Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat Fındık ve kakaonun kavanoza girme hikayesi: Sagra
İrfan Donat
İrfan Donat
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde lisans eğitimi aldıktan sonra, yüksek lisansını Southern Polytechnic State University'de işletme üzerine yaptı. Gazeteciliğe 1997 yılında Milliyet Gazetesi'nde başladı. 2009-2012 yılları arasında Sabah Gazetesi'nde ekonomi editörü olarak çalıştı. Enerji, tarım ve gıda sektörüne yönelik haber, araştırma ve röportajlara imza attı. 2013 yılından bu yana Bloomberg HT'de tarım editörü olarak görev alıyor. Bloomberg HT Televizyonu'nda Tarım Analiz, Akıllı Tarım ve Mevsiminde Tarım programlarını hazırlayıp sunuyor. İrfan Donat, www.bloomberght.com sitesinde de tarım ve gıda sektörüne yönelik köşe yazıları yazıyor.

Fındık ve kakaonun kavanoza girme hikayesi: Sagra

Giriş: 30 Mart 2021, Salı 18:59
Güncelleme: 31 Mart 2021, Çarşamba 12:11

Bildiğiniz üzere dün, tarım ve gıda sektörü açısından önemli bir haber gündeme geldi.

Sanset Gıda ile satın alma anlaşması imzalayan OYAK, Türkiye çikolatalı ürünler pazarının köklü markalarından Sagra ile birlikte Tadelle, Saralle ve Gol markalarını da OYAK Grup Şirketleri bünyesine katmak için Rekabet Kurumu’na başvurdu.

Söz konusu haber iki açıdan çok önemli.

İlki, Sagra markası Türkiye için önemli bir değer ve potansiyel.

İkincisi ise bu değerli markayı yine yerli ve milli bir şirket satın aldı; deyim yerindeyse "yabancıya gitmedi".

Yeni nesil çok farkında olmayabilir ama Sagra, herhangi bir marka değildir.

Türkiye açısından çok önemli bir "hikaye"dir.

Neden mi?

Lafı fazla uzatmadan bugün köşeyi araştırmacı-yazar Naim Güney’in Ağustos 2018’de Karadeniz Ekspres Gazetesinde kaleme aldığı “Fındıkta Devrim Yapan Bir Aile “Kahraman Sağra ve Çocukları” başlıklı yazıya ayıracağız.

Naim Güney, “Tarih Köşesi”nde Sagra’nın dünden bugüne Türkiye’ye mal olan hikayesinin detaylarını harika şekilde özetlemiş.

Biz de buradan yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

Yazı biraz uzun gelebilir ama sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim. Çünkü bu hikayeden çıkarılacak çok ders var.

“Ordu şehrinin 1,5 asır önce fındıktan haberi yok denecek kadar azdı. Ordu’nun bu kadar kısa süre içinde, fındığın en çok üretildiği ve ihracatının gerçekleştirildiği bir merkeze dönüşmesi asla tesadüf değildi. Bazen “Bir aile, bir şehrin kaderinde büyük roller üstlenebilir“ derler ya, işte bu hikâye de aynen bu deyişe uymaktadır.

Bu hikâye, Ordu’yu fındığın başkenti yapan bu mütevazı, dürüst, girişimci Kahraman Sağra ve çocuklarının hikâyesidir. Ama biz Ordulular, Sağra ailesinin hak ettiği değeri vermek için ne yaptık? Araştırdık, hepsi sadece bir caddeye ismi verilmişti. Biz Sağra ailesinin hakkında bulabildiğimiz bilgi ve belgeleri, sizlere aktararak sorumluluk anlayışımız gereği bir görevi yapmak istiyoruz. Şeyhoğulları sülalesinden olan ailenin lakabı “Sağıroğulları” kelimesinden kısaltılarak “Sağra” soyadı olarak alınmıştı. 'Sağra'ların en büyükbabası Ağazade Kahraman Ağa, Ordu civarının en zengin kişilerinden birisi idi ve bir zamanlar Ordu Belediye Reisliği görevlerinde bulunmuştu. Onun oğlu, Kahraman Sağra da herkes tarafından “O haddinden fazla dürüst ve seviyeli bir insandır” diye kabul edilen ve şehirde çok saygı ve sevgi gören bir kişilikti. Kahraman Sağra da bu küçük şehrin değişimi ve gelişiminde önemli roller üstlenmiş biri olarak her daim hatırlanması ve unutulmaması gereken, fındığın sanayileşme sürecindeki önderi ve bu işlerin doğal lideri idi.

Kahraman Sağra'nın ilk girişimcilik denemelerinden biri, 1962 yılında Fatma Hatun sokakta kurduğu matbaasında çıkardığı Zaman gazetesidir. Gazetede Rıza Şimşek Yazı İşleri Müdürü, Bilal Köyden Müessese Müdürü olarak görev yaparlar. Matbaanın üstünde açtığı yazlık sinema da Ordu’daki ilklerindendi.

Kahraman Bey, daha sonraları Gima mağazasının Ordu’da şubesini, ayrıca şehirdeki binaların ihtiyacı olan her türlü inşaat malzemelerinin bulunduğu bir işyerini de açar ve ticari ivmesini ve cirosunu sürekli yükseltir ve genişletir.

Bu arada, Kahraman Sağra, iki oğlu Yener ve Ünal Sağra’yı iyi yetişmesi ve donanması için Almanya’da okumaya yollar. Sanayici Kahraman Sağra, aynı zamanda çocuklarından, Avrupa’ya ihraç ettiği fındığın nasıl ve ne şekilde işlendiği sanayileşmesi süreci hakkında konuyu takip edip öğrenmelerini ısrarla ister…

Kahraman Sağra, bugünkü Nejdet ve Dursun Gürsoy babası olan Halit Gürsoy ile de bir müddet ortak fındık ticareti de yaparlar.

Oğul Ünal Sağra, Almanya’da fındık sanayiciliği ve pazarlanması konusunda oldukça deneyim kazanır, yeni bilgiler öğrenir, kardeşi Yener de fındıkta kullanılan makineleri tanır. Ünal Sağra, ayrıca dünya fındıkçılık tarihinde atılan üç önemli adımı da çevresinde şöyle söyler.

Bunlar:

1-) Alman Köhler’in çıkardığı ilk fındıklı çikolata,

2-) Atatürk’ün Fiskobirlik üretici kooperatiflerini (FKB)kurması,

3-) Hamburg fındık borsasının kurulmasıdır.

1964 YILI FINDIK İÇİN ORDU İLİNDE BİR MİLAT

Artık, Ordu’da entegre bir fındık tesisi kurmak için Sağra Ailesi düğmeye basmaya hazır hale gelmiştir. Şarkiye Mahallesi, Fatma Hatun Sokak'ta bulunan 'Sağra’lara ait binada fındığın çuvaldan çıkıp modern ambalajlarda işlenmesine başlanması için tesiste her şey A’dan Z’ye hazırlanır.

1964 yılı fındık için Ordu ilinde bir milattır. Sağra ailesine ait yeni fındık makineleri çalışmaya başlaması ile Ordu insanına yeni bir iş kapısı açılır. Yani fındıkta katma değer artık yavaş yavaş Ordu’da kalmaya başlayacaktır. Artık, bir sürü kadın ve erkek yıl boyunca bir fabrikada çalışmaktan dolayı son derece çok sevinçli ve mutludur. Patron Kahraman Sağra’dan en alttaki hamalına kadar herkes umut dolu biçimde kolları sıvarlar ve üretmeye başlarlar.

Yine Kahraman Sağra, 70’li yıllardan sonra, ilk defa fındığı kendi Ordu tesislerinde kavurup paketleme sürecine geçerek, Karadeniz’in ilk gerçek sanayicisi olur.

Ünal Sağra’nın Almanya’daki eğitimini bitirmesinin ardından Ordu’ya dönmesi ile Kahraman Sağra tarafından kurulmuş olan fındık işleme tesislerinde, fındık kavrularak ve akabinde çikolata üretimine başlanacaktır. Sağra tesisleriyle artık ulusal bir marka olmak yolunda ilk adımlar atılmış olmaktadır.

SAĞRA’YA BÜROKRASİ ve MEVZUAT SÜREKLİ ENGELLER ÇIKARTTI

Ünal Sağra ile tesislerin başarılı ve özverili Genel Müdürü Şerafettin Turan, çok hızlı çalışmalar yapmaya başlarlar. Ama bu ikilinin unuttukları bir şey vardır. İthalat ve ihracat hususunda oldukça yasakçı ve katı bir bürokrasi ile karşılaşırlar.

Hiç ummadıkları yerlerden karşılarına engeller çıkar ve mevzuata çarparlar. Sağra Ailesi ülkenin ihtiyacı olan dövizi getirecek fındığı işledikleri için destek göreceklerine, gümrük mevzuatı, ithalat ve ihracat rejimindeki bir çok bürokratik engelleri ile uğraşırlar.

Ünal Sağra, ilk başta Almanya’dan gördüğü 30 bin marklık ufacık bir ezme ve toz fındık makinesi satın almak ve fabrikasına bu makineyi kurmak ister. Makineyi Türkiye’ye getirmek için devletin resmi kurumlarına dilekçe yazan Ünal Sağra, yasal olarak bir izin ister.

Yazdığı 50 sayfalık müracaatına devletin bakanlığından resmen “hayır” cevabı gelir. Hatta Sağra, bu makineyle ülkeye yılda 20 milyon dolar döviz getireceği garanti etmesine rağmen olumsuz yanıt alınca bu makineleri kaçakçılar vasıtasıyla el altından mecburen temin etmek zorunda kalır.

Binbir macera sonunda yurda getirilen bu makineler fındıkta devrim yaratacaktır. Sağra Ailesi, bu makineyi çalıştırınca artık ezme ve toz fındık ihracatına başlayabilirler. Bu yasaklar ve katı bürokrasi yüzünden Sağra’lar yeni ihtiyaçları olan modern fındık makinelerinin Avrupa’daki benzerlerini Ordu’da kendileri üretmek zorunda kalırlar. Allah’tan Ordu’da ilginç mucitler vardır.

Boztepe’den Kenan Mağden adında çok yetenekli bir makineci bu mucit ustalardan sadece birisidir. Kenan Usta ile Ünal Sağra Ordu’daki mütevazi atölyede Almanya’da fotoğrafladıkları fındık makinelerinin daha da gelişmişlerini yaparak Sağra’nın üretim kapasitenin hızla artışını sağlarlar.

Kahraman Sağra, böylece Ordu’nun daha sonraları en önemli ticari markası olan Sağra tesisleri ile fındık sanayisinde tam bir devrim yapar. Sağra Ailesi öncülüğünde birçok sanayici de Ordu’nun fındığın başkenti ve bir ihracat merkezi olmasının önünü açarlar.

FINDIK VE KAKAO SAGRA İLE KAVANOZA GİRİYOR

Sağra Ailesi, kurdukları yeni sanayi tesisleri için çok heyecanlı ve sevinçlidirler. Fabrikada Karadeniz fındığı ve kakao ilk kez işleme tabi tutularak şekerli bir fındık kreması haline getirilmiştir.

Fındıklı kakaolu bu özel ürün önce "Nugetalla" adıyla daha sonra "Sarelle" olarak ulusal pazarlara sunulur.

Sarelle çok tanınmadığı için Sağra ailesi endişelidir. Yabancı dev çikolata markaları karşısında yerel bir markanın piyasada tutunması için dahiyane bir buluş gereklidir. Bu amaçla Sarella ilk çıktığında desenli kesme bir su bardağının içinde piyasaya sunulur.

Sarelle bardağından tüketiciler altılı veya sekizli kesme bardak takım seti yapmaya başlayınca satışlar birden patlar. Bu kesme bardak işi olmasa belki de çikolatalı kremayı pazarlamak çok daha zor olacaktı. Çünkü Sarelle’nin karşısında rakip olarak o yıllarda milyar dolarlık dünya çikolata devleri vardır.

Sarelle’den sonra, üretimden önce tesislerde çok ciddi etütler yapılan “Tadelle” için ambalaj rengi önce beyaz planlanmıştır. Alman Desinatör Finner, Ünal Sağra’ya, Türklerin en çok neyi sevdiğini sorar, o da cevap olarak ” Türkler her şeyden önce bayrağını sever” diye cevap verince, o da Tadelle’nin rengini bayrak rengi olan kırmızı-beyaz yapar ve iki ay sonra bütün Türkiye bu renkli Tadella ile dolmuş ve çok tutulmuştur. Tadelle her yerde tüketilince üretime yetişemez olmuşlardır.

Ünlü Ordulu sanatçı Kamil Sönmez, Sağra’nın yeni ürünü olan “3 lezzet bir arada Jumbo” diye bir reklam filmini yapacaktır. TRT televizyonu yine bürokratik bir engel çıkartır, Kamil Sönmez’in reklamda konuştuğu Karadeniz şivesinden dolayı Sağra’nın reklamı kabul etmez ve yayınlamaz.

SAĞRA O YILLARDA YURT DIŞINA DA MAL SATMAYA BAŞLAMIŞTIR

İngilizlerin ünlü çikolata markası olan Mars firmasının "Topic" adında çok satan bir çikolatalı bar ürünü vardı. Sağra ilk kavrulmuş fındık ihracatını da bu İngiliz firmaya yapmıştır.

Sağra Ailesi, tesislerinde ürettikleri kavrulmuş fındık üretimine de önce yerli bir makineyle başlamıştır. İlk kavurmalarda fındıklar bir süre sonra terliyor ve bir çok problemler çıkarıyordu.

Sağra’nın Edip ve Temel adlı çalışkan ustaları uğraşarak bu zor problemi çözünce, gece gündüz İngilizlerin Mars firması için Ordu’da fındık kavrulmaya başlanmıştır… Her “Topic” barın içinde tam beş tane iri fındık vardı ve Sağra, her ay İngiltere’ye dört tır kavrulmuş fındık gönderiyordu.

O yıllarda dünya çikolata sanayi üç dört dev firmanın tekelindeydi, bütün alım satımlar bu firmaların elinden geçiyordu. Çikolata sanayicileri de bu gücünü kullanarak Hamburg yerine Türkiye’de hizmete açılan Sağra’dan direkt mal almaya başlayınca Hamburg’daki ithalatçılara eskisi gibi iş kalmamıştı.

100 YILLIK SÖMÜRÜYE BAŞKALDIRI

Bu durum tekel firmaların pek de hoşuna gitmiyordu. Sağra firması yüz yıllık sömürüye başkaldırmıştı. Çuvalla Türkiye’den iç fındık satın alan sistem alt üst olmuştu. Sağra, bu düzeni bozmuştu. Sağra çuvalda iç fındık ihracı yerine artık TIR’ların üzerine yaptırılan özel ezme tankerleri ile dünya çikolatacılarına, on binlerce ton fındık füresi de gönderiyordu.

Sağra’ya ait ilk ezme tankeri Karadeniz’in ilk yerel markası ve makineleri dahil her şeyi yüzde 100 yerli olan Sarelle ilk yıllarda takriben senede bin ton, Karadeniz’den çıkan diğer en büyük marka olan Tadelle ise o zaman tükettiği kavrulmuş iç fındık 3 bin 700 ton idi.

O yıllarda Ordulu gurbetçiler de bu ürünleri satın alıp, arkadaşlarına, "Bunlar Ordu’da üretiliyor" diye gururla anlatırlardı. Sağra her ürünün ambalajı üzerinde “Sağra Ordu” diye yazdığı için ayrıca Ordu’nun tanıtımına da çok büyük katkısı olmuştu.

Sağra, katma değer yarattığı o yıllarda her zaman her konuda Ordu’da ekonominin bel kemiği olmuştu. Sağra Ailesi, tam bir Ordu sevdalısıydı. Her mağdur insana iş, aş ve ekmek vermeyi prensip edinmişlerdi. Onlar ailece Ordu için her zaman elini taşın altına koymaya çekinmezlerdi.

1970-80’li yıllarda futbol liglerinde fırtına gibi esen Orduspor’un da en büyük maddi ve manevi destekçisi Sağra Ailesi idi. Televizyonların tek kanallı olduğu günlerde reklamlarda Ordu ve Tadelle ile yer alırken, Orduspor takımının ilk göğüs reklamı da Sağra’nın olmuştur.

1980 yılına gelindiğinde Sağra fabrikası, Ordu merkezdeki Fatma Hatun sokaktaki eski fabrikasına sığmaz. Sağra, Turnasuyu meydanında kendi arazilerinde yaptıkları yeni tesislerine taşınır, son derece modern makinelerin getirilmesi ile zaman zaman 2 bin kişiyi aşkın personeli ile büyüyüp devasa bir sektör haline gelir.

Fatma Hatun Sokaktaki eski bir binada başlayan sanayileşme hamlesi daha sonra Ordu’daki yeni açılan tesislerde ürettikleri o dönemin en önemli çikolataları ülkenin her yerinde yok satmıştır.

Sağra ürünlerine yurt içinde ve yurt dışında her geçen gün talep artınca, bu olağan üstü piyasa hareketlenmesini fark eden rakipler taklit ürünler çıkarırlar ama Sağra ürünleriyle asla rekabet edemezler. 1985 yıllarında Sağra Special mağazaları adı altında Türkiye genelinde, yüzlerce mağaza zinciri açılır. Halkın rahatlıkla girerek uygun fiyattan çikolata, gofret, ezme vb. alışveriş yapabildiği ilk Sağra Special mağazaları bütün Anadolu’ya pıtrak gibi yayılır, ekonomiye ve iş gücüne inanılmaz katkılar yapar.

Artık, Ordu insanının öz emeği olan Sağra ürünleri, yüzlerce çeşidi ile tüm ülkedeki vitrinlerde hak ettikleri yeri alır ve sürekli tüketicinin takdirini toplar, birçok ödüller de alır. Yeni yatırımlarla Sağra öyle bir büyüme gösterir ki 250 bayisi ile Türkiye’nin en çok tüketilen çikolata markası olur. Bu gerçeği dost ve düşman herkes kabullenmiştir.

ÜLKEDE YAŞANAN KRİZLER SAĞRA’NIN DA SONUNU GETİRİYORDU

Baba Kahraman Sağra, Temmuz 1983’de 73 yaşında vefat eder.

Kahraman Sağra’nın vefatından sonra işleri devralan oğul Ünal Sağra, 1990’lı yıllarda ülkedeki yüksek enflasyona ve ekonomik krizlere rağmen ticari yönden Sağra’yı yine de büyütmeye gayret eder.

Bu zor süreçte, Ünal Sağra’nın bilgisi, nezaketi, sabır ve saygınlığından oluşan vizyonuna uyum sağlayabilen Sağra Genel Müdürü Şerafettin Turan gibi bir yöneticisinin de genç yaşta vefat etmesi ile işler zora girmeye başlar. Eğer Sağra Genel Müdürü Şerafettin Turan yaşasaydı; ekonomik sıkıntıları ve uygulamadaki sorunları, yetenekli idareciliğiyle, tecrübe ve bilgisiyle ancak onunla aşılabilirdi, diye yorumlar yapılıyordu.

SAĞRA SONUNDA İŞLEYECEK UYGUN FINDIK BULAMAZ OLDU

Ünal Sağra, "Rüzgâr hep önümüze esti, hiç arkamızdan esmedi" derken işte böyle bir dönemde, Sağra Ordu Turnasuyu mevkiinde yeni üretime geçmişti.

Sağra sanayi tesisleri kısa bir süre sonra, Ordu’da mamulleri için işleyecek uygun fiyattan fındık hammaddesi bulamaz olmuştu. Bazı dev çikolata firmaları Sağra’yı batırmak için her platformda aleyhinde çirkin oyunlar oynuyorlardı.

Ülkede her gün artan fiyatlar, yüksek enflasyona sebep veriyor, bankalar tefeci fiyatına Sağra’ya çok yüksek faizlerle para satıyorlardı. Sağra için artık tehlike çanları çalıyordu. Faizli borçlar yüzünden ticaret yapmak mümkün değildi. Sağra için ticari ortam berbat bir hale gelmişti. Sağra’nın çok acilen desteğe ihtiyacı vardı, yoksa gemi batıyordu.

Siyasiler ise oy aldıkları kitlelere şirin gözükmek için Sağra gibi katma değer yaratan firmalara destek vermekten çok köstek oluyorlardı. Hele o yıllarda fındık fiyatları ve stokları üstüne tek otorite olan Fiskobirlik Kurumu, üreticinin değil siyasi iktidarların oyuncağı ve arpalığı olmuştu.

Zira üretilen fındığın hemen hemen tamamı, Fiskobirlik tarafından yüksek fiyatlarla ortaklardan satın alınıyordu. Devlet hazinesinden aktarılan trilyonlarca lirayla üreticiden satın alınan binlerce ton fındık dev depolarda stoklanıyordu.

O tarihlerde Fiskobirlik depolarında yıllardır bekletilen yüzbinlerce ton fındığın akıbeti hakkında kararı da yine politikacılar veriyordu. Politikacılar “Fındık kim tarafından, nerede, ne miktarda, hangi kalitede üretilirse üretilsin tamamı, devletin açıklayacağı taban fiyat üzerinden, Fiskobirlik (FKB) tarafından satın alınacaktır” diyorlardı.

Oy kaygısıyla söylenen bu siyasi söylemler de doğal olarak Fiskobirlik’in resmi görüşü diye piyasada lanse ediliyordu… O yıllarda piyasadaki neredeyse tüm fındığı depolayan Fiskobirlik, “Devlet adına alınmış da olsa, aldığımız fındığı hammadde olarak öncelikle FKB tesisleri kullanacaktır” diye açıklama yapıyorlardı.

Diğer taraftan, İstanbul’da, Orta Anadolu ve Güneydoğuda Fiskobirlik tarafından başbayilikler kurulmuş veya kurulmakta idi. Fiskobirlik depolarındaki stok fındıklar yüzde 30’lara varan indirimli fiyatlardan sabahlara kadar bu yeni kurulan yandaş bayiliklere, yüklenerek kamyonlarla sevk ediliyordu…

Bu arada, ayda bir kamyon indirimli fındık satın alma hakkı tanınan Samsun FKB başbayisi gibi gerçek bayilere de fındık talep ettiklerinde “Stoklarımız artık tükendi” yanıtı veriliyordu…

Uygulama böyle şekillenince de elbette ki ülke ekonomisine katma değer sağlayan ve istihdam yaratan Sağra gibi tesisler uygun fiyattan işleyecek fındık bulamıyordu. Artan maliyetler yüzünden dev çikolata firmalarıyla Sağra rekabet etmek de iyice zorlanmaya başlamıştı.

Fındığı hammadde olarak tesislerinde sürekli işleyen Sağra gibi sanayi kuruluşlarının bölgedeki sayısının artması ile Karadeniz’in kalkınması mümkün olabilecekti. Bu inançla fındığa yatırım yapacak yeni iş adamlarının işe koyulması bakımından, örnek aldıkları Sağra’nın mutlaka başarılı olması gerekiyordu…

1990’lı yıllardaki ülkede kaos yaratan ve peş peşe yaşanan ekonomik krizler Sağra’yı finansal açıdan iyice zorlarken, Sağra artık her yönden yönetilemeyen bir kurum haline gelmişti.

Sağra Ailesi günlük sorunlarla bile baş edememekteydi. Tüm bu dramatik ve olumsuz gelişmeler maalesef Sağra’nın hazin sonunu hızlandırmıştı. Ve sonunda Ordulu Sağıroğlu ailesinin kurduğu 1960’lardan beri Ordu’nun en fazla işçi çalıştıran Sağra fabrikasını 1994’de, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yakınlığıyla tanınan iş adamı Kamuran Çörtük satın almıştı.

Gerisi malum, Sağra tesislerinde hukuki süreçler, zor ve sıkıntı dolu günler ve küstürülen koca bir sanayici Sağra Ailesi, nihayet Ordu’yu üzgün biçimde terk etmişler ve yurt dışlarına kadar dağılmışlardı.

Bayındır Holding de bir süre sonra batınca, TMSF de devletin alacaklarına karşılık Ordu Sağra tesislerine el koymuştu. Eylül 2007’de Sağra tesisi TMSF tarafından ihaleyle satışa çıkmıştı.

2007’DE SAGRA’NIN YENİ SAHİPLERİ ESKİ ÜRÜNLERİ DOĞALLAŞTIRIYOR

Toksöz Grubu şirketi Sanset Gıda, 77 milyon dolara Sağra’yı TMSF den satın aldıktan sonra tam bir yıl tesiste üretim durmuş, tesisler 10 milyon dolar harcanarak yenilenmişti.

Sağra’nın yeni patronu Ahmet Toksöz, ekibiyle bir yıl boyunca Avrupa’nın ünlü çikolata üreticilerini, fabrikalarını tek tek gezerek Sagra için yenilikler tasarlıyordu.

Sagra’da üretilecek olan yeni ürünler, trans yağlardan, suni katkı maddelerinden arındırılıyordu. Eylül 2008’de Ordu Sagra’da yeniden üretime geçildi ve hale hazırda tesislerde üretim güzelce devam ediyor.

Sagra ve çatısı altındaki markalar Tadelle, Sarelle, Gol ve Gofy’yi yeniden tüketiciyle buluşturdu. İlaç sektöründe Sanovel ile aktif faaliyetlerini sürdüren Toksöz Grubu ile Tadelle ve Sarelle'de değişim rüzgârları esmeye başladı.

Toksöz Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Sanset Gıda Genel Müdürü Ahmet Toksöz, “Tamamen doğal ürünler oluşturduk. Kavanozu cam, kapağı alüminyum yaptık. Plastik kapak dahi kullanmadık. Çocukluğumuzun markasını yeniden yaratırken toplum sağlığına önem verdik. Gıda boyası asla kullanmıyoruz, kakao yağı kullanıyoruz. Kıvam yakalamak için fındık püresi koyuyoruz, yumuşaklığı öyle yakalıyoruz. Katkısız, trans yağsız, GDO’suz soya lesitiniyle fark yarattık. Tamamen şekersiz Sarelle’yi satışa sunduk” diyordu.

Sagra markasını da yeniden canlandıran Toksöz, aynı markayla çikolata çıkardı. Tadelle’nin gamını değiştirdi, ürün çeşidini artırdı. Toksöz, "Fındık için sanayi tesisi açan herkese mamul üretenlere ve rekabet içindeki amansız piyasada fındıklı ürünleri pazarlayanlara kolay gelsin, hepsine başarılar diliyorum" diyordu.

SAĞRA AİLESİ FINDIK SANAYİCİLİĞİNİ BU MEMLEKETTE İLK ÖĞRETENLERDİR

Ordulu Sağıroğulları için son birkaç söz daha söylemek gerekir.

Başta Kahraman Sağra ve oğulları Ünal, Yener ve Bekir Sağra’lar, bahtı kara fındığın kaderini değiştiren, fındıkta inkılap yaratan, fındık sanayiciliğini bu memlekette öğreten kişilerdir.

Mum dibini aydınlatmaz ama bulunduğu ortamdaki zifiri karanlığa ışık tutar ve çevresindeki insanlara yol gösterir.

Sağra Ailesi de fındıktan katma değer yaratmasını tüm engellere, tüm bürokrasiye, tüm oyunlara ve ekonomik krizlere rağmen Türkiye’ye çok güzel öğretmiş aydın bir ailedir.

Sonuçta Ordu’da ilk kez Sağra Ailesi tarafından kurulan “Fındık entegre tesisleri”nin sayısı yıllar geçtikçe çoğalıyor.

Artık on binlerce insan da ekmeğini bu tip onlarca fındık entegre tesislerinden sağlıyor. Sağra, ailesinin Ordu’ya ve yöre insanına kazandırdıkları, onlara yapılması gereken onanamaz bir vefa duygusuyla ve ısrarla her zaman hatırlanmalıdır.

Sağra Ailesi, Ordu ticaretinde, ekonomisinde, sosyal hayatında yeri dolmayacağı için asla unutulmamalıdır. Çünkü fındıkta yıllardır dönen kirli oyunlara rağmen Sağra Ailesi, hatıralarımızda güzel bir tat bırakan nadir isimlerdendir. Fındığın sanayileşmesine gerçekten gönül veren ve Ordu’ya yatırım yapmayı manevi bir haz ile asli görev addeden, Sağra Ailesi gibi bir marka bir daha bu topraklara asla gelmeyecektir."

Araştırmacı yazar Naim Güney'in yazısı böyle...

Ünal Sağra ile yaptığı şifahi görüşmelerinden bilgilerin de yer aldığı bu yazı ibretlik bir hikaye değil mi?

Bu yazıyı yayınlamadan önce telefonda Naim Güney ile görüştüm.

Kendisi, yaklaşık 6 yıldır arşivleri tarayarak Sağra Ailesi ve Sagra Markası ilee fındığın hikayesini objektif şekilde ortaya koyacak bir kitap hazırlıyor.

Bir yıla kalmaz yayınlanmasını beklediği kitabının da sektör açısından kaynak niteliğinde olacağını söylüyor.

Biz de merakla bekliyoruz.

Oyak Grubunun, Sagra ile birlikte Tadelle, Saralle ve Gol markalarını bünyesine katma hamlesiyle birlikte bu değerli markaların ardındaki hikayeyi de uzmanından aktaralım istedik.

İrfan Donat - Bloomberg HT Tarım Editörü

Diğer Yazılar

Gıda terörü tam gaz
İRFAN DONAT - Bloomberg HT Tarım Editörü Gıdada taklit ve tağşişin maalesef önüne geçilemiyor. Bal görünümlü glikoz şurubu, at ve eşek etinden köfte ve lahmacun, pamuk yağı karıştırılmış zeytinyağı derken bir dönem merdiven altı diye tabir edilen milyarlarca liralık sahte gıda ekonomisi artık...