Taşköprü sarımsağı mı yoksa Çin sarımsağı mı tüketmek istersiniz?
Tarım-Analiz programında ‘Yerli Malı Haftası’ dolayısıyla Taşköprü sarımsağının hikayesini gündeme getirdik.
Ünü yurtdışına kadar taşmış, Türkiye’nin marka olmuş bir tarım ürünü dururken, neden Çin’den ithal edilmek zorunda kalındığını sorguladık.
Bildiğiniz üzere doğal antibiyotik olarak nitelenen sarımsak, gıda olarak tüketilmesinin yanı sıra ilaç, kimya ve kozmetik sanayinde de geniş bir kullanım alanı olan çok kıymetli bir ürün.
Ancak tıpkı diğer tarımsal ürünlerdeki gibi sarımsakta da üretimden, işlenmesi ve hatta pazarlanmasına kadar birçok sorun yaşanıyor.
Kastamonu Taşköprü’de hem sarımsak üretimi yapan hem de kurduğu işleme tesisiyle bu ürünü katma değerli hale getiren Göksoy Gıda şirketinin sahibi Şükrü Göksoy, zincirin tüm halkalarındaki sorunları tek tek sıraladı.
Türkiye’de sarımsak üretiminin yetersiz olmasının temel sebepleri arasında tarım arazilerinin parçalı olmasının yanı sıra plansızlık, tarımsal girdilerin pahalılığı, düşük verim, örgütlenme ve pazarlama/fiyat sorunlarının geldiğini belirten Göksoy, “Tarımsal üretimin tek parça ve geniş arazilerde yapılması, mekanizasyonun etkin kullanımı ve kooperatifleşme ile ürün spesifikasyonu ve fiyatında istikrar sağlanabilir. Üretimin arttırılmasındaki amaç ilk olarak ithalatı engellemek, ikinci aşamada ihracata yönelmektir” diyor.
Dekar başına sarımsak veriminin düşük olmasına da dikkat çeken Göksoy, resmi verilere göre ortalamanın 800 kilogram olduğunu hatırlatıyor. Göksoy, Mısır’da bu rakamın 2 bin 400 kilogramı bulurken, Çin ve ABD gibi ülkelerde 1,800 kilogramı geçtiğini belirtiyor.
Hasat edilen ürünlerin planlı olarak stok yönetiminin yapılabilmesi durumunda yıl boyunca depolanabilmesiyle ithalatın önüne geçebileceklerini kaydeden Göksoy, “Diğer türlü ürünler sağlıksız ve uygun olmayan şartlarda depolandığı için ciddi bir ürün kaybı da söz konusu” diyor.
Göksoy’a göre lisanslı depoculuk altyapısı oluşturulursa, çiftçiler sözleşmeli olarak üretime teşvik edilebilir.
Türkiye’de sarımsağın özellikle gıda sanayi açısından katma değerli üretime müsait bir ürün olduğunu kaydeden Göksoy, yeni ürün geliştirilmesi sayesinde pazarın da çeşitlendirilebileceği görüşünde.
Örnek mi?
Soyulmuş sarımsak, sarımsak salamura, yağda közlenmiş, kekikli, kuru domatesli, beyaz peynirli sarımsak, sarımsak püresi, sarımsak granül, közlenmiş ya da tek kullanımlık sarımsak püresi bunlardan bazıları…
Ancak bu alanda da her şey tozpembe değil.
Ham kuru sarımsak ithalatında alınan verginin yüzde 53 olduğunu hatırlatan Göksoy, işlenmiş sarımsaktan alınan verginin ise yüzde 19 olmasına, “Bu durum içeride yerli sanayi oluşumunu baltalamaktadır. Sarımsakta bu gibi konular konuşulmalı ve çözüme kavuşturulmalı” yorumunda bulunuyor.
Katma değerli üretim kadar ürünün hak ettiği değerde pazarlanabilmesi de önemli…
Sarımsağın sağlığa faydaları konusunda tüketici bilinci arttıkça sarımsağa talebin her yıl arttığını ve daha da artacağını ifade eden Göksoy, sarımsak ihracatında öncelikli hedef pazar olabilecek Avrupa ülkelerinin Çin ve İspanya’dan sarımsak ithal ettiğini belirtiyor.
Örneğin İspanya…
Göksoy’un paylaştığı verilere göre 2015/2016 sezonunda 21 bin hektar ekili arazide 200 bin ton sarımsak üreten İspanya, 100 bin tonu Avrupa ülkelerine olmak üzere toplamda 150 bin tondan fazla ihracat gerçekleştiriyor. Birim fiyatı 2,30 Euro’dan toplamda 350 milyon Euro sarımsak ihracat hacmi var.
Çin ise 20 milyon ton sarımsak üretimi ile ilk sırada yer alıyor ve dünya sarımsak üretiminin yüzde 70’ini karşılıyor. 2015/2016 sezonunda ihracat birim fiyatı ise 2,75 dolar seviyesinde.
Dönelim Türkiye’ye…
Sarımsakta arz talebi karşılamadığı için açığı ithalatla kapatmaya çalışıyoruz.
Türkiye, geçen yıl 3 bin 867 ton sarımsak ithalatına 11 milyon dolar ödedi. Ton başına 1,500 dolar gümrük vergisini de eklediğinizde ithal sarımsağın maliyeti yerli sarımsağın üstüne çıkıyor.
Göksoy neredeyse resmi ihracat rakamına yakın denebilecek hacimde de kaçak yollarla Türkiye’ye getirilen sarımsakların olduğunu iddia ediyor.
İthalatın büyük kısmının Türkiye’de yerli sarımsağın raf ömrünün sona erdiği tarihten sonra yapıldığını hatırlatan Göksoy, “İthalat ihtiyacını doğuran sebep Türkiye’de üretimin düşük olması ve sarımsağın sezon boyunca raf ömrünün yetersiz kalması. Sezonda hasat edilen sarımsaklar planlı bir şekilde soğuk hava depolarında muhafaza edilirse yeni sezona kadar yetecek sarımsak stoklanmış olur. Sarımsağın tarımsal üretimi arttırılıp, uzun süreli depolaması yapılarak ithalatın önüne geçilebilir” yorumunda bulunuyor.
Yani sorunun temelinde yine planlama eksikliği ve üretimden pazarlamaya kadarki sürecin sağlıklı yönetilememesi var.
Sarımsak ithalatımız miktarsal ve rakamsal açıdan az gözükebilir ama unutmayın ki bugün net ithalatçı olduğumuz birçok kalemde süreç benzer şekilde ilerliyor.
Sorunlu alanlarla ilgili yapıcı politika geliştirilmediği zaman ilk etapta ufak miktar ve rakamlarla başlayan ithalat sonrasında katlanarak artıyor.
Yazımız sarımsakla ilgili olsa da sorunlar birçok tarım ürünü için neredeyse aynı sayılır.
Sarımsağı çıkarıp yerine başka bir tarım ürününü koysak da sektör temsilcilerinin benzer sıkıntıları dile getireceğinden eminiz.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com