Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Vedat Özdan Petrol, çelik ve rekabetçi devalüasyonlar üzerinden Ticaret Savaşları
Vedat Özdan
Vedat Özdan
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Yüksek lisansını Amerika'da North Carolina State University'de tamamladı. Maliye Başmüfettişi, Başbakanlık Danışmanı, Maliye Bakanlığı Bakan Özel Danışmanı görevlerinde bulundu. Avrupa Konseyi Denetim Kurulu üyeliği yaptı. Çeşitli şirketlerde üst düzey yöneticilik, danışmanlık ve yönetim kurulu üyeliği pozisyonlarında çalıştı. Halen Bloomberg HT Televizyonu ve Radyosu'nda yorumculuk yapıyor.

Petrol, çelik ve rekabetçi devalüasyonlar üzerinden Ticaret Savaşları

Giriş: 04 Nisan 2016, Pazartesi 09:37
Güncelleme: 04 Nisan 2016, Pazartesi 10:12

Sağlıklı bir piyasa ekonomisinde fiyatlar, arz ve talep koşulları hakkında sinyal verir. Hangi malın, ne kadar, kimler için ve nasıl üreticileceği kararları bu sinyallere göre şekillenir.

2008 yılından sonra batanı kurtarmak için para basmak, fiyatların “kıtlık-bolluk” sinyali verme özelliğini bozdu. Fiyatlar, arz ve talep koşulları hakkında yanıltıcı sinyaller vermeye başladı.

Batılı majör merkez bankaları para bastıkça gelişen ülkeler hızla büyüdü. Aralarından BRICS ülkeleri öne çıktı. Parasal genişleme sonsuza kadar devam edecekmiş gibi yatırım yapıldı. Aşırı kapasite oluştu. Son üç yıl içinde Çin, İngiltere’nin (Birleşik Krallık) Sanayi Devrimi’nden bu yana ürettiğinden daha fazla çelik üretti.* Enerji ve hammade arzı hızla arttı. Sonra Çin büyümesi yavaşladı. Küresel ticaret azaldı ve fiyatlar düştü. Fiyat düşüşü gelir etkisi yoluyla emtia ve petrol ihracatçısı ülkelerin dış talebini azalttı. Sürekli durgunluk (secular stagnation) konuşulmaya başlandı. Peşinden rekabetçi devalüasyonlar ve korumacı önlemler gündeme geldi. Süreç halen duraksamış değil.

Çin, 2014 yılının ilk çeyreğinden bu yana dünyaya petrol ürünleri, aluminyum ve çelik fazlasını ihraç ediyor.

Aşağıdaki grafik 9 Aralık 2015 tarihli bir Bloomberg** haber analizinden:

Konumuz petrol ve çelik.

Çin’de 2014 ve 2015 yıllarında düşük büyüme ve yetersiz iç talebe rağmen, devletin mülkiyet ya da kontrolündeki haddehaneler, dökümhaneler ve rafineriler çelik üretmeye devam etti. Fiyatlar düştü, ama Çin ihracatı azalmadı. “Artan düşük fiyatlı Çin ihracatının arkasında sübvansiyonlar ve rekabetçi devalüasyonlar var”, denildi.

Ben dahil birçok insan, Çin’de 700’e yakın emtia üreticisi şirketin çoğunun EBIT düzeyinin borçlarının faiz ödemelerini yapmaya yetmediğini söyledi ve sert inişin kaçınılmaz olduğunu ima etti.

Dünyanın en büyük çelik üreticisi Çin’in ihtiyaç fazlası çelik stokunu dünya piyasalarına boca etmesinden duyulan rahatsızlığı daha önce “Hoşgeldin Ticaret Savaşları” başlıklı yazımızla paylaşmıştık.***

Dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan’ın piyasa payını kaybetmemek için üretimi kısmama kararı ve bu nedenle düşen petrol fiyatları, herkesin malumu. Benzer süreç Çin ve çelik için de geçerli.

G20 Şanghay Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısında şu gerçeğin altı çizildi: Para politikasıyla yapılabileceklerin sınırına gelindi.

Bir itiraf: Ben bu durumu maliye politikasına dönüş çağrısı olarak algıladım. Yani dahilde alınan vergileri düşürmek ve kamu harcamalarını artırmak olarak. Oysa çağrı, sübvansiyona ve rekabetçi devalüasyona karşı ithalde alınan gümrük vergilerini artırmayı, yani tarife artırmayı da meşrulaştıracak gibi görünüyor. Daha doğru bir terminolojiyle korumacı dış ticaret politikası araçlarını.

Bir tespit: Tarife silahı bir kez kullanılmaya başladı mı devamı gelir. Yani zorlanan sektörler hep ithalata karşı koruma talep eder, bunun için lobi yapar ve başa döneriz. Yani “Uruguay Round” öncesine. Oysa biliyoruz ki korumacılığın küresel ticarete uzun dönemde etkisi negatiftir.

Unutmayalım küreselleşmenin arkasında Adam Smith’in malum şu önermesi vardır: “Piyasa ölçeği genişledikçe işbölümü artar.” Devamını Ricardo’dan getireyim: İşbölümü arttıkça her ülke göreli olarak üstün olduğu malların üretiminde uzmanlaşır. Bu da küresel refahı artırır. O nedenle başa dönmek, küresel ticaretin daha da düşmesi demektir.

Şurası da doğru: Herkes işin kolayını bulmuş, Çin’i suçluyor. Çin de “aşırı kapasite küresel bir sorundur”, diyerek kendini savunuyor. “Aşırı kapasiteye neden olan parasal genişlemeyi ben yapmadım”, diyerek.

Çin’in Yuan’ı devalü ederek haksız rekabet yarattığı tartışmasının kökeninde önemli ölçüde çelik ihracatı olduğunu tespit etmemiz lazım. Dünya’da 700 milyon tonluk kapasite fazlası var. Bunun 425 milyon tonunu başta Çin olmak üzere Asya ülkeleri üretiyor.

Yukarıda adı geçen yazımızda “ABD ve Hindistan, Çin’den yapılan çelik ithalatına daha yüksek tarife planlıyor”, demiştik. 1 Mart tarihinde ABD, Çin dahil bazı ülkelerden ithal ettiği çelik için tarife yükseltti. Buna Çin’in karşılık vermesi bekleniyor. Çünkü kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyor.

Malum çelik ABD doları cinsinden fiyatlanıyor ve Dolar’ın değeriyle ilgili majör merkez bankaları arasında bir ayrışma var. ECB ve BoJ, Dolar değer kazansın istiyor. Fed ve PBoC ise bunun tam tersini. Yellen’in New York Ekonomi Kulübü’ndeki konuşmasını hatırlayın. “Dolar’ın değer kazanması ABD ekonomisinin büyüme performansını olumsuz etkiliyor”, demişti.

ECB neden piyasaların beklentisinin üzerinde bir parasal genişleme açıkladı? Her zaman verilere bağlıyız diyen Fed neden Aralık ayındaki “şahin” tutumundan uzaklaştı? Neden Çin Yuan’ın değer kaybını durdurmak için rezerv kaybediyor ve büyüme modelini ihracattan iç tüketime kaydırma kararı aldı?

Cevap hep aynı çıkmaz sokakta.

AB, Çin’in çelik başta olmak üzere düşük fiyatla piyasalara emtia bocalamasından rahatsız. Çünkü enerji fiyatları ve sübvansiyonlu Çin ihracatı ECB’yi %2 enflasyon hedefinden uzaklaştırıyor. Aynı sorun ABD ve İngiltere için de geçerli. “Çin dünyaya deflasyon ihraç ediyor”, denilirken kast edilen şey bu. Draghi’nin “XXL bazuka”sının ve Yellen’in aşırı “güvercin” konuşmasının da bir nedeni bu.

Çin ise Yuan’ın değer kaybetmesinden bir yandan ihracat artışı yoluyla istifade ediyor, diğer yandan daha çok kendi emtia üreticisi şirketlerinin Dolar cinsinden yüksek borcu nedeniyle “sert iniş”ten korkuyor.

Malum Yuan altı ay sonra SDR’ye dahil olacak. Yuan’ı sık sık devalüe etmek, SDR’ye kabulün önşartlarının ihlali anlamına geliyor. Öte yandan sert iniş fiyatlayan hedge fonların iştahını artırmak ve yarattığı finansal türbülanslar nedeniyle dünyanın eleştirisini almak anlamına da. Her seferinde Çin’in “ben büyüme modelini ihracattan iç talebe kaydırıyorum”, diye duyuru yapmasının nedeni de bu esasında. Bir tür savunma yani.

Dikkat: Çelik fiyatları son 10 yılın en düşüğünde!

Bir hatırlatma: Çin’den Avrupa’ya yapılan düşük fiyatlı çelik ihracatı nedeniyle ArcelorMittal kar tahminini düşürmüş ve kar dağıtımı kararını askıya almıştı. Hintli çelik devi Tata Steel’in operasyonlarını satarak İngiltere’den çıkmaya hazırlanmasıyla artık şu ürkütücü gerçekle yüzleşmek zorundayız: Batı, sübvansiyonla desteklenmiş düşük fiyatlı Çin ihracatından ziyadesiyle rahatsız!

Bu arada: Tata Steel, İngiltere’nin en büyük çelik üreticisidir. İngiltere en fazla çeliği Çin’den, sonra Almanya’dan ithal eder. Tata Steel’in kararı Brexi referandum sonucuna etki yapabilecek önemdedir. Malum Çin’e karşı İngiltere, üyesi olduğu AB’nin ortak dış tarifesini uygulamak zorunda. Öyle zannediyorıuz ki İngiltere, Tata Steel’in kararını değiştirmek için elinden geleni yapacaktır.

Önümüzdeki günler ticaret savaşlarıyla ilgili ilginç gelişmelere gebedir.

Unutmayın petrol ve çelikten, aynı zamanda savaş sanayinin iki temel hammadesinden söz ediyoruz.

Birleşik ve savaşmayan bir Avrupa yaratma fikrinin, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’yla başladığı hatırlatmasıyla bitirelim.

@VedatOzdan

* http://news.forexlive.com/!/closure-of-the-tata-steel-plant-in-wales-has-wider-repercussions-for-the-uk-economy-20160403

** http://www.bloomberg.com/news/articles/2015-12-08/when-it-rains-it-pours-as-china-unleashes-commodity-torrent

*** http://www.bloomberght.com/yorum/vedat-ozdan/1844155-hos-geldin-ticaret-savaslari