Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Gökhan Şen Gümrük Birliği ve Son Gelişmeler
Gökhan Şen
Gökhan Şen
Marmara Üniversitesi 'Aktüerya' Bölümü mezuniyeti sonrası, 2007 yılında Finans Bölümü üzerine master yaptı. 2007 yılında Ata Yatırım'da Yatırım Danışmanı olarak kariyerine başladı, 2009 yılından itibaren Fon ve Portföy Yöneticisi olarak devam etti. 2010-2013 yılları arasında Bloomberg HT'de Araştırma Müdürü olarak görev aldı. 2013-2015 yılları arasında Ak Yatırım'da Uluslararası Piyasalar Araştırma Müdürü olarak çalıştı. Bloomberg HT'de Eonomi Koordinatörlüğü görevinin ardından Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yaptı.

Gümrük Birliği ve Son Gelişmeler

Giriş: 18 Ağustos 2017, Cuma 15:50
Güncelleme: 18 Ağustos 2017, Cuma 15:52

Almanya Şansölyesi Merkel, Türkiye ile tansiyon düşmeden gümrük birliğinin güncellenmeyeceğini ilan etti. Eylül ayında genel seçimlere gebe olan ülkeden gelen bu açıklama politik bir söylem mi yoksa eyleme dönüşecek bir yolun başlangıcı mı bu önemli olacak.

GÜMRÜK BİRLİĞİ VE ÖNEMİ

63 Ankara Anlaşması ve 73 Karma Protokol'e dayanarak başlatılan Ortaklık Konseyi Kararı ile 31 Aralık 1995'te yürürlüğe giren Gümrük Birliği (GB), AB ve Türkiye arasındaki sanayi mallarının ve işlenmiş tarım ürünlerinin serbest dolaşımı esasına dayanır. Ne var ki memleketimizin ekonomik yapısı düşünüldüğünde bu birlik bizim milli hasılamızın ancak %20'sine tekabül eden malları kapsamaktadır*.

Türkiye ekonomisinin %70 oradan hizmet sektöründen mürekkep olduğu düşünülürse, güncellenerek yenilenmesi kritik önemdedir. Diğer yandan, AB-TR arasında yenilenecek bir anlaşma ülkemizin, AB'nin taraf olduğu TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) gibi anlaşmalara paydaş olması için de bir ön koşuldur. TPP (Trans Pasifik Anlaşması) ise ABD tarafından çöpe atıldığı için burada anmıyorum.

Gümrük Birliği'nin geliştirilmesinin sağlayacağı önemli faydalardan biri yarım yamalak işleyen ve birçok alanda eksik rekabet barındıran sektörlere nüfuz ederek bunlarda verimliliği öne çıkarmak olacaktır. Örneğin, AB'nin anlaşma adına ön şartlarından biri olan Kamu İhale Kanunu (KİK) bunlardan biridir. 15 yılda neredeyse 150'den fazla kez değiştirilen KİK kamunun satın almalarında ve iş yapış biçiminde hatırı sayılır değişikliklere yol açacağı gibi kamu yararına daha ucuz ve daha kaliteli alımın önünü açabilir. Bu yolla, yabancılara açık şekilde düzenlenen kamu alımları son yıllarda GSYİH'nin kabaca %5'ine** tekabül etmektedir.

İşlenmemiş tarım ürünleri alanında gelecek bir güncelleme ise etkin çalışmayan üretici-son tüketici zincirlerine darbe vuracağı gibi birçok üreticiyi de rekabete zorlayacaktır. Bunun, başlarken tarım kesimi için olumsuz ancak kullanıcılar adına olumlu bir denge yaratacağını tahmin etmek güç değil.

İSTENEN OLDU MU, OLACAK MI?

Gümrük Birliği çoğu zaman siyasi olarak da bir tartışma alanı olmuştur. Ülkenin pazar haline geldiği siyasi söylemini belleyen de ülkenin dışa açılmasında katkısını yadsımayanlar da bulunabilir. Diğer yandan, AB'nin Türkiye'nin dış ticareti içindeki payına baktığımızda aslında anlamlı sayılacak bir değişim 1995 ve 2017 yılları arasında ben bulamadım***. Sadece AB'den yapılan ithalatın, toplam dış alımımızın içindeki payının azaldığını görüyoruz. Başka bir deyişle, AB'den alımlarımız nispi olarak gerilemiş.

Tartışılması gereken bir diğer önemli konu ise anlaşmazlıklarda çözüm. AB ile yaşanan ticari uyuşmazlıkların çoğu zaman istenen hızda ve yöntemlerle çözülemediğini görüyoruz. Bu, özellikle küresel krizin tokadını yemiş bölgede birçok firmanın hukuki endişelerle ticaretten geri durmasına yol açıyor. GB'nin güncellenip tam uyuma yaklaşılması halinde hukuki uyumun da artacağı ve mal & hizmet alışverişinin önünün açılacağını tahmin etmek güç değil.

Tarımda yerli şirketlerin rekabetten başlangıçta olumsuz etkilenebileceklerinin altını çizdik ancak örneğin finansal hizmetlerde AB'nin çok önünde olan bankacılık servislerimizin bölge ile çok rahat rekabet edebileceklerini ve AB ülkelerinde kolaylıkla şubeler tesis edebileceklerini anmadan geçmemek gerekiyor. Gerek dijitalleşme gerekse de sunulan servislerde ülkemiz, bölgenin birkaç on yıl önünde gitmektedir. Bunun gibi avantajların hem bankacılığımızın gelişmesinde hem de finansal hizmetlerin yurt içinde gelişmesinde önemli payı olabilir.

Gerçekleşmiş bir örnek vermek gerekirse, beyaz eşya sektörünü anmak gerekecek. Çin'den sonra dünyanın 2. büyük beyaz eşya üreticisi olan ülkemiz AB standartlarını yakaladıktan sonra kendi içinde küçük bir devrim yaşamıştır. Bugün, geçtiğimiz 20-30 yılın büyük markaları ya Türkiye'de üretim yapmakta ya da Türk markalar ile işbirliği yapmaya çalışmaktadırlar. Üstelik geçmişin birçok büyük markası artık ya fason üretici olmuş ya da diğerleri tarafından satın alınmışlardır. Çağdaş rekabete uyum sağlayarak küresel rekabete hazır olmanın en iyi örneklerinden biri bu sektördür.

Küresel ticaret, Lehman krizinden sonra çakılmıştır. Ülkelerin buna bulduğu çözümler serbest ticaret anlaşmaları, vergi cennetlerine baskı, vergi oranlarının düşürülmesi, mali ve parasal politikalar ile destek ve küresel şirketlere ceza gibi yüksek vergiler kesilmesidir. Türkiye'nin bu planda mali imkanlarını elden geldiğince kullandığını ve toplayacağı vergilerin peşine düştüğünü görüyoruz. Vergi reformu ve küresel anlaşmalara taraf olmak ise eksik kalan parçalardır. GB müzakereleri bu bakımdan önem taşımaktadır.

Son olarak, siyasi yazgısını bir türlü ortak çizgiye taşıyamadığı ve artık kendi sorunları ile hemhal olmuş AB ile hiç olmazsa ticari ilişkilerini eşit koşullarda yürütebilmek ve yerli ekonomimizi daha verimli hale getirmenin bir yolu olarak Gümrük Birliği'nin güncellenmesi oldukça hayati hale gelmiştir. Bunun için ülkemizin istekli olması, AB'nin de ülkemizi eleştirdiği alanlar olmakla birlikte artık Türkiye'ye ekonomik olarak bir nefes alma alanı açması gerekmektedir.

*TÜSİAD, Gümrük Birliği'nde Yeni Dönem ve İş Dünyası raporu

** http://www.ihale.gov.tr/ihale_istatistikleri-45-1.html