Piyasalar uzun zamandır Türkiye’nin kısa vadeli borç finansmanında kullanmak için yaratacağı çözümü bekliyor. Türkiye’nin döviz rezervinin; kısa vadeli dış borcunu çevirmek için yeterli olup olmadığı konusu ekonomistler tarafından çeşitli bakış açılarıyla defalarca tartışıldı.

Son olarak; Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, birkaç hafta önce uluslararası yatırımcılarla yaptığı telekonferansta; Türkiye’nin bir veya birden fazla ülke ile swap anlaşması yapabileceğini ifade etmesinin ardından aranan çözümün swap anlaşması olduğu anlaşıldı. Bugün yapılan açıklamaya göre; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası; Katar Merkez Bankası ile 2018 yılında imzalanan swap anlaşmasının tutarını, 5 milyar ABD doları karşılığı Türk Lirası ve Katar Riyalinden, 15 milyar dolar karşılığına yükseltildiğini duyurdu.

SWAP ANLAŞMASI NEYDİ?

Swap Hattı, merkez bankaları arasında geçici olarak, belirli bir zaman diliminde, bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı faiz ödemeleri ya da döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirmek için yaptıkları anlaşmadır. Bu anlaşma; ülkelerin, para biriminin arzını spottaki döviz kuru üzerinden, başka bir merkez bankası ile alım satım yapmaya hazır oldukları anlamına gelir. Bankalar bunu sadece gecelik ve kısa vadeli krediler için kullanırlar. Takas hatlarının çoğu iki taraflıdır, yani sadece iki ülkenin bankaları arasındadır. Bu swap işlemleri, işlem koşulları önceden belirlendiği için döviz kuru veya diğer piyasa riskleri taşımaz. Döviz kuru riskinin olmaması, bu enstrümanın kullanılmasının sağladığı en büyük faydadır.

Başlangıçta merkez bankaları tarafından belirli piyasa müdahalelerini finanse etmek için kullanılan swap takas hatları; son yıllarda finansal istikrarı korumak ve piyasada oluşan panik havasının, reel ekonomiyi etkilemesini önlemek için kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir.

ANLAŞMA, TÜRKİYE’YE NE SAĞLAYACAK?

Anlaşma sonrasında 15 milyar dolar karşılığı Katar Riyali, Merkez Bankası’nın rezervleri arasında yer alacak. Böylece TCMB’nin rezervinin kuvvetlenmesi söz konusu olacak. Merkez Bankası, bu kaynağı gerekli gördüğü taktirde kullanabilecek. Bu anlaşma dolar ya da euro gibi doğrudan bir rezerv para birimi içermiyor. Ancak gerektiğinde yine çeşitli mekanizmalar aracılığıyla bu para birimlerine dönüştürülerek kullanma imkanı mevcut.

FİNANSMANA KISA YOLDAN ÇÖZÜM

Swap hattı ile ilgili şu notu düşmekte fayda var. Bu bir kaynak değil. Yani belli sözler karşılığında bir ülkenin bir yerden kaynak bulması anlamına gelmez. Swap hattında bir ülke, başka bir ülke ile karşılıklı aynı sözleri vererek bu anlaşmayı yapar ve anlaşmanın yapıldığı süre boyunca kendisine likidite sağlamış olur. Kısa vadeli finansman ihtiyacına erişme ihtiyacını karşılar. Bir takas hattının amacı, merkez bankalarının özel bankalarına rezerv yükümlülüklerini yerine getirmeleri için borç verebilecekleri para biriminde likiditeyi korumaktır. Krizler sırasında finansal piyasaların sorunsuz işlemesi için likidite gereklidir. Bu anlaşmayı yapan iki ülke; bankalara ve yatırımcılara anlaşma sağladıkları para birimlerinde ticaret yapmanın güvenli olduğunu güvence altına alır. Ayrıca anlaşmaya taraf merkez bankalarının, bu para biriminin arzının; ya da likiditesinin kurumasına izin vermeyeceğini de teyit eder.

MERKEZ BANKALARININ SİLAHI OLMAYA DEVAM EDECEK

İçinden geçilen global krizdeki dolar kıtlığının nedenleri arasında dünya ticareti ve emtia fiyatlarındaki çöküşün yanı sıra iki faktör daha sayılabilir. Bunlardan ilki gelişmekte olan ülkerden sermayenin çıkışı. Şöyle ki, ocak ayından bu yana gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı 100 milyar doları aştı. Bu tutar 2008 mali krizindeki 26 milyar dolarlık çıkışa kıyasla oldukça yüksek. Bir diğer faktör ise dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin, uzun yıllardır biriktirdikleri dolar borcunu geri ödemek için şimdi yarattıkları dolar talebi. 2008 krizi sonrası piyasaya pompalanan bol likidite şimdilerde dönüp dolaşıp gelişmekte olan ülkelerin korkulu rüyası haline geldi. Şöyle ki, Bank of International Settlement'ın (BIS), tahminine göre, ABD dışındaki banka dışı kuruluşların dolar borcu 12 trilyon dolara seviyesinde. Bu rakamın 2009 yılı sonunda 6 trilyon dolar olduğu göz önüne alındığında ortadaki tablonun vehameti daha net ortaya çıkıyor. Hal böyleyken, gelişen ülkelerden yüksek miktarda sermaye çıkışı olduğu için, borç yükünü karşılamak ve likidite adına kısa vadeli finansman daha önemli hale geldi. Kısa vadeli finansaman yöntemlerin biri olarak swap anlaşmaları, önümüzdeki dönemde merkez bankalarının kullanacağı silah olarak masalarında durmaya devam edeceğe benziyor.

Advertisement