Advertisement

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Cumhurbaşkanlığı 2019 Yıllık Programı 303 sayfadan oluşuyor.

Resmi Gazete’nin 27 Ekim 2018 tarihli mükerrer sayısında yayımlanan programda “Tarım ve Gıda” başlığı tarafına göz attık.

Tarımın bu yılki performansına dair öngörü ve beklentilerin paylaşıldığı programda, birçok raporda görmeye alıştığımız kronik sorunlara dair tespit ve çözüm önerileri benzer şekilde kaleme alınmış.

Hatırlayacağınız üzere 2017 yılında tarımsal üretimde büyüme oranı, 2016 yılında yaşanan gerilemenin ardından yüzde 4,9 olarak gerçekleşmişti.

2018 yılında ise tarımsal üretimde yavaşlama öngörülüyor ve sektörün yılsonu büyüme oranının yüzde 1,3 olacağı tahmin ediliyor.

Ancak mevcut şartları göz önüne aldığımızda bu rakam bize oldukça iyimser geldi. Çünkü kırsaldaki duruma baktığımızda bu yıl tarım sektöründe daralma yaşanması sürpriz olmaz.

Tarımsal katma değerde de 2018 yılında bir gerileme öngörülüyor.

Tarımsal katma değerin GSYH içindeki ağırlığı 2017 yılında yüzde 6,1 seviyesine gerilemiş iken, 2018 sonunda bu oranın yüzde 6 civarına düşmesi bekleniyor.

2017 yılında sektörün toplam istihdam içindeki payı yüzde 19,4’e gerileyerek istihdam 5,5 milyon kişi olarak kaydedilirken, 2018 yılında bu oranın yüzde 18,8’e gerilemesi öngörülüyor.

Programda tarım arazilerimizdeki kayıplara da değinilmiş.

7 YILDA 1 MİLYON HEKTAR TARIM ARAZİSİNİ KAYBETTİK

Türkiye’nin tarım arazisi varlığı 2010 yılında 24,4 milyon hektar iken 2017 yılında 23,4 milyon hektara gerilemiş. Yani son 7 yılda 1 milyon hektar tarım arazimizi kaybetmişiz.

Programda “Hayvancılık” ile ilgili alt başlık açılmış.

Enflasyon üzerinde önemli baskı oluşturan kırmızı et fiyatlarında yaşanan yükselişin önüne geçilmesinde kırmızı et arzının artırılmasının önemine vurgu yapılırken, hem büyükbaş hem de küçükbaş canlı varlığında talebi karşılayacak yeterli seviye ve süreklilik arz eden bir yapının olmadığının altı çiziliyor.

Programda söz konusu sorunlardan ötürü 2011-2017 yılları arasında damızlık, besilik ve kasaplık olmak üzere yaklaşık 2,8 milyon büyükbaş hayvan ithal edildiği hatırlatılıyor.

Hayvancılık sektöründe kırmızı et üretiminin nitelik ve nicelik olarak artırılmasına yönelik önemli bir dönüşüm ihtiyacı bulunduğuna dikkat çekilen programda, büyükbaş hayvan varlığının artırılması amacıyla kısa vadeli çözüm olan ithalat yerine yurt içinde üretimin sürdürülebilir şekilde geliştirilmesinin önemine vurgu yapılıyor.

ÇAYIR VE MERALARIN KORUNMASI VE ISLAHI YETERSİZ

Yem bitkileri üretiminin talebi karşılayamaz durumda olduğunun altı çizilen 2019 Yıllık Programında, çayır ve meraların korunma ve ıslahının yetersiz olduğuna vurgu yapılıyor.

Hayvancılık sektöründe fiyat dalgalanmalarından en çok etkilenen sektörlerin başında karma yem sanayiinin geldiği belirtilirken, girdi olarak hububat ve yağlı tohumlar başta olmak üzere bitkisel ürünleri kullanan yem sektöründe üretim artış hızının bitkisel üretim arzındaki artıştan fazla olduğu kaydediliyor.

Rapor niteliğindeki programda, “Son 20 yılda hububat üretimi yaklaşık 5,7 milyon ton ve yağlı tohum üretimi 1,6 milyon ton artarken, karma yem üretimi 17,5 milyon ton artış gösterdi. Bu durum sektörün ihtiyacı olan bitkisel hammaddelerin yaklaşık yarısının ithalat yoluyla karşılanmasına neden olmakta ve cari açığa ciddi bir katkı yapmaktadır” denildi.

Bundan yaklaşık 2 yıl önce Milli Tarım Projesi ile gündeme gelen desteklemelerin 5 yıllık dönemleri kapsayacak şekilde açıklanması fikri 2019 yıllık programında da yer bulmuş.

Programda, “Halen yıllık olarak tespit edilen hayvancılık destekleme konularının ve destek tutarlarının, 5 yıl gibi uzun dönemleri kapsayacak şekilde belirlenmesi, üretim kararlarının ve tercihlerinin istikrarlı şekilde uygulanmasını sağlayacaktır” deniliyor.

17 MİLYAR LİRALIK DESTEK   

2018 yılında 14,5 milyar TL olan tarımsal destekleme bütçesinin 2019 yılında yüzde 17,3 artırılarak 16 milyar 989 milyon TL olması planlanıyor.

Ama desteklemelerin alt kalemlerine baktığımızda çiftçi açısından en büyük maliyetlerin başında gelen mazot ve gübre gibi girdilerdeki artışın sınırlı kaldığını söylemek yanlış olmaz.

Örneğin son 1 yılda fiyatı ikiye katlanan gübrede 2019 yılı desteği 554 milyon TL olarak hesaplanıyor. Gübrede 2018’deki destekleme rakamı 553 milyon TL idi. Yani %0,2’ye denk gelen 1 milyon liralık bir artış söz konusu olacak.

Gübrenin 2018 destekleme bütçesinden aldığı pay yüzde 3,8 olurken, 2019’da yüzde 3,3’e gerileyecek.

Yine maliyetlerde ilk aklan gelen mazotta ise geçen yıla göre yüzde 10’luk bir artış ile destekleme rakamı 2 milyar 90 milyon liraya çıkarıldı. Ancak yine mazotun 2019 tarımsal destekleme bütçesinden aldığı pay 2018’e göre yüzde 13,1’den yüzde 12,3’e geriliyor olacak.

Tabii bir de destekleme rakamı kadar destekleme sistemine ilişkin de eksiklikler söz konusu.

2019 Yıllık Programında, tarımsal desteklerin incelenmesi, sadeleştirilmesi, etki analizinin yapılması, desteklenecek ürünler ve destekleme birim tutarlarının analiz sonuçlarına göre her yıl yeniden belirlenmesini sağlayacak yeni bir destekleme anlayışının benimsenmesi öneriliyor.

Yani desteklerin nicelik kadar nitelik sorununa da dikkat çekiliyor.

Programın “politika ve tedbirler” kısmında bugüne kadar süregelen kronik sorunlara dair eylem planları açıklanıyor ama önemli olan teoride hep dile getirilen ve gündeme alınan bu konulara dair icraatların ortaya konması.

Zira tarımdaki kronik sorunların tespiti ve çözüm önerisi noktasında bir sıkıntımız yok.

Sıkıntımız, kronik sorunları ortadan kaldıracak yapısal reformları hayata geçirememekte.

113 ÜLKE ARASINDA 49’UNCUYUZ

Bahsettiğimiz sıralama Küresel Gıda Güvenliği Endeksi ile ilgili.

2019 Yıllık Programında Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2017 sıralamasına göre, Türkiye 113 ülke arasında 49’uncu sırada yer alıyor.

Bu endekste, Türkiye erişilebilirlikte (ekonomik ulaşılabilirlik) 54’üncü, bulunabilirlikte (fiziksel ulaşılabilirlik) 50’nci, kalite ve gıda güvenilirliği boyutlarında ise 39’uncu sırada yer alıyor.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com