Advertisement

Mayıs 2018’te “Tarımda kur etkisi” başlıklı bir yazı kaleme almıştık.

Kurdaki yükselişin tarımsal girdi maliyetleri üzerinde yarattığı baskıyı irdelerken, doları kurunun 4,90 seviyelerine çıktığından bahsediyoruz.

Aslında o zamanda bu yana seviyeler dışında değişen pek bir şey yok.

İthalat ve kur baskısı altındaki sektörün kırılgan yapısı halen en büyük risk olarak karşımızda duruyor.

Kurlardaki yukarı yönlü hareket ve aşırı oynaklık tarım sektörü üzerinde ciddi bir baskı yaratmaya devam ediyor.

İthalata bağımlı bir tarımsal üretim modelinde kurdaki yükselişi sadece çiftçiler değil nihayetinde 83 milyon vatandaş da hissediyor ve hissetmeye devam edecek gibi gözüküyor.

29 Temmuz tarihine kadar 6,85 seviyelerinde uzun süre takılı kalan dolar kuru, son 2 haftada yukarı yönlü hareketle bugün itibariyle 7,30 seviyelerinde seyrediyor.

Söz konusu artışın tıpkı diğer sektörlere olduğu tarım ve gıda tarafına da ister istemez bir yansıması olacak.

En somut yansımaların başında hayvancılık açısından yem, bitkisel üretim tarafında ise gübre geliyor.

YEM FİYATLARINA YENİ ZAMLAR YOLDA

Önce yem sektöründen başlayalım…

Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) haftalık olarak yayınladığı verilere göre hali hazırda yıllık bazda besi yemi fiyatları yüzde 12, süt yemi fiyatları ise yüzde 12,3 seviyesinde artmış durumda.

Yemlik arpadaki artış yüzde 17,3 düzeyinde iken yemlik buğdaydaki artış yüzde 36,3 seviyesinde. Mısırın fiyatı ise yüzde 15,6 yükselmiş vaziyette.

Türkiye Yem Sanayicileri Birliği (TÜRKİYEM) Başkanı Ülkü Karakuş, yılbaşından bu yana döviz kurunda yüzde 24 seviyesinde artış yaşandığını hatırlatarak, yem tarafında hali hazırda yüzde 5’lik bir fiyat artışı yaşandığını kaydediyor.

Kesif yem tarafında hammaddenin yüzde 40-45’lik bir oranın ithal olduğunu ifade eden Karakuş, hem kurdaki artış hem de faizlerdeki yükselişin fiyatlar üzerinde baskı yarattığını ve yaratmaya da devam edeceğini dile getiriyor.

Karakuş, yem fiyatlarında minimum yüzde 10-15 aralığında fiyat artışının kaçınılmaz olduğunu ifade ederken, “Yem fiyatlarında spekülatif bir artış söz konusu değil. Artış, kurdaki yükseliş sonucu artan maliyetlerden kaynaklanıyor. Üreticilerin korunması için et ve süt fiyatlarının gözden geçirilmesi lazım. Yine marketler karşısında üreticilerin korunması için Perakende Yasasının acilen yeniden düzenlenmesi lazım” diyor.

GÜBRE FİYATLARINDA DA ARTIŞ BEKLENİYOR

Bitkisel üretimin en önemli girdileri arasında yer alan gübre tarafında da tablo çok farklı değil.

Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği (GÜİD) Başkanı Metin Güneş, gübre tarafında dövizden kaynaklı bir artış olmasının yanı sıra ÜRE gibi bazı ürünlerin dolar bazında da fiyatlarının arttığına dikkat çekiyor.

DAP tarafında ise kurdaki yukarı yönlü hareket öncesi zaten bir fiyat artışı yaşandığını kaydeden Güneş, Brezilya, Çin gibi ülkelerin talebiyle söz konusu ürünlerin fiyatlarında hali hazırda oynaklıklar yaşandığını dile getiriyor.

Kimyasal gübre tarafında azot, fosfor gibi hammadde girdilerinin yüzde 90’ının ithal kalemlerden oluştuğunu hatırlatan Güneş, “Buğday ekimi için gübreler geldi. Kurdaki hareket bu ürünlerin fiyatına sınırlı etki eder diye düşünüyorum ama mevcut şartlarda yeni gelen ve gelecek olan hammaddelerde tam da ekim dönemine denk gelen 1-2 ay sonrası için en az yüzde 10 civarında bir fiyat artışı olacaktır” diyor.

MAZOT FİYATLARI DA YÜKSELİŞTE

Gelelim mazot tarafına…

Yılın ilk yarısında petrol fiyatlarındaki gerileme ile birlikte Ocak-Mayıs döneminde mazot fiyatlarında kısmi gerilemeler yaşandı.

Ocak 2020’de ortalama litre fiyatı 6,63 TL olan mazot, Mayıs ayında 5,35 TL seviyesine kadar geriledi.

Ancak petrol fiyatlarındaki toparlanma ile birlikte burada da düşüş trendinin sonuna geldik gibi gözüküyor.

Hatırlayacağınız üzere en son 8 Ağustos’ta motorinin litresine 16 kuruş zam gelmiş, zamla birlikte motorinin litresi 6 TL'yi geçmişti.

Bugün itibariyle bölgeler arası değişmekle birlikte ortalama olarak mazotun litre fiyatı yeniden 6,20 düzeyine çıkmış durumda.

Zirai ilaç tarafında sezon sonuna yaklaşıldığı için çok fazla bir fiyat hareketi beklenmiyor ama burada da kurdaki yükselişi bahane ederek stoktaki ürünlerinde fiyat artışı yapabilecek spekülatörler olabilir.

Tohum tarafında ise Eylül-Ekim ayında kışlık ürünlerin ekim zamanında tablo daha net ortaya çıkacak. Özellikle ithal tohumlarda yaşanacak fiyat artışı sürpriz olmasa gerek.

“TÜRKİYE’DE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SÜREKLİ SIKINTI YAŞIYOR”

Söz konusu gelişmeleri Tarım-Analiz programında Baltalı Gıda Kurucusu Funda Özer Baltalı ile de konuştuk.

Baltalı, kurdaki yükselişin etkisiyle yaklaşık 1 ay içerisinde üretim maliyetlerinin yaklaşık yüzde 36 oranında artacağını hesapladıklarını ve buna göre bir çıkış yolu aradıklarını ve önlem almaya çalıştıklarını söylüyor.

Türkiye’de hayvancılık sektörünün sürekli sıkıntı yaşadığını belirten Baltalı, kurdaki artış birçok maliyeti olumsuz etkileyeceğini kaydediyor.

Bloomberg HT yayınına katılan Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru da yem fiyatlarındaki harekete dikkat çekiyor.

Kurdaki yükselişin genel manada tarımı olumsuz etkilediğini kaydeden Doğru, “Kurun etkisine açık bir örnek vermek gerekirse şuan arpa, buğday, mısır gibi ürünlerin hasat dönemi ve Türkiye’de en ucuz olacağı dönem olmasına rağmen yemde Mart’tan bu yana neredeyse yüzde 15-20, hatta son 2 hafta içinde yüzde 5-6’lık bir artış meydana geldi. Bu da kurdaki yükselişin yem sektörünü ne kadar etkilediğinin açık bir göstergesidir” diyor.

Yemin yanı sıra gübre tarafındaki gelişmelere de değinen Doğru, “Gübre fiyatlarındaki artış eğer kurdan dolayı bu şekilde devam ederse, Eylül-Ekim aylarına geldiğimizde ÜRE’deki ve taban gübrelerindeki yükseliş buğday ekimini de olumsuz etkileyecek ve bu da önümüzdeki yılın buğday üretimi ve rekoltesine negatif olarak yansıyacaktır” diye konuşuyor.

Mutlu Doğru, son dönemde çiftçinin en çok canını yakan bir diğer girdi maliyetinin de yüzde 100'ü aşan elektrik tarafında olduğunun altını çiziyor.

Özetlemek gerekirse, ithalattan ötürü döviz kurundaki artış tarımsal üretimde yumuşak karnımız.

Tarımda kur baskısını azaltmanın yolu içeride yerli kaynaklarla üretimi artırmaktan geçiyor.

İthalata bağımlı bir üretim modelinin sağlıklı ve istikrarlı olmadığını artık anlamamız lazım.

Aksi takdirde faturası her geçen gün daha da ağırlaşıyor.

Yazının başlığına geri dönersek...

Tarımsal girdileri dolar ve euro ile dışarıdan tedarik ederek üretim yapıp, ürünleri TL bazında satmaya çalışmak ne kadar sürdürülebilir?

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com