Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat Küresel tarımda oligopol tehlike
İrfan Donat
İrfan Donat
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde lisans eğitimi aldıktan sonra, yüksek lisansını Southern Polytechnic State University'de işletme üzerine yaptı. Gazeteciliğe 1997 yılında Milliyet Gazetesi'nde başladı. 2009-2012 yılları arasında Sabah Gazetesi'nde ekonomi editörü olarak çalıştı. Enerji, tarım ve gıda sektörüne yönelik haber, araştırma ve röportajlara imza attı. 2013 yılından bu yana Bloomberg HT'de tarım editörü olarak görev alıyor. Bloomberg HT Televizyonu'nda Tarım Analiz, Akıllı Tarım ve Mevsiminde Tarım programlarını hazırlayıp sunuyor. İrfan Donat, www.bloomberght.com sitesinde de tarım ve gıda sektörüne yönelik köşe yazıları yazıyor.

Küresel tarımda oligopol tehlike

Giriş: 05 Temmuz 2022, Salı 17:33
Güncelleme: 05 Temmuz 2022, Salı 17:34

Gıda arz güvenliğine yönelik riskler ve enflasyon, küresel bir mesele olarak insanlığı tehdit eder bir boyuta ulaştı.

Kimilerine göre “gıda kıtlığı” ve “açlık” kapıda, kimilerine göre ise bu tür söylemler abartıdan ibaret.

Ama abartı olmayan bir şey varsa o da dünyada tarımsal üretim ve dış ticarette iki elin parmağını geçmeyen ülkelerin hâkimiyeti.

İşte bu yüzden, küreselleşen dünyada kavramlar ve tanımlar yeniden şekillenmeye başladı.

Bazı ülkeler artık kendi kendine yeterlilik politikalarını gözden geçirmeye başladı.

Gıda bağımsızlığı açısından yerli üretim kimi devletler için daha anlamlı ve kritik hale geldi.

Hatta yetmedi… Ne ürettiğiniz kadar ne ile ve nasıl ürettiğiniz de sorgulanır oldu. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde gıda enflasyonuyla mücadele ve fiyat istikrarı açısından tarımsal girdilerde yerlilik oranı çok daha fazla önem kazandı.

Pandemi, küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri derken son olarak Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı jeopolitik kriz, ülkelerin tarımsal üretim politikalarını ve sürdürülebilir gıda stratejilerini sorgulatır hale geldi.

Şöyle kafamızı kaldırıp etrafımıza baktığımızda küresel gıda pazarı açısından stratejik önemdeki tarımsal hammaddelerin üretim, stok ve dış ticaretinde 5-6 ülkenin söz sahibi olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.

Daha net bir ifadeyle, 8 milyar nüfusa sahip dünyada insanoğlunun kaderini bu ülkelerin izlediği politikalar belirliyor.

İsterseniz bu söylediklerimizi Tarım ve Orman Bakanlığı ile ABD Tarım Bakanlığı (USDA) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) geçen sezon verileri ışığında ürün bazında biraz somutlaştıralım.

BUĞDAY

Küresel buğday ticaretinin yüzde 30’unda söz sahibi olan Rusya-Ukrayna’nın savaş halinde olması gözleri buğday başta olmak üzere tahıl grubuna çevirdi.

Son dönemde buğday, hem fiyat hem de bulunabilirlik açısından tüm dünyanın gündeminde.

Dünya buğday üretiminin yüzde 65’ini Avrupa Birliği (%17.8), Çin (%17.6), Rusya (%15.5) ve Hindistan (%14.1) gerçekleştiriyor.

Küresel buğday ticaretinin yüzde 61’inde ise Rusya, AB, ABD ve Kanada gibi ülkeler söz sahibi. Stoklara baktığımızda ise Çin öne çıkıyor. Dünya buğday stoklarının yaklaşık yüzde 51’i Çin’in depolarında bekliyor.

ARPA

Arpa piyasasında da çok farklı bir tablo yok.

AB (%36.3), Rusya (%11.7) ve Avustralya (%8.9) küresel arpa üretiminin yüzde 57’sini gerçekleştiren üç ülke konumunda.

Arpa ihracatının ise toplam yüzde 74’ünü Avustralya, AB, Rusya ve Ukrayna gerçekleştiriyor.

Çin, arpada da en büyük ithalatçı ve stokçu konumunda.

SOYA FASULYESİ

Gelelim soya fasulyesine…

Soyada dünyanın en büyük üç üretici ülkesi toplam yüzde 91 pay ile Brezilya (%42), ABD (%35) ve Arjantin (%14).

Brezilya yüzde 50 ile küresel soya ticaretinin yarısında söz sahibi. ABD ise yüzde 37.3 pay en büyük ikinci ihracatçı. Geçen yıl itibariyle soyanın en büyük ithalatçısı ise yüzde 60’ı aşan bir oran ile Çin oldu.

MISIR

Dünya mısır üretiminde ABD (%32), Çin (%23) ve Brezilya (%10) ilk üç sırada yer alıyor. Sadece bu üç ülke, küresel mısır üretiminin yüzde 65’ini tek başına gerçekleştiriyor.

İhracatta ise üretime paralel şekilde ABD (%40) ilk sırada. Ardından Arjantin (%22) ve Ukrayna (%13.5) geliyor. Bir başka deyişle, bu üç ülke, dünya mısır ticaretinin yüzde 75’i kontrol eder durumda.

Çin ise küresel mısır stoklarının yüzde 69’una sahip konumda.

ÇELTİK

Gelin bir de çeltik (Kabuğu çıkarılmamış, işlenmemiş pirinç) tarafına göz atalım…

Dünya çeltik üretiminde en büyük paya sahip ülkeler Çin (%28), Hindistan (%24.6) ve Endonezya (%7.3). Bu üç ülkenin toplam üretimdeki payı yüzde 60 düzeyinde.

Pirinç ihracatından en büyük payı alan ülkeler ise Hindistan (%40.5), Vietnam (%12.4) ve Tayland (%11.4). Bir başka deyişle küresel pirinç ticaretinin yüzde 64’ünden fazlası bu üç ülkenin kontrolünde.

Dünya pirinç stoklarının yüzde 60’ı ise sadece Çin’in elinde bulunuyor.

AYÇİÇEĞİ

Ayçiçeği üretiminde öne çıkan ilk üç ülkeyi Ukrayna (%30.7), Rusya (%27.2) ve AB (%17.8) olarak sıralamak mümkün. Bu üç ülkenin küresel üretimdeki toplam payı yüzde 76’yı buluyor.

Ayçiçeği ihracatının yüzde 57’sini AB, Rusya ve Çin gerçekleştiriyor. Türkiye, geçen sezon toplam ayçiçeği ithalatının yüzde 32.4’ünü tek başına gerçekleştirerek en büyük ithalatçı ülke oldu.

MERCİMEK

Kırmızı mercimeğin anavatanı Türkiye olarak bilinse de bu işin üretim ve ticaretinde son 30-35 yıldır Kanada söz sahibi.

Bugün dünyada mercimek üretiminin yüzde 44’ünü tek başına Kanada gerçekleştiriyor. Ardından Hindistan (%18.1) ve Avustralya (%8) geliyor. Üç ülkenin küresel mercimek üretimindeki toplam payı yüzde 70 düzeyinde.

Kanada sadece mercimek üretiminde değil ihracatında da pazar lideri konumunda.

Mercimek ihracatından Kanada’nın aldığı pay yüzde 62.6 seviyesinde. Ardından yüzde 14.1 ile Avustralya ve yüzde 8.1 ile Türkiye geliyor.

Aslında Türkiye, mercimek üretiminde kendi kendine yeterli durumda değil, net ithalatçı konumda. O yüzden ihracatını daha çok Kanada’dan ithal ettiği mercimeği işleyerek gerçekleştiriyor.

Bu saydığımız ürünlerin tamamı neredeyse her ülkenin temel besinlerinde yer alan ve stratejik olarak nitelenen hammaddeler.

Ama küresel üretim ve ticaretteki tabloya bakınca tarımın aslında küreselleşme kisvesi altında oligopol bir yapıya büründüğü ortaya çıkıyor.

Pandemi süreci, küresel iklim değişikliği ve Ukrayna-Rusya savaşı ile tetiklenen jeopolitik krizin de etkisiyle birlikte tarımsal emtiada arz-talep-stok dengesi bozuldu.

Rusya-Ukrayna savaşı sadece bu ülkeleri ve çevresini değil 10 bin kilometre ötede gıdada ithalata bağımlı ülkeleri de vuruyor ve insanoğlunun beslenme hakkını elinden alabiliyor.

Fiyatlarda aşırı yükseliş ve oynaklık birçok ülkenin ekonomisinde ciddi kırılganlıklar yarattı ve hasara sebep oldu. Bu süreçten en az etkilenen ve zarar gören ülkeler ise kendi kendine yeten ve yerli üretimi artıran ülkeler oldu.

Kendi kendine yetemeyen ve ithalata bağımlılığı yüksek seviyede olan ülkelerde gıda arz güvenliği pamuk ipliğine bağlı duruma geldi.

İçinde bulunduğumuz bu süreçten her ülkenin çıkarması gereken çok önemli dersler var.

Tabii ev ödevleri de…

Küresel üretim ve ticarette tehlikeli oluşum

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) Eski Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, kurucusu olduğu İK Tarımüssü Uluslararası Danışmanlık şirketi bünyesinde hem küresel hem de yerel bazda tarım piyasalarına yönelik aylık olarak önemli analizler paylaşıyor.

Dünyada tarımı en gelişen, en büyük üretici ve ihracatçı konumdaki ülkelerin sanayisi de en gelişmiş ülkeler olduğuna dikkat çeken Kemaloğlu, “ABD, AB, Kanada, Avustralya, Rusya gibi ülkeler pazar güçleri gelişmiş, stok taşıyabilen, örgütlü, piyasayı iyi takip eden ve konjonktüre göre tavır alabilme kabiliyeti olan yapıdalar. İthalatçılar ise genelde çok ve güçsüz, acil ihtiyaçlı, kırılgan, devlet şirketi yapısı hâkim, çoğu zaman öngörü ve zamanlamada eksikliği olabilen ülkeler” diyor.

Bu kapsamda Davos Zirvesinden çıkan sonuçları da değerlendiren Kemaloğlu, “Dünyada gıda ticaretinin yüzde 70’ini 4 uluslararası şirket yönetiyor. Tarımsal ürün ticaretinin yüzde 90’ı 10 büyük şirketin hâkimiyetinde. Tahıl ticaretinin yüzde 90’ını 5 büyük şirket yönetiyor. Tarım ilaçları piyasasının yüzde 84’ünde 5 şirket söz sahibi. Tohum piyasasının yüzde 73’ü de 10 şirketin elinde. Dolayısıyla tohum, ilaç, gübre gibi girdilerde ve dünya gıda ticaretinde belirli ülke ve şirketlerin hâkimiyeti, temel stratejik ürünlerde sınırlı üretici ve bu üreticilerin piyasa hâkimiyeti, arz ve talep dengesine yönelik kırılganlıkları artırıyor” tespitinde bulunuyor.

Bir de Çin, Hindistan gibi en büyük üretici ülkelerin aynı zamanda en büyük tüketici ülke konumunda olduğunun altını çizen Kemaloğlu, üreten ile satın alan ülkeler arasındaki mesafeler uzadıkça bunun ürünün kendisi kadar lojistiğinde de sıkıntı yarattığını belirtiyor.

Doğalgaz ve petrol zengini Rusya’nın Ukrayna savaşında gıdayı koz olarak kullandığını kaydeden Kemaloğlu, “İklim riskleri bu yapıyı daha olumsuz hale getiriyor. Üretemeyenler gittikçe daha fazla gıda güvenliği endişesi yaşarken üretenler daha korumacı, saklamacı davranıyor. Dünya tarım ürünleri ticareti arz ve talep dengesinin ötesinde değişen dinamiklerle daha kırılgan oluyor. Türkiye de bundan olumsuz etkileniyor. Yakın coğrafyanın fiyat ve lojistik avantajı kayboldu ve kırılgan hale geldi. Üreten ülke ve ticareti yöneten şirket sayıları çeşitlenemedikçe piyasada oyun yapıcılık ve spekülatif etkiler daha baskın hale geliyor” uyarısında bulunuyor.

Kemaloğlu, dünyada temel tarım ürünlerinde çok sınırlı üretici ve ihracatçı ülkeye karşılık çok sayıda alıcının olması ve gittikçe ithalatçı ülke sayısının artmasını orta vadede fiyat spekülasyonu ve piyasa oynaklıkları açısından büyük bir tehlike olarak niteliyor.

Dünyada temel tarım ürünlerinde çok sınırlı üretici ve ihracatçı ülkeye karşılık çok sayıda alıcının olması ve gittikçe ithalatçı ülke sayısının artması, orta vadede fiyat spekülasyonu ve piyasa oynaklıkları için tehlike arz ediyor.

Tarım ve gıda ticareti çok uluslu şirketlerin hâkimiyetinde

Dünyanın en büyük tarımsal emtia ticareti yapan şirketlerinin pozisyonu da tıpkı ülkelerin tarımsal üretimdeki oligopol yapısına benziyor.

Tarımsal emtia ticaretine baktığımızda karşımıza küresel ölçekte operasyonlara sahip sınırlı sayıda çok uluslu firmalar çıkıyor.

ABD merkezli Archer-Daniels-Midland (ADM) dünyanın en büyük çok uluslu gıda işleme ve emtia ticaret şirketleri arasında yer alıyor. Brezilyalı Amaggi Group, ABD’li Cargill ve Bunge gibi şirketlerin de küresel tarım ticaretinde önemli ağırlıkları var. Söz konusu şirketler, dünyanın en büyük tahıl, yağlı tohum, şeker, yağ, küspe ve gıda üreticileri, işleyicileri ve tedarikçileri arasında yer alıyor. Örneğin Bunge, 4 kıta ve 32 ülkede faaliyet gösteriyor. Cargill’in 70 ülkede operasyonu var. Çinli COFCO International da dünyanın sayılı tarım tedarik zincir şirketlerinden birisi. Fransız Louis Dreyfus Company’nin merkezi Amsterdam’da ve 4 kıtaya yayılan şirketin 100’den fazla ülkede operasyonu bulunuyor.

Dünyanın en büyük tarımsal emtia ticari yapan şirketleri

ADM (ABD)

Amaggi (Brezilya)

Bunge (ABD)

Cargill (ABD)

COFCO International (Çin)

Golden Agri-Resources (Singapur)

JBS (ABD)

Louis Dreyfus Company (Fransa)

Marfig (Brezilya)

Diğer Yazılar

Gıda terörü tam gaz
İRFAN DONAT - Bloomberg HT Tarım Editörü Gıdada taklit ve tağşişin maalesef önüne geçilemiyor. Bal görünümlü glikoz şurubu, at ve eşek etinden köfte ve lahmacun, pamuk yağı karıştırılmış zeytinyağı derken bir dönem merdiven altı diye tabir edilen milyarlarca liralık sahte gıda ekonomisi artık...