Google CEO'su Sundar Pichai Google'ın gelecek planlarını anlattı
-
Google CEO'su Sundar Pichai, şirketin yeni evi Londra'daki Kings Cross'ta, Google'ın gelecek planlarını, misyon ve vizyonunu anlattı
Google’ın amacı ve hedefi ne? Gerçekleştirmek için neler yaptınız?
Amacımız, mümkün olduğu kadar çok insana bilgi aktarımını sağlamak. Google Search’ü düşünün. İngiltere’de bir ilkokul öğrencisi ya da benim gibi Chennai, Hindistan’da büyüyen bir çocuk, Oxford ya da Cambrigde’deki bir profesörle aynı bilgilere ulaşabiliyor. Bu, dünyanın geçmişteki işleyişini düşündüğümüzde çok büyük bir değişim. Geçmişte, sınırlı sayıda insanın bilgiye ulaşma imkânı vardı. Teknoloji sayesinde artık bilginin gücünü ve itibarını çok daha fazla insana ulaştırabilmek mümkün. Bizi heyecanlandıran işte bu. Biz, bilginin ve teknolojinin faydalarını olabildiğince çok insana iletmek için kararlılıkla çalışıyoruz. Yaptığımız işin merkezinde herkes için üretmek var. ABD’deki seçimlerin de arasında olduğu son olaylar eşitsizlik ve insanlar arasında kutuplaşma gibi zorlu meseleleri su yüzüne çıkardı. Bunlar uzun bir süreçte çözülebilecek çok zor problemler ve elbette elimizde çözüm için gereken cevaplar yok. Ancak bilginin faydalarını elimizden geldiğince geniş bir alana yayma misyonumuz bu zorlukların bazılarının çözümünde yapıcı bir rol oynayacak.
Bu amaçlar, Google’ın ürettiği ürünleri nasıl şekillendiriyor?
Google Maps’e (Google Harita) bir bakın. Herkese, nerede olurlarsa olsunlar yönlerini belirlemede ve dünyayı keşfetmelerinde yardımcı oluyor. Hatta Google Maps, gözden kaçan tüm topluluk ve mahalleri birleştirme konusunda bile geliştirildi. Brezilya, Rio de Janeiro’da her 5 sakinden biri haritalara dahil edilmeyen gecekondu bölgelerinde yaşıyor. Bu da 1.4 milyon insanın iş başvurusu sırasında belirtecek bir adresinin olmadığını, en önemli hizmetlere ulaşamadıklarını ve bir vatandaş olarak en basit haklara bile sahip olamadıklarını gösteriyor. Biz sivil toplum örgütleriyle çalışarak, 26 topluluğun yaşadıkları bölgelerdeki sokakları Google Maps üzerinde görünür hale getirdik ve buralarda yaşayan insanların bundan faydalanmalarını sağladık. Bir diğer örnek ise Google Translate (Google Çeviri).
‘ALMANYA’DA ARAPÇA ÇEVİRİDE 5 KAT ARTIŞ VAR’
Çeviri konusunda yaşanan ilerlemeler hayatımıza nasıl yansıyor?
Bu ürün, tek bir tuşa dokunuşunuzla yüz dil seçeneği arasında metin ve cümle çevirisi yapıyor. Google Translate, her yıl milyarlarca insanın iletişim kurarken karşılaştığı engelleri aşmasına yardımcı oluyor. Çince’den İspanyolca’ya, Gallerce’ye kadar... Çevirinin etkisini en çok kriz zamanlarında görüyoruz. Son dönemde mültecilere Avrupa’daki zor zamanlarında yardımcı olmasını örnek verebiliriz. Sadece Almanya’da Google Çeviri’nin Arapça kısmını kullananların sayısında 5 kat artış var. Mültecilerin yeni bir hayata başlayabilmesinde iletişim anahtar. Heyecanlıyız, çünkü bilgisayar bilimine yaptığımız yatırımlarla daha büyük problemlerin üstesinden gelebiliriz. Machine Learning (Öğrenen Makine) ve AI (Yapay Zekâ) bunun örnekleri. Geleneksel bilgisayarın aksine, Öğrenen Makine, mühendislere kodlama ve yeni tecrübeler kazanmak için daha etkili bir yöntem öneriyor. Öğrenen Makine sayesinde, bilgisayarlar çok büyük oranda yinelenebilir ve gelişebilir. Biz artık teknolojiyi her zamankinden fazla problemi çözmek ve çok daha fazla insana hizmet etmek için kullanabileceğiz.
Öğrenen Makine gelecek için neler vaat ediyor?
Öğrenen Makine ile neyin mümkün olduğunu anlamak için Google Translate’e yakından bakalım. Yabancı dil öğrenmenin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz; bu hem insanlar hem de bilgisayarlar için geçerli. Bilgisayar programları çeviri konusunda yıllardır yardımcı oluyor ama çevirilerin niteliği kısıtlı. Bu çeviriler her zaman gerçek insanın konuşabileceği kelime ve cümleleri üretmezler. Bir atasözü, deyim ya da düşünürlerin sözleri anadilde olduğu gibi çevrilmeyebilir. Örneğin Jorge L. Borges’in güzel bir sözü var: “Seni sen yapan, yazdıkların değil okuduklarındır.” Bunu Google Translate’in önceki modeli şöyle çeviriyor: “Sen, yazdıklarınız yüzünden değil, okuduğunuz şey yüzünden olduğunuz kişisiniz.” Öğrenen Makine sayesinde mümkün kılabildiğimiz yeni sistemimiz ise daha doğal ve anlaşılır çeviri üretmemizi sağlıyor, çünkü makine zamanla öğreniyor. Bu geliştirilmiş çeviri sistemini İngilizce ile Fransızca, Almanca, Japonca, Korece, Portekizce, İspanyolca ve Türkçe arasında çeviri yapabilecek şekilde genişlettik. Birkaç hafta önce listeye eklenen Çince ile birlikte yeni sistemimiz, dünyanın üçte birinin kullanmakta olduğu 8 dil arasında çeviri yapıyor. Bilgisayar çevirisi ve insan çevirisi arasındaki kalite farkını yüzde 50’den fazla kapattık. Bu tek adımı, 10 yıldaki tüm adımlardan daha büyük sıçrayış olarak görüyoruz.
Teknolojinin kültür alanına katkıları...
Tıpkı dil gibi, insan kimliğinin diğer önemli yapı taşlarından biri de kültür ve sanat. İlginç bir şekilde, teknolojinin ve Öğrenen Makine’nin ortak mirasımızı koruyup geliştirebilmede büyük rol oynayabileceğini keşfettik. Bu umutla Google Cultural Institute’u (Google Kültür Enstitüsü) kurduk. Son 5 yılda 70 ülkede 1000’den fazla kuruluşla çalışarak dünya kültürel mirasını, online olarak küresel anlamda erişilebilir hale getirdik. Bugün, internet bağlantısı olan herkes Tate Modern’deki bir başyapıtı ya da St. Paul Katedrali’nin kubbesini bulunduğu yerden kıpırdamadan yakından görebilecek. Google mühendisleri bu deneyimi bir adım öteye taşıdılar. Öğrenen Makine’nin insanların gözünden kaçabilecek desen ve detayları fark edebilmesi için sanatçılarla birlikte çalıştılar. Öğrenen Makine yaklaşık 200 bin sanat eserini öğrendi. Bunun bize katkısı ise, görsel benzerlikleri kullanarak sanat eserlerini çok büyük bir ölçekte organize etme ve tek bir sanal harita sayesinde, tüm sanat eserlerinin görsel olarak nasıl birbirine bağlandığını görmek. Bu aşamada, bilgisayar otomatik olarak benzer görüntüleri birbirine bağlıyor ve eserlerin meydana getirildikleri yıllar ya da yerler farklı olsa dahi, aralarında beklenmeyen bir bağlantı oluşuyor. Artık Afrika’daki bir sanat öğrencisi, British Museum’daki bir müdürün ulaşabildiği sanat eserine kolaylıkla ulaşabilir.
‘BAŞARININ ANAHTARI AÇIKLIK’
Android işletim sisteminin başarısının sırrı ne?
Biz internetin yeni fikirleri ve insanları ileri götürme konusunda güçlü bir dengeleyici olduğuna inanıyoruz. Herkesin bir girişimci, geliştirici ve yaratıcı olabileceğini düşünüyoruz. İnsanların bunu gerçekleştirmesine yardımcı olabilmek için onlara teknoloji ve gerekli araçları sağlıyoruz. Bunun bir örneği Android. Android, geliştiricilerin, cihaz üreticilerinin ve taşıyıcıların geniş tüketici kitlesine ulaşmalarına ve başarılı işler kurmalarına olanak sağlar. Android’in bu başarısının anahtarı ise ‘açıklık’tır. 2007’de, akıllı telefonlar nadir ve pahalıydı, gücü yetenler tarafından kullanılabiliyordu. Biz yenilikleri teşvik ederek ve tüketiciler için seçenekleri artırarak bunu değiştirmek istedik. Android’i dışarıya kapalı bir sistem olarak üretebilirdik. Ancak bunun yerine ücretsiz ve açık kaynaklı bir işletim sistemi olarak ürettik. Ve bu sistem hâlâ pazardaki en esnek seçenek. 1300’ün üzerinde markaya ait 24 binden fazla cihaz modeli Android’le çalışıyor. Ve yüz binlerce geliştirici, kendi uygulamalarını dünyanın her yerinde Android kullanan milyarlarca insana dağıtabiliyor.
Ekonomide internetin sunduğu fırsatlarından yararlanmak...
Kendi telefon işletim sistemimizi paylaşmanın ötesinde, insanların her gün Google Search ve Youtube’u kullanarak yeni fikirlerin peşinde koştuklarını ve yeni iş girişimlerine imza attıklarını da görüyoruz. Örneğin İngiltere’de, Tricia Cusden, bugüne kadar gözardı edilmiş bir alanda fırsatı değerlendirdi ve yaşlı kadınlar için kozmetik hizmeti veren bir iş kurdu. Emeklilik hayatından vazgeçip Google araçlarını kullanarak Look Fabulous Forever adlı kozmetik şirketini yarattı. Tricia, Google Search’te arama yaparak tedarikçilere ulaştı, onların dikkatini çekti ve Youtube sayesinde bu ürünlerin nasıl kullanılacağını tanıtarak geniş takipçi kitlesi oluşturdu. Bugüne kadar Youtube yayınları yarım milyon kişi tarafından izlendi; Tricia’nın şirketi şimdi ürünlerini 24 ülkeye ihraç ediyor. Tricia’nınki gibi başarı yakalayan işleri görmek bizi fazlasıyla mutlu ediyor. Amacımız, farklı kesimlerden çok daha fazla insanın bizimle beraber dijital ekonomi fırsatından yararlanmasını sağlamak.
Londra’daki kampusun amacı ve özellikleri neler?
Çoğu mühendis olan 2000 kişi, 2016 Ekim ayında bu binaya taşındı ve yolun karşısında yapılacak yeni bir binayla King’s Cross kampusumuza yatırım yapmaya devam edeceğiz. King’s Cross kampusumuzdaki üç binamızda, 7000 çalışana ev sahipliği yapacak toplam bir milyon metrekarelik bir çalışma alanına sahip olacağız. Teknolojik gelişme hızı ve Brexit gibi konularda belirsizliklerin ve endişelerin olmasını anlıyoruz. Ancak, önümüzdeki yıllarda web ve dijital teknolojinin İngiltere’de büyüme lokomotifi olacağına inanıyoruz. Bu sebeple, elimizden geldiğince çok insanın bu olanaktan yararlanmasını sağlamalıyız. Birçok ülkede olduğu gibi İngiltere’de de insanlar dijital yetenekler konusunda eksik, dolayısıyla kendilerini bu büyüyen ekonominin bir parçası olarak hissedemiyorlar. Bir web sitesi yaratmayı, online büyümeyi idare edebilmeyi ve mobil cihazlar ya da video üzerinden tüketiciye ulaşmayı öğrenmeleri gerek. İnsanlara bu desteği sağlamak için, dijital yetenekleri geliştirme programları konusunda yatırımlar yapıyoruz. Her kesimden insanı teknolojik bilgilerle donatıp dijital ortamda yenilikçi, rekabetçi ve meyve veren kariyerlere yelken açabilmelerini amaçlıyoruz.
ÜCRETSİZ ONLINE DİJİTAL AKADEMİ
Kariyer yolunda dijital beceriler nasıl artırılabilir?
Jonathan Blackburn bu açıdan harika bir örnek. 2011’de kendi gayrimenkul bakımı işi olan The Houseman’i kurdu. Sadece 150 poundluk bir bütçeyle her şeyi evden yürütüyordu. İşi büyüdü ancak geçen sene yol ayrımına geldi. 8 haftadır yeni müşteri edinememişti, çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kalacaktı. Tam bu dönemde Leeds’de Google’ın dijital beceriler kursuna katıldı. Bu deneyim ona işine müşteri çekmek için interneti nasıl kullanacağını ve işini nasıl büyüteceğini öğretti. Şimdi şirketinde eskisinden daha çok kişi çalıştırmakla kalmıyor eskiden bir yılda elde ettiği geliri artık bir ayda kazanıyor. İngiltere’deki destek ve eğitim programlarımız çoktan 80 kasabayı dolaştı, 250 bin kişiyi eğitti. Ve bu bizim için sadece bir başlangıç. Gelecek hafta Galler’de yeni eğitim programları açıyoruz. 2017’den itibaren de nerede olursanız olun, online akademimiz tarafından ücretsiz dijital eğitim programı alabilecek, yeni bir online iş kurmaktan işi büyütmeye her şeyi öğrenebileceksiniz. Bu tip yatırımlarla giderek daha çok insan internetin gücünü iş hayatına aktarabilecek.
"1 MİLYON MÜLTECİYE DESTEK VERDİK"
Gelecek nesilleri ilham veren teknolojilerle tanıştırmak ve öğrenmede sanal gerçekliğin rolü ne?
İş hayatının yanında, eğitim sürecindeki öğrencilere de ulaşıp, gelecek nesilleri teknoloji sayesinde yeni araçlara alıştırmak ve eğitim tecrübelerini zenginleştirmek de bizim için büyük bir fırsat. Mesela G Suite’e bakın, online üretkenlik ve işbirliği için bizim oluşturduğumuz ve hizmet uygulamalarından oluşan cloud temelli bir paket. Bunun reklamsız kullanım hakkını dünya çapında 60 milyon öğrenci ve öğretmene veriyoruz. Ücretsiz veriyoruz çünkü bilgi ve işbirliği eğitimde çok önemli bir rol oynuyor. Bu faydaları öğrenci ve öğretmenlerin ayağına getirmek bizim misyonumuzun temeli. Mesela “Expeditions” dünyanın farklı yerlerinde sanal turlar düzenlemenizi mümkün kılan bir mobil gezi uygulaması. Bizim sanal gerçeklik (VR) koleksiyonumuz, var olan müfredatla birlikte kullanılarak daha etkili bir öğrenme sağlayabilir. Expeditions koleksiyonunu telefon, tablet ve VR gözlükleri aracılığıyla kullanarak üç boyutlu tecrübelere sahip olabilirsiniz. Bunu okul otobüsüne binmeden çıkılan okul gezileri olarak düşünün. Avustralya’daki Büyük Mercan Resifi’nden Doğa Tarihi Müzesi’ndeki dinozorlara uzanan bir gezi deneyimi... Bu, öğrenim sürecine yeni boyut getiren inanılmaz bir tecrübe. Uygulamanın sadece bilimi ve doğal dünyayı hayatımızın içine taşımasını değil aynı zamanda çocuklara sanal gerçeklik (VR) gibi giderek gelişmekte olan bir teknoloji hakkında da ilham vermesini umuyoruz.
Göç yolunda mültecilere yardım için Google neler yaptı?
VR gibi teknolojileri paylaşmanın ötesinde, kanıtlanmış teknolojileri ihtiyaç anında Avrupa’da insanlara yardım amaçlı dağıtmak da önemsediğimiz konular arasında. Örneğin Suriye krizi başladığında, finansal anlamda kaynağa, bağlantıya ve bilgiye hızlı bir şekilde ulaşmak acil bir ihtiyaçtı. Biz de partnerlerimizle birlikte çalışarak, 1 milyondan fazla mülteciye destek sağladık, önde gelen sivil toplum örgütlerine yaptığımız 16 milyon dolarlık bağışla mültecilerin yolculuk rotalarındaki duraklarda telefonlarına ve diğer aletlerine internet erişimi için wifi hotspot noktaları ekledik, iletişim araçları için şarj noktaları oluşturduk ve Crisis Info hub uygulamasıyla akıllı telefonlarından temel bilgilere ulaşmalarını sağladık. Kriz devam ettiği sürece biz de mültecilere bulundukları karmaşık ortamda onları yönlendirmek ve alıştırmak konusunda yardımcı olmayı sürdürüyoruz. Örneğin, şu anda Almanya’da yaşayan Iraklı bilgisayar mühendisi Ahmet, mülteci karşılama merkezlerinde bizim bağışladığımız 25 bin Chromebook’tan birini kullanarak sığınmacılara ‘kodlama’yı öğretiyor. İnsanlara en önemli ihtiyaç anlarında, sahip oldukları araçları kullanmaktan en basit bilgiye ulaşmaya kadar her alanda elimizdeki tüm servis ve kapasite ile yardım etmeyi arzuluyoruz.
"FİKİRLERİN KADERİNİ ŞANSA BIRAKMAMAK İÇİN"
“İnternet, her kesimden insan için hem bir donanım hem de güç kaynağı olarak güçlü bir dengeleyici. Bu yüzden sadece bir avuç insan için değil, milyonlarca insan için bilgi paylaşımı yapan ürünler yaratıyoruz. İnsanların iş kurmalarına yardımcı araçlar sunarak çok daha fazla iş alanı ve fırsatlara kapı açıyoruz. Bu kuşağı ve gelecek kuşakları dijital becerilerle donatmayı amaçlıyoruz çünkü giderek daha fazla insan bu dünyaya katılmalı, burada rol almalı. Google’ın ilk günlerinde olduğu gibi, bugün de bir garajda birkaç çocuğun bir bilgisayarın yazılımlarını ve donanımlarını kurcaladığına eminim. Biz bilmiyoruz ama belki şu an geleceği icat ediyorlar. İhtiyaçları olan bilgiyi, araçları ve becerileri onlara sunarak fikirlerinin kaderini şansa bırakmamalarını sağlayabiliriz. Gün gelip fikirleri yükselerek parladığında onlar da dünyaya olumlu katkı yapabilirler.”
HABERTÜRK