Sayın Başbakan, Mecidiyeköy’deki inşaat asansörünün düşmesiyle feci şekilde can veren 10 işçi için “Onlar şehit” demiş. Eğer gerçekten böyleyse geride kalanlarına şehit maaşı verilecek mi? Aslında bizim yasalarımızda, daha doğrusu sosyal güvenlik ve iş hukuku mevzuatımızda “şehit” diye bir tanım yok. Kimin şehit olduğu yasalarda yazmaz. Halkın dini terminoloji olarak “şehit” dediği, 5434 ve 5510 sayılı kanunlar gereğince “vazife-görev malulü”dür.
Şehitlik, dini terminolojiyi ilgilendirir. Kimin şehit sayılacağı veya sayılmayacağıyla ilgili yasalarımız bir belirleme yapmamıştır, yapamaz da. Kamuoyunun şehit dediğine yasalarımızca “vazife-görev malulü” denir. Vefat eden işçilerimiz “kamu görevlisi”, yani “memur” olsalardı kendilerinin geride bıraktıklarına gerek 5434 gerekse 5510 sayılı kanunlarımız gereğince şehitlikle ilgili haklar verilebilecekti, ama kamu görevlisi olmadıklarından sadece iş kazası sebebiyle gelir ve yeterli prim ödeme günleri varsa bir de ölüm aylığı verilebilecek.
Yine 5434 ve 5510 sayılı kanunlar gereğince geride kalanlara bağlanacak gerek ölüm aylıkları gerekse ölüm gelirleri, olayda kastı-kusuru veya ihmali olan işverenden, peşin sermaye değeri olarak rücu yoluyla istenecek.
TEMMUZ 2012’DE ÇIKAN ŞEHİTLİK KANUNU
Kamuoyunda, “Vatandaşlar da şehit veya gazi sayılacak” denilen ve 12 Temmuz 2012 günü Resmi Gazete’de yayımlanan, “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile özellikle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. Ancak Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde ev veya para ödenmesi için olayın “terörden” kaynaklanması gerekmektedir. Bu olayda, işçilerimize 3713 sayılı kanundan kaynaklanan ev ve para ödemeleri yapılmayacaktır. Yani “yasal olarak şehit” değiller...
Yazara ait görüş yazılarından anında haberdar olmak için e-posta adresinizi giriniz.