Advertisement
HABERLER ABONE OL

Türkiye’de belki de pek çok kişi, kök hücre nakli konusunu 3,5 yaşındaki lösemi hastası Öykü Arin ile duydu. Minik Öykü’nün hikayesi, tüm Türkiye’yi harekete geçirdi. En geç mart ayının ikinci haftasında ilik nakli yapılması gereken Öykü için Kızılay’ın kan bağış araçlarının önünde metrelerce kuyruk oluştu. Oysa Türkiye’de binlerce hasta, Öykü Arin gibi kök hücre nakli umuduyla hayata tutunmaya çalışıyor. Pek çok hastaya yaşam umudu olması nedeniyle gözler, kök hücre nakline çevrilmiş durumda.

İnsan vücudunda bulunan ve her türlü vücut hücresine dönüşebilen ana hücreler olarak tanımlanan kök hücreler, sınırsız bir çoğalma ve farklılaşma kapasitesi ile onarım ihtiyacı olan hücre tipine dönüşüp hasarı onarıyor ve bu nedenle hayati önem taşıyor. Kemik iliği, ilk kök hücre kaynaklarından biri olmakla birlikte, bebek kordon kanından elde edilen kök hücreler, günümüzde daha sıklıkla tedavi alanlarında kullanılıyor. Kordon kanının en önemli avantajı, kemik iliğine oranla uyum şansının çok daha yüksek olmasından kaynaklanıyor. İstatistiklere göre sık görülen lösemi, lenfoma, nöroblastoma ve retinablastoma başta olmak üzere günümüzde 80’den fazla hastalığın tedavisinde kordon kanı kök hücreleri kullanılıyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nin klinik çalışmalarda kordon kanı kök hücrelerinin kullanılmasına onay vermesinin ardından otizm, serebral palsi, doğuştan görme kayıpları gibi önemli hastalıkların tedavisinde de olumlu sonuçlar elde edildi.

Türkiye’de kordon kanından kök hücre nakli gerçekleştiren ilk doktor olan, aynı zamanda Türkiye’nin ilk kordon kanı bankası Yaşam Bankası FamiCord Group Danışmanı olan Prof. Dr. Atila Tanyeli, hayatın her anında karşımıza çıkabilecek bazı hastalıkların artık günümüzde imkânsız olarak görülmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Tanyeli “Ülkemizde özellikle kan hastalıklarında kemik iliği için donör arayışı süreci zorlu ve yıpratıcı bir etkiye sahip. Oysa buna alternatif çok daha kolay bir yöntem söz konusu; o da kordon kanı kök hücresi. Bu nedenle kordon kanlarının saklanması büyük önem taşıyor. Ayrıca kök hücre konusunda göbek kordonu kemik iliğine kıyasla çok daha saf bir içeriğe sahip. Herkesin bu konuda bilinçlenip bebeklerinin kordon kanını kendileri ve ailelerinin sağlığı için saklatma konusunu değerlendirmeleri gerekiyor” diyor.

Göbek kordon kanı doğum sırasında saklanmalı

Tanyeli, kordon kanının önemini şu şekilde aktarıyor: “Bireylerin kemik iliğinden kök hücre elde etmek için ameliyathane ortamında işlemler gerçekleştirilir. Bazı donörler ise bu işlemden kaçınabiliyorlar. Bu nedenle oluşturulan donör havuzu reel bir karşılık oluşturmayabiliyor. Oysa göbek kordonundaki kandan doğum sırasında basitçe elde edilen kök hücreler yeni doğmuş bir bebeğin kök hücreleridir ve herhangi bir kimyasal ile henüz karşılaşmamıştır. Kemik iliğinden alınan kök hücreler ile kıyaslandığında çoğalma ve farklılaşma yetenekleri çok yüksektir. Ve olası bir tedavide kemik iliği naklinden çok daha ekonomik ve kolay erişilebilir olması göbek kordonunu daha da önemli kılmaktadır. Günümüzde hastaların yaklaşık yüzde 70’ine uygun donör bulunamıyor. Oysa göbek kordonundaki kandan elde edilen kök hücreler, eğer saklanmışsa uyum problemini büyük oranda ortadan kaldırıyor. Çünkü aile içinde doku uyumu şansı daha fazla. Yani kordon kanı hastalığa yakalandığınız anda donör arayışı sürecini bir şekilde ortadan kaldırıp, bir an evvel tedavi sürecine geçmenizi sağlıyor. Bunun için yapmanız gereken tek şey; bebeğinizin kordon kanını doğum sırasında saklatmaya karar vermektir. Doğum şeklinin normal veya sezaryen oluşunun kordon kanı alım sürecine herhangi bir etkisi bulunmuyor. Doğumdan hemen sonra, bebek göbek bağından ayrılır ayrılmaz doğum ekibi tarafından alınan kordon kanı, kordon kanı bankalarında saklanabiliyor” diyor.

Kordon kanı ile Türkiye’de 15 hasta hayata tutundu

Türkiye’nin ilk kordon kanı bankası olan ve Avrupa’nın en güçlü kordon kanı ve doku bankası FamiCord Group bünyesinde yer alan Yaşam Bankası’nın Türkiye Sorumlusu Serdar Burku da bugüne dek bünyelerinde sakladıkları kordon kanları sayesinde Türkiye’de toplam 15 hastanın yeniden hayata tutunduğunu söylüyor.

Türkiye’de yılda 1 milyon 300 bin doğum gerçekleştiğini, bu sayının Almanya ve İngiltere’nin toplamından fazla olduğunu ifade eden Burku “Bununla birlikte Türkiye’de kordon kanı saklanma oranı halen olması gereken seviyede değil. Türkiye’de maalesef kordon kanları büyük oranda çöpe gidiyor. 80 milyonluk nüfusa sahip Türkiye’de sadece 30 bin bebeğin kordon kanı saklanıyor. AB ülkelerinde doğumlarda kordon kanı saklama oranı yaklaşık yüzde 2 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 0,5. AB ülkeleri ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde aileler, doktorlar tarafından kordon kanı bankacılığı konusunda bilinçlendiriliyor, kordon kanının çöpe gitmesi yerine saklanması gerektiği vurgulanıyor.

Türkiye’de de kordon kanı bankacılığı gün geçtikçe artan değeriyle tüm anne-babaların doğum öncesi mutlaka değerlendirmesi gereken bir konu. Bu yüzden biz de Türkiye’de eğitim faaliyetleri ve etkinliklerle kordon kanı saklanması konusunda bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Çocuk ve aile sağlığının korunması açısından kök hücre üretimi ve tedavilerinin ülkemizde gelişmesi amacıyla kamu-özel sektör iş birliğinde potansiyelimizi mutlaka değerlendirmeliyiz. Ne kadar çok kordon kanı kök hücresi, o kadar çok tedavi şansı” dedi. FamiCord Group’un da Türkiye’de uzun süre kalmayı ve bu alanda yeni yatırımlarla büyümeyi planladığını belirten Serdar Burku “Bu yatırımlar farklı firmaları bünyesine katmak kadar yeni klinik çalışmaları da Türkiye’de uygulamak olacak” diyor.