Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Gizem Öztok Altınsaç Ticaret savaşı ciddi mi?
Gizem Öztok Altınsaç
Gizem Öztok Altınsaç
2001 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Bilkent Üniversitesi iktisat yüksek lisansına başladı ve aynı üniversitede asistanlık yaptı. Yüksek lisans derecesini Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünden aldı. 2004 yılında, profesyonel hayata adım atarak, Garanti Yatırım'da Ekonomistlik görevine başladı. 2012-2016 yılları arasında Garanti Yatırım'da Başekonomistlik görevini yerine getirdi. Bu zaman zarfında Türk Telekom gibi büyük halka arzlarda ve kurumsal satış süreçlerinde de yer alan Altınsaç, yerli ve yabancı fonlara Türkiye piyasaları ve ekonomisi hakkında Türkiye'de ve yurtdışında araştırma hizmeti verdi. 2018 yılında GOA Danışmalık şirketini kuran Altınsaç, sektördeki çeşitli bankalara ve kurumlara danışmanlık hizmeti de vermektedir. 18 yıldır finansal piyasalarda profesyonel deneyimi olan Altınsaç, Global Yatırım Holding bünyesinde bulunan Actus Portföy Yönetimi'nde 2017-2020 döneminde Ekonomist/Araştırma Direktörlüğü de yapmıştır. 2011 yılından bu yana, eş zamanlı olarak, Bloomberg HT'de Pazartesi ve Perşembe günleri İlk Söz ve Küresel Piyasalar programlarında profesyonel yorumcu olarak da yayın yapmakta ve BloombergHT'de düzenli köşe yazmaktadır. Aralık 2020 tarihinden itibaren TUSIAD Başekonomistliğine atanan Altınsaç, aynı zamanda, Sabancı Üniversitesi'nde ve Özyeğin Üniversitesi'nde, lisans ve yüksek lisansta "davranışsal finans", "Türkiye ekonomisinde makro verilerin okunması", ve "makroekonomik tahmin yöntemleri" derslerini vermektedir.

Ticaret savaşı ciddi mi?

Giriş: 26 Mart 2018, Pazartesi 11:56
Güncelleme: 16 Ocak 2019, Çarşamba 15:21

Geçtiğimiz hafta piyasalara satış getiren iki konu;

- Her ne kadar piyasanın bir kısmı bu görüşe katılmasa da FED kararı esasen oldukça şahindi. 2019 ve 2020’deki faiz artırımları, ve buna ilişkin patikanın dikleşmesi para politikasındaki normalleşmenin beklenenden de hızlı olacağını işaret ediyor. Kaldı ki 2018 için FED bu toplantıda 3 demiş olsa da yaza doğru bu görüşünü 4’e çekmesi çok muhtemelen. Piyasanın zamanla daha şahin FED’i fiyatladığını görebiliriz.

- İkinci konusu ise Trump’ın gümrük vergisine dair uygulamalara Çin’i de dahil etmesi. Ve piyasanın bunu “daha başlangıçtayız” şeklinde algılaması.

Ticaret tarafında artan bu gerginliğin ticaret savaşına dönme ihtimali elbetteki var. Fakat olan biteni daha çok, Trump’ın çeşitli ticaret anlaşmalarında ABD’nin faydasına olmayan konuları müzakere etme maksatlı, taktiksel adımlar olarak nitelendirmek şu aşamada daha makul gözüküyor.

Korumacı politikaların tarihsel sürecine bakarsak; 1800'lerin sonlarına doğru, sanayileşme politikaları çerçevesinde, büyük ülkeler kendilerini korumacı politikalara adapte etmeye çalıştılar. Özellikle bu politikalar 1930 buhranında artarak devam ederken, o dönem ABD’nin gümrük vergileri %60’lara kadar yükseldi. Ardından çıkan ikinci dünya savaşı sonrası, dünyada ticaret ilişkilerinin kurallara bağlanmak istenmesi ve tekrar liberalleşme arzusu ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda da IMF, Dünya Bankası ve Diş Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kapsamlı ve sistemli kurumlar kuruldu. Tüm bu oluşumlar da ABD’nin önderliğinde ve ABD’nin faydasına olacak şekilde gerçekleşmiştir. Bu dönemde de gümrük vergileri sanayileşmiş ülkelerde hızla aşağı inmiştir.

Bahsi geçen bu örgütlerin etkinliğinin son dönemde, özellikle 2008 global krizinin ardından kısmen de olsa zayıfladığını görmekteyiz. Diğer taraftan, 2008 krizi sonrası yalnızca ABD’nin değil, gelişmiş ülkelerin çoğunda küreselleşmeden geri adım ve politikalarda muhafazakarlaşmanın ortaya çıktığı da nettir. Brexit, İngiletere’nin AB’den ayrılma arzusu da bunun en açık örneğidir.

Özetle, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin dünya büyümesinden aldıkları payın artması, gelişmiş ekonomileri tekrar muhafazakarlaşma yönünde adım atmaya zorlamaktadır. Trump’ın seçilmesi de, politikaları da, agresif olmakla beraber bu sürecin bir parçası.

ABD özelinde bakarsak, mal ve hizmet dış ticaret dengesi 2017 sonunda 570 mlr usd açık vermekte. Mal tarafında dış ticaret açığı 811 mlr usd olurken, hizmet tarafında 243 mlr usd fazla vermektedir. Bahsi geçen 811 mlr usd’nin %85’i Çin, AB, Kanada, Meksika ve Japonya’dan yapılan ithalattan kaynaklanmakta.

Bu açıdan bakıldığında ABD herkesten ürün almak ister çünkü daha ucuz, fakat kimse ABD’den ürün almak istemez çünkü pahalı. 2011-2017 döneminde ABD reel kuru (trade weighted exchange rate) %38 artış göstermiştir. Son dönemde değer kaybı görsek de genel durum hale ABD’ye dezavantaj gibi durmakta. Kasım ayındaki ara seçimleri de düşünecek olursak, Trump’ın bir süre daha bu tarz politikaları artırarak devam ettirmesi muhtemel.

Orta uzun vadede dünya ticaretini etkileyecek ve kısıtlayacak bu tarz adımlar öncelikleri ülke maliyetlerini artırma potansiyeli olduğu için olumsuz. Daha sonrasında ise düşen verimliliğe kadar giden zincirleme tehlikeli sonuçları olmakta. Ve elbette global ekonomiyi ve global ticareti baskılamakta. ABD’nin de dönem dönem piyasalara bu tarz mini şoklar yaşatmakla beraber, bu işi gerçek anlamda bir ticaret savaşına dönüştürmesi çok da olası durmuyor.