8,5 milyar $'lık pastadan neden 40 milyon $'lık pay alıyoruz?
Geçtiğimiz hafta medyada tarım sektörünü yakından ilgilendiren önemli bir haber vardı.
Daha doğrusu içerisinde önemli veri ve tespitlerin yer aldığı bir açıklamaydı bu, ama gündem yoğunluğu nedeniyle hak ettiği ilgi ve dikkati çekemedi.
Konu, narenciye sektörüyle ilgili…
Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, narenciye sektöründeki mevcut tabloyu ortaya koyan açıklamalar yapmıştı.
Sonrasında Abdullah Özdemir ile telefonda konuştuk.
Bizimle, sektörün var olan potansiyelini anlatan, aynı zamanda sorun ve çözüm önerilerinin yer aldığı rapor niteliğinde bir de bilgi notu paylaştı.
O yüzden meseleyi yeniden ele almakta fayda görüyoruz.
Zira narenciye tarafındaki pozisyonumuz aslında diğer tarım ürünlerinde de üç aşağı beş yukarı aynı.
Lafı fazla uzatmadan Abdullah Özdemir’in paylaştığı verileri ve bilgileri sizlere yeniden hatırlatalım.
Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre dünya narenciye üretimi 2016 yılında 124 milyon ton seviyelerinde. (2015’te bu rakam 131 milyon tonu bulmuştu)
Üretimdeki sıralamaya baktığımızda ilk sırada 32,7 milyon ton ile Çin geliyor.
Çin’i sırasıyla 16,5 milyon ton ile Brezilya, 9,8 milyon ton ile Hindistan, 7,8 milyon ile ABD, 6,8 milyon ton ile İspanya ve 6,6 milyon ton ile Meksika takip ediyor.
Türkiye ise 4.5 milyon tonluk üretim hacmi ile dünya genelinde 8 ila 9’uncu sırada gidip geliyor. (4,5 milyon tonluk narenciye üretiminin 1,7 milyon tonu portakal, 1,5 milyon tonu mandalin, 1 milyon tonu da limon, geri kalan miktar da diğer narenciye ürünleri)
“İSPANYA TON BAŞINA 960 $, TÜRKİYE 520 $ KAZANIYOR”
Şimdi gelelim işin ihracat pazarına…
FAO verilerine göre 2016 yılı itibariyle 16 milyon ton sofralık olarak tanımlanan çeşitli narenciye ürünleri ticarete konu oldu.
Bu ürünlerin toplam piyasa değeri 13.5 milyar dolar seviyesinde.
Türkiye ise bu pastadan yaklaşık 900 milyon dolarlık pay alıyor.
Peki yeterli mi?
Bizce değil…
Çünkü Özdemir, burada da önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Sofralık narenciye türlerine önem vermemize rağmen, İspanya bu ürünlerin ihracatından ton başına 960 dolar gelir sağlarken, ülkemiz 520 dolar kazanıyor. Türkiye'den daha düşük miktarda ihracat yapan Güney Afrika, Amerika ve Çin, ton başına değer olarak bizden daha fazla gelir elde ediyor.”
Bu konu üzerinde düşünmekte fayda var…
Sonuçta Türkiye, hem dünya narenciye üretiminde hem de sofralık narenciye ürünlerinin ihracatında önemli bir konumda. Ama hak ettiği geliri elde edemiyor.
“BREZİLYA 2 MİLYAR $, TÜRKİYE 40 MİLYON $ KAZANIYOR”
Konunun bir başka boyutu daha var.
O da şu…
Narenciye ürünleri sofralık kullanımın yanında endüstriyel tip olarak adlandırılan çok çeşitli ürünlerin tüketimine de konu olan bir tarım ürünü.
Narenciye kullanılarak üretilen meyve suyu, marmelat, reçel, konserve gibi gıdalar işin bir başka katma değerli boyutu.
Yine endüstriyel açıdan bakıldığında narenciye ürünlerinin kabuklarından elde edilen uçucu yağlardan kozmetik, gıda, kimya ve ilaç gibi pek çok sanayi dalında yararlanılıyor.
Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir’e göre endüstriyel narenciye ürünlerinin üretiminde ne yazık ki çok gerilerdeyiz.
Şimdi sıkı durun…
Özdemir, söz konusu pazarda 8.5 milyar dolarlık ticaretin söz konusu olduğunu belirtiyor.
Brezilya, tüm endüstriyel narenciye ürünleri ihracatından yılda 2 milyar doların üzerinde kazanç sağlıyor.
Peki Türkiye’nin bu pastadan aldığı pay ne kadar dersiniz?
Cevabı Abdullah Özdemir veriyor: Sadece 40 milyon dolar.
Buradan çıkan sonuç şu: Türkiye’de narenciye işleme sanayisi henüz emekleme safhasında.
Abdullah Özdemir, mevcut potansiyeli ve pazarın durumunu şu örneklerle özetliyor: “Belçika ve Hollanda'da narenciye üretimi bulunmuyor. Ancak narenciye ürünlerinden elde edilen meyve suyu ihracatından Belçika yılda 850 milyon dolar, Hollanda ise 710 milyon dolar gelir elde ediyor. Arjantin sadece limon suyu ihracatından 180 milyon dolar gelir sağlıyor. Türkiye’nin ise bu meyve sularının ihracatından sağladığı kazanç sadece 15 milyon dolar.”
Abdullah Özdemir, bir başka çarpıcı örnek daha paylaşıyor.
Narenciye üretiminin Türkiye’den daha az olduğu Arjantin'in uçucu yağ ihracatı yıllık 200 milyon doları bulurken, Türkiye'nin bu pastadan aldığı pay yalnızca 500 bin dolar.
Ve Özdemir ekliyor: “Hatta bu üründe 1.3 milyon dolarlık ithalatımız bulunuyor.”
Abdullah Özdemir örnekleri çoğaltıyor…
Narenciye üretimleri yok denecek kadar az olan Fransa ve İngiltere’nin dahi narenciyeden elde edilen reçel, jöle ve marmelat türü gıdaların ihracatından Türkiye’ye kıyasla daha fazla gelir sağladığını kaydediyor.
NARENCİYE ÜRETİMİNDE 8’İNCİYİZ AMA KONSANTRESİNİ İTHAL EDİYORUZ
Narenciye üretiminde ilk 10 ülke arasında yer alan Türkiye, narenciye meyve suyu konsantresini ithal ediyor.
Şaka gibi değil mi?
Kendi portakal, mandalina ve limonumuz dururken narenciye ürünü meyve suları için konsantre ithalatına yıllık ortalama 12 milyon dolar ödüyoruz.
Peki sorun nerede?
Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, meseleyi şöyle özetliyor: “Narenciye ürünleri kullanılarak elde edilen meyve suyu ticaretinde diğer ülkeler ile rekabet edemiyoruz. Çünkü sofralık narenciye ürünlerimiz, ihtiva ettiği meyve suyu oranı yönüyle endüstriyel talebe uygun değil. Yani, meyve suyu üretmek için sıkmalık açıdan beklenen standartları ve istenen verimliliği karşılamıyor.”
Bu kapsamda öncelikle narenciye ürün deseninin endüstriyel talebe uygun olarak değiştirilmesi gerektiğini savunan Özdemir, bu değişimin sağlanabilmesi amacıyla yeni bir narenciye üretim planlamasına ve üreticilerimize yönelik destekler verilmesine ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Bu adımları takiben, narenciye ürünlerini işleyecek sanayi yatırımlarının da artması gerektiğini kaydeden Özdemir, “Çünkü narenciyede ülkemizin iç tüketimi ve ihracatının toplamı üretimin altında kalıyor. Yani arz fazlası oluşuyor ve dolayısıyla narenciye fiyatları da düşüyor. Bunun önüne geçmek için ya iç tüketimimizi ve ihracatımızı artıracağız, ya da narenciye işleme sanayimizi geliştirerek endüstriyel narenciye ürünleri üreteceğiz” diyor.
Konu önemli…
Gözden kaçan bu meseleleri yeniden hatırlatmak istedik.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü