Dün, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) düşen bir açıklama dikkatimizi çekti.
Ege Gübre, hammadde temini ve gübre üretimine belirsiz bir süre ara vermeye karar verdiğini bildirdi. Buna gerekçe olarak da küresel piyasalardaki gübre ve gübre hammaddesi fiyatlarındaki aşırı yükseliş ve talep daralmasını gösterdi.
Şirketten KAP’a yapılan açıklamada alınan karar şöyle özetlendi: "Dünya piyasalarındaki gübre ve gübre hammaddesi fiyatlarında meydana gelen aşırı yükseliş sebebiyle, iç piyasada bütçe tahminlerimizin de ötesinde beklenmeyen bir talep daralması yaşanmaktadır. Şirketimiz, sonbahar/kış dönemi için üretmeyi planladığı kompoze gübreyi en uygun fiyatlarla çiftçimize sunma gayretinde olup, global piyasalardaki gübre ve gübre hammaddesi fiyatlarındaki bu belirsizlik ortamı içinde hammadde temini ve gübre üretimine belirsiz bir süre ara vermeye karar vermiştir.”
KAP’a yapılan bu açıklamanın ardından gübre sektöründeki son durumu ve gelişmeleri sektör paydaşları ile konuştuk.
Bazıları isim vermeden bazıları ise isim verilmesinde mahsur olmadığını belirterek değerlendirmelerde bulundu.
Biz de isimlere fazla takılmadan sohbetlerimizde ortaya çıkan görüş ve tespitleri sizlerle paylaşmak istedik.
SEKTÖR NORMAL(!) KARŞILADI
Öncelikle konuştuğumuz sektör temsilcilerinin büyük çoğunluğu Ege Gübre’nin aldığı kararı normal karşılıyor.
“Ortada bir sürpriz yok” diyorlar.
Çünkü bazı gübre firmaları da bu yılın ilk 5 ayında belirli dönemlerde üretimi durdurmuşlar.
Gerekçeleri ise Ege Gübre’nin KAP’a yaptığı açıklamaya paralel: “İç talep yüzde 24 civarında düştü. Gübre ihracatı yasaklanınca aşırı stok yapmamak için biz de üretimi geçici olarak dönem dönem durdurduk. Kapasite kullanım ekstradan yüzde 20 düştü. Böyle bir ortamda toplamda 600 bin ton civarında bir ihracat potansiyeli kaçtı. Bunun maddi değeri nereden baksanız 350-400 milyon dolar düzeyinde.”
İhracat yasağının iç piyasada fiyatları düşürücü bir etkisi olmadığını hep birlikte gördük.
Halbuki ihracat yasakları olmasa ithalatın yüzde 90 seviyesinde olduğu bir sektörde şirketler döviz pozisyonunu koruma şansına sahip olacaktı ki bu da iç piyasada fiyatları kısmen de olsa rahatlatabilirdi.
Sektörde kiminle konuştuysak aynı serzenişte bulundu: “Süreç yanlış yönetildi. Gübre yasakları nedeniyle ciddi bir fırsat kaçtı.”
Gübre şirketlerinin proses endüstrisi prensiplerinde hiç durmadan, uzun süre çalışması gerektiğinin altını çizen sektör paydaşları, aksi taktirde yapılan işin fizibıl olmaktan çıktığını söylüyor.
FİYATLARIN TEKRAR ARTMASI BEKLENİYOR
Mevcut duruma ilişkin ise şu tespitler öne çıkıyor: “Şu anda hammadde fiyatlarında ve kurlarda yaşanan kaos nedeniyle pozisyon almak çok riskli. Bu yüzden şirketler mümkün olduğu kadar yeni büyük pozisyon almayı öteliyor. Avrupa doğal gaz tedarikindeki belirsizlik henüz kalkmadığı için 2022 yılı bu şekilde geçecek. Yılın sonuna doğru hammadde fiyatlarının tekrar artmasını bekliyoruz.”
Tarım sektörüne ilişkin girdi maliyetlerindeki artışları konuşurken çiftçinin aşırı fiyat hareketleri nedeniyle gübre kullanmaktan kaçındığını ve zorda kaldığını her fırsatta söylüyorduk.
Mevcut fiyat hareketlerinden ve azalan talepten çiftçi kadar gübre sektörü de memnun değil.
Başta hammadde olmak üzere yüzde 700-800’lere varan girdi maliyetlerindeki artışın yaşandığı bir ortamdan kim memnun olur ki?
TÜKETİM GERİLEME TRENDİNDE
Sektör verileri de bu memnuniyetsizliği zaten teyit ediyor.
2020 yılında 7.1 milyon ton düzeyindeki kimyevi gübre tüketimi, 2021’de 6.4 milyon tona gerilerken, 2022 beklentileri de mevcut konjonktürde 5-5.5 milyon ton olarak öngörülüyor.
Zaten bazı gübre üreticileri kapasite kullanımının önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15-20 daha düşük olduğunu söylüyor.
Tabii daha yılın ilk yarısı yeni tamamlandı. İkinci yarıda bizi nasıl bir piyasa bekliyor, kimse bilemiyor.
KÜRESEL TALEPTE DE DÜŞÜŞ VAR
Bu arada gübre talebindeki düşüş trendi sadece Türkiye’ye özgü değil.
Küresel manada da gübre kullanımında bir azalış beklentisi hâkim.
Ama işin içine gıda arz güvenliği girince bazı ülkeler durumun ciddiyetinin farkına vararak gübre fiyatları ve kullanımına yönelik üretici lehine pro-aktif politika izliyor.
Bunlardan bir tanesi de Hindistan…
Son dönemde aldığı ihracat yasağı ya da kısıtlama kararlarıyla dünyanın gündeminde olan Hindistan, çiftçinin üretimden kopmaması ve tarımsal üretimin devamlılığı açısından süreci iyi analiz edip, üst üste gübre destek paketleri açıklıyor.
Örneğin geçen hafta Hindistan gübre teşviklerini yeniden arttırdı. Hindistan Maliye Bakanı Nirmala Sitharaman, hükümetin 2022-23 için mevcut gübre sübvansiyonlarına 1,1 trilyon rupi (14.2 milyar dolar) daha eklediğini söyledi. Böylece daha önce açıklanan destekleme bütçesi ve sübvansiyonlarla birlikte Hindistan’da çiftçilere sağlanan toplam gübre desteği 30 milyar dolara yaklaştı.
RUSYA VE ÇİN FAKTÖRÜ
Rusya ve Belarus, tarım sektörü açısından önemli bir kimyevi gübre hammadde ve emtia tedarikçisi.
Yaptırımlar nedeniyle özellikle azotlu ve potasyumlu gübrelerde tedarik sıkıntısı oluştu ve fiyat artışları rekor düzeylere çıktı.
Bloomberg verileri de Rusya’nın gübre sektörünün hammadde tedarikinde küresel pazarın yüzde 20’sinde söz sahibi olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak aynı Rusya, gübre hammaddelerine yönelik ihracat kotasını 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzattı.
Bugün Türkiye Rusya’dan fosfat, azotlu gübre ve ÜRE gibi hammaddeleri ithal ediyor ve bunların maliyeti her geçen gün artıyor.
Çin’in fosfatlı ve azotlu gübrelere yönelik ihracat kısıtlaması da sürüyor. Sınırlı izin ve tedarik nedeniyle lojistikte süreler uzuyor, maliyetler yükseliyor.
Gübre talebi Kuzey yarımkürede sezon itibariyle şu aralar az ama küresel manada yaşanan krizin etkileri gübre kullanım sezonu açıldığında da sürecek gibi gözüküyor.
Zira fiyatlardan da öte tedarik zincirinde ihtiyaç duyulan hammaddelere ulaşmakta da sıkıntılar sürecek gibi gözüküyor.
ORTAK AKILDAN UZAK YAKLAŞIM
Gübre üreticilerinin bir diğer değindiği nokta ise kamunun karar aldığı süreçlerde sektör temsilcileriyle iletişiminin kopuk olmasına yönelik...
Sektör paydaşları, çoğunlukla sektör adına kamu ile paylaştıkları görüşlerin yeterince dikkate alınmamasından yakınıyor.
Ve son söz…
Tarım ve gıdada tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok zor ve maliyetli bir süreçten geçiliyor.
Ama yine sektör paydaşlarının dile getirdiği ortak görüş şu: “Sektörde şuana kadar çözüm olarak sunulan hiçbir önlem ya da karar sürdürülebilir değil. Palyatif hamlelerle kalıcı çözümler olmaz.”
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com
Yazara ait görüş yazılarından anında haberdar olmak için e-posta adresinizi giriniz.