellikle ihtiyaç fazlası ihracat yapılan ürünlerin yerine, üretim açığı bulunan ürünlerin yetiştirilmesine yönelik teşvikler ağırlık kazanmalıdır.”

TKK’NIN ÜYE SAYISI 10 YILDA 1 MİLYON ERİDİ

Şahap Kavcıoğlu, Tarım Kredi Kooperatifleri konusuna “Tarımda milli birlik projesi neleri kapsamalı?” başlıklı 23 Nisan 2019 tarihli yazısında da değiniyor.

Tarım Kredi Kooperatiflerine yönelik olarak, “Türkiye’de Tarım Kredi Kooperatifi, çiftçilerin en büyük problemi olan eğitim, tarımsal altyapı sorunları (arazi birleştirme, ürün ekim stratejisi vb.) ve tarım politikaları konusunda çözüm geliştirememiştir. Bunun sonucunda da dayandığı tarım kesimi hızla erimiş ve 10 yılda 2 milyon 489 olan üye sayısı, 1 milyon 500 bin üyenin altına düşmüştür. Bunun önüne geçmek için küresel rekabet koşullarına uyumlu, dinamik organizasyon yapısı oluşturulmalı. Ürün ve bölge bazında kooperatifçilik anlayışı oluşturulmalı” ifadelerine yer veriyor.

“TARIMSAL DESTEKLEME SİSTEMİMİZ ÜRETEN TÜM ÇİFTÇİLERİMİZİ KAPSAMIYOR”

Kavcıoğlu’nun tarımsal destekleme sistemine yönelik ise şu ifadeleri dikkat çekiyor: “Ülke genelinde ortalama yüzde 60’lar düzeyinde olan destekleme sistemine kayıt oranının, tüm çiftçileri kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Bu amaçla, mülkiyet şartı aranmaksızın mülkiyet hisse bağı yeterli görülerek fakat taahhüt karşılığı arazinin işleyene verilmesi sağlanmalıdır.

Tarımsal destekleme sistemimiz üretim yapan bütün çiftçileri kapsamadığı gibi mülkiyet ve altyapı benzeri nedenlerle desteklemelerin illerimize dağılımında da dengesizlikler söz konusudur. Türkiye’de desteklemelerden yararlanma oranı ortalama yüzde 62 düzeyindedir. Fakat iller bazında değerlendirildiğinde bu oran, mülkiyet sorunlarının fazla olduğu illerde yüzde 20-30’lara kadar düşmektedir.

Merkezi planlama sonucunda, illerin kırsal nüfus başına düşen tarımsal destek miktarları arasında uçurumlar (yaklaşık 20 kat) bulunmaktadır. (Örneğin; kırsal nüfus başına ödenen destek miktarının yıllar itibariyle ortalama değeri Bayburt’ta 217 TL iken, Edirne’de bu oran 1225 TL’dir.)

Türkiye’de hayvancılık desteklerinde de benzer bir durum söz konusudur. Hayvancılık desteklerinin yaklaşık yüzde 70’inin Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgesine ödenmesi nedeniyle, desteklerin yaklaşık yüzde 60’ı batıdaki 15 ile ödenmektedir.

Tarımsal destekler her şeyden önce stratejik olarak planlanmalıdır. İşletme ölçek ve verimliliğinde sürdürülebilirlik sağlanmalı, tarım sektöründe çalışanların gelir seviyesinin arttırılması da temel öncelikler olarak alınmalıdır…”

“TARIMSAL ÜRETİMDE İLK 10’DAYIZ AMA VERİMLİLİKTE 30’UNCUYUZ”

5 Mart 2019 tarihli “Hal yasası, tanzim satışlar ve enflasyon” başlıklı yazısında ise Kavcıoğlu, “Bugün Türkiye dünyanın en büyük 10 tarım ülkesinden biri. Avrupa’da hacim olarak en büyük tarımsal üretimi yapan ülke. Ancak, verimliliğe baktığımız zaman hem toprak verimliğinde hem de emek verimliliğinde otuzuncu sıralardayız” tespiti dikkat çekiyor.

“GIDA FİYATLARINDAKİ YÜKSELİŞ ÇİFTÇİ GELİRİNE YANSIMIYOR”

Enflasyonu etkileyen temel unsurlar” başlıklı 10 Temmuz 2018 tarihli yazıda ise Şahap Kavcıoğlu’nun şu tespitleri dikkat çekiyor: “Türkiye gibi tarım ülkesi sayılan, sözüm ona dünyadaki kendi kendine yeten 3-5 ülkeden biri olduğumuzu iddia ettiğimiz bir ülkede, bu kaleme dayalı kronik enflasyonla yaşamamızın izahı maalesef yok… Gıda fiyatları bu kadar yükselirken bu artışın çiftçinin gelirine yansımaması ayrıca bakılması gereken bir durum. 2002 yılından bu güne OECD ülkeleri içerisinde tarıma en fazla sübvansiyon sağlayan ülke olmamıza rağmen, hem tarıma bağlı gıda fiyatlarının bu kadar yükselmesi hem de bu fiyat artışından çiftçinin faydalanamaması önemli bir yapısal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.”

Okuduğunuz üzere TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, tarım ve gıda sektörüne çok da yabancı gözükmüyor.

Hatta konulara sadece tüketici değil üretici açısından da bakarak kırsaldaki gelir adaletsizliğine ve mevcut sistemin üretici üzerinde yarattığı baskıların da farkında gözüküyor.

En azından temel kronik sorunlara hakim ve çözüm önerileri noktasında fikri net bir izlenim veriyor.

Ancak dediğimiz gibi bu tespit ve önerilerin soyut olmaktan çıkıp somut karar ve politikalara dönüşmesinde kendisinin Gıda Komitesinde nasıl bir etkisi olacağı da merak konusu.

Gelişmeleri izleyip sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

İrfan Donat – Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com