Advertisement

FED dün süpriz bir şekilde faizleri 50 baz puan indirerek, corona virüs’ün global ekonomi üzerinde yarattığı risklere dair ilk adımı attı. Karar çokça tartışılsa da olayın bütününe bakarak yorum yapmakta fayda var.

Birkaç hafta önce global beklentiler, virüsün dünya büyümesini 0.2-0.3 puan civarında düşüreceği yönündeydi. Fakat son bir haftadır beklentilerin hızla bozulduğuna şahit olduk. Geçtiğimiz hafta FED Başkan’ı Powell’ın yaptığı açıklamalarda da FED’in bir faiz indirimine hazırlandığını gören piyasa bunu fiyatlamaya başladı. Fakat piyasanın fiyatladığı “acil bir faiz indiriminden” ziyade, olağan toplantı tarihi olan 18 Mart FED toplantısında 25-50 baz puan indirim yönündeydi.

Para politikalarının etkinliği, en beklenmedik anda beklenmedik kararları almak ile de alakalıdır. FED de benzer yöntemi benimseyerek süpriz bir kararla dün faizi acil bir şekilde 50 baz puan indirdi. Süpriz kısmı indirim değil, zamanlaması. 18 Mart beklentisi zaten vardı piyasada. Sonra ne oldu? Piyasa bir anda “durum bu kadar ciddi mi” endişesi ile alınan karara olumsuz reaksiyon verdi ve endekslerde belirgin satış gördük. İlk andaki piyasa fiyatlamalarına bakarak yorum yapmak sıklıkla yanıltıcı olabilir. Gerçek piyasa fiyatlamasını, ancak rakamlar yerine oturduktan sonra muhtemelen 1 aylık vadede daha doğru değerlendirme fırsatımız olacaktır.

Lakin şunu da atlamayalım. FED kararı öncesinde, ABD 10 yıllıklar %1 gibi tarihsel seviyeye yaklaşmıştı. Verim eğrisi bir resesyon fiyatlamasına geçmişti. Elbette riskten kaçış da, güvenli liman olan ABD 10 yıllık bonolarına ilgiyi arttırdı.

Geldiğimiz noktada, iktisadi süreci, yalnızca arz şoku şeklinde yorumlamak eksik kalabilir. Doğrudur; Çin kaynaklı başlayan arz şoku, tedarik zincirinin bozulması ve üretimin yara almasına sebep oldu. Bunu halihazırda çok çok düşük gelen Çin PMI verilerindende  gördük. Fakat bu gelişmeler, bir yandan da, finansal koşulların sıkılaşması, gelişmekte olan ülke risk primlerinin ve kredi spreadlerinin artması, tüketici güveninin yara alması, turizm-havacılık-sağlık gibi sektörlerin de etkilendiği bir talep şokuna dönüşmüş gözükmekte. Bu da gelişmiş ekonomilerde talep şoku kanalıyla, deflasyon riskini tetikleyebilir. FED bu ihtimale karşı önlem almış gözüküyor. Eğer tüketici tarafında gerçek anlamda bir panik varsa buna para politikasının finansal koşulları gevşetmeye çalışarak yanıt vermesi gerekir. FED de bunu yapıyor.

İkinci sorumuz ise, peki bua dımlar, para politikası faiz adımları yeterli midir? Elbette değil. Özellikle ECB ve BoJ gibi merkez bankaları para politikasında halihazırda sıkışmış durumdalar. Eksi faizi daha nereye kadar düşürebiliriz. Bu bölgelerde maliye politikası adımlarında gecikilmemesi gerekiyor. Hem maliye hem para politikalarının koordineli bir şekilde yanıtı gerekli. Fakat Avrupa’nın yine oldukça ağır hareket ettiğine de şahit olmaktayız.

Eğer durum, piyasaların algıladığı şekilde, acil bir faiz indirimi yapacak kadar ciddi ise; FED’in attığı bu adımın münferit olarak derde deva olmasını beklemek bir miktar iyimserlik olabilir. Başka adımlara da ihtiyaç var. Mart 18 FED toplantısında da piyasalar bir indirimi daha fiyatlamakta. Bundan ziyade maliye politikaları, altyapı harcamaları gibi adımlarının da desteği gerekli gözüküyor.

Bir de aksi argümana bakalım. Durum çok abartılmış olabilir, paniğe sebebiyet vermiş olabilir, FED yanlış adım atmış olabilir. Bu durumda varlık fiyatları düşük faiz ortamının yarattığı etki ile yeniden hızlı yükselişine devam eder, istemediğimiz iktisadi yan etkiler ortaya çıkar.

Fakat zaman göstermiştir ki; dünyada onca parasal gevşemeye rağmen sanılanın aksine enflasyon ve talep patlaması olmamaktadır. Gerçekleşen ekonomik veriler, FED’in geçtiğimiz yıl attığı 75 baz puanlık 3’lü faiz indiriminin aslında ne kadar da haklı olduğunu göstermektedir. Geleneksel iktisat öğretilerinin (old school) değiştiğini kabul etmek lazım. Ekonomi yaşayan bir canlı ve yapısı değişmeye mahkum.