Bu hafta bir Akıllı Para’da “Türk varlıklarına yabancı gelecek mi?” sorusunu yöneltirken, Grup Düş’ün bir şarkısından “gel etme gözlerim yaşlarla doldu” kısmına başvurdum. Konu müzik ve yabancı ilgisi olunca zincirleme hafıza reaksiyonu başlıyor malum, Düş Sokağı Sakinleri’ni de bu yazı (başlığı) ile analım. Ama konumuz müzik değil.

İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Kongresi liderlerinin daveti üzerine Kongre'deki ortak oturumda yaklaşık 1 saat süren konuşma yaptı. Konuşması sırasında içeride alkışlanan Netanyahu dışarıda çok sayıda Filistin destekçisi tarafından protesto edildi.

Öte yandan Çin’in daveti ile Pekin'de toplanan Filistinli gruplar, 2 gün süren toplantıların sonunda bir bildiri yayımladı. Bildiride "ulusal birlik anlaşmasına" yaklaşıldığı ifade edildi.

Bu hafta bir sohbetinde tarihçi Prof.Dr.İlber Ortaylı da "Şu anda üçüncü bir dünya savaşı içinde miyiz?" sorusuna; "Yavaş yavaş giriyoruz. Ama herhalde global bir harp olmaz. Şurası bir gerçek; insanoğlunun bu tabiatı tahrip etme ihtimali yüksek. Yani kendimizi yok edeceğiz, türümüzü yok edeceğiz, alt türleri yok edeceğiz. Sonra uzun bir müddet hayat olmayacak. Hatta belki onları bile kurutacağız" yanıtını verdi.

Herkesin hayal gücünde III.Dünya Savaşı nasıl biçimlenir bilinmez ama mesele neden sadece Filistin, neden sadece Ukrayna ya da neden sadece çip savaşı, iklim krizi vs. değil; Ortaylı’nın tanımı bu noktada anlamlı.

Güç sokağı sakinleri, yukarıda örneklerine bakabileceğiniz üzere herhangi bir meselede kendi bilek güreşlerinin haricinde ülkeler ve konular sathında hareket enstrümanlarını sonuna kadar kullanmaya çalışıyor. Görünen; “çözüm” bir yana dursun düğümlenmeler ayyuka çıkıyor. Olan da; insana, canlılara ve tabiata olmaya devam ediyor.

Ülkelerin kendi ulusal güç sokağı sakinlerinde de durum pek farklı değil. Toplumu ve toplum yaşamını ilgilendiren konularda iletişim, karşıtlık üzerine de kurulabilir muhakkak. Ancak toplum resmini oluşturan, gerekliliklerimizin kültür ve siyaset arenasında açığa çıkardıkları oluyor. Burada toplumsal roller, inançlar, medya ve devlet dengesinde günümüzde baskın olan resme çizgilerini veriyor. Olan yine çoğunlukla insana, canlılara ve tabiata oluyor en nihayetinde.

Top yekün bir dünya savaşı yaşanmıyor belki ancak kitlesel ölümün, şiddetin, yoksulluğun ve çatışma ortamının kol gezdiği bir düzende güçlülerin de güçsüzlerin de sokağında rahat yürünemiyor.

Advertisement