Advertisement

Geçtiğimiz haftalarda Elazığ’daydık.

Dicle ve Fırat nehirlerinin başladığı bu coğrafya Mezopotamya'nın çatısı diye tabir ediliyor.

Elazığ, Bereketli Hilal'in bir parçası…

Dünyanın en eski yabani üzüm çekirdeklerine Doğu Anadolu'da rastlanmış ve bunun tarihi 10 bin yıl geriye kadar gidiyor.

Üzüm ve şarap bu coğrafyada doğmuş.

Bu topraklara Eylül ayında gelmemizin sebebi bağ bozumu…

Elazığ’da güne Alpagut Bağında başladık.

1.140 rakımda konumlanmış 250 dekarlık bağda bu coğrafyanın mirası niteliğindeki Öküzgözü ve Boğazkere çeşitleri yetiştiriliyor.

Gün boyu hem üzümlerin tadına baktık hem de bağ bozumuna katıldık.

Türkiye'nin en doğusundaki şaraphaneyi gezdik.

Üzümün şaraba uzanan yolculuğuna şahit olurken bu işin ekonomisini de enine boyuna konuşma fırsatı bulduk.

Aldığımız notlar bizi hem üzdü hem de heyecanlandırdı.

Üzdü çünkü dünyada 41 milyar dolara yaklaşan küresel şarap ihracatından sadece 8.5 milyon dolarlık bir kırıntı alıyoruz.

Heyecanlandırdı çünkü doğru bir strateji ve vizyonla Türkiye’nin şarap ihracatını milyar dolar seviyesine çıkartması hayal değil.

İşte bu hayal ve gerçekleri Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür ile konuştuk.

Türkiye'de trend olarak üzüm üretimi nasıl seyrediyor? Son 15-20 yıla baktığımızda bağcılık alanlarında nasıl bir seyir hâkim?

Türkiye geneline baktığımızda bağcılık alanlarında daralma söz konusu. Bazı bölgelerde bağ tesisi için dikim artsa da dikimden çok bağcılıktan vazgeçiş söz konusu. Genel olarak TÜİK verileri de sahada gördüğümüz durumu doğrular nitelikte.

2004 yılında toplam üzüm yetiştirilen alan 5.2 milyon dekar iken 2021’de 3.9 milyon dekar gözüküyor.

Türkiye, ürettiği üzümün katma değerli şekilde hakkını verebiliyor mu?

Türkiye, dünyada 5'inci büyük bağ alanına sahip bir ülke. Ama mevcut bağ alanının sadece yüzde 2’sinde üretilen üzüm şaraba dönüşüyor. Bu oran, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 85, bağcılıkla uğraşan diğer ülkelerde ise ortalama yüzde 80 seviyesinde. Dünyada ortalama olarak, üretilen üzümün yüzde 57'si şaraba dönüştürülerek satılıyor. Ve bunu yapan ülkeler çok önemli katma değer elde ediyor.

Mesela?

Mesela, Türkiye'nin üçte biri büyüklüğündeki Yeni Zelanda’nın 100 yıl öncesine kadar bağları, üzümleri yoktu. Oysa bu ülke bugün Türkiye'nin üçte biri oranında bağ alanına sahip olduğu halde Türkiye'nin 165 katı şarap ihracatı yapıyor. 15 yıl öncesine kadar bağ alanı neredeyse bulunmayan Çin, 15 yılda bağ alanını yüzde 300, şarap üretimini yüzde 450 artırdı. Komşumuz Yunanistan, Türkiye bağ alanının sadece yüzde 14’ü kadar bir alanda şaraplık üzüm yetiştiriyor. Ama Türkiye’nin 10 katından fazla şarap ihraç ediyor. Bu örnekler, bize Türkiye’nin potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin petrolü şaraptır. Kamu, özel sektör, akademi tüm paydaşlar birlikte hareket edersek çok yol alabiliriz.

Türkiye'nin şarap ihracatı yıllardır çok düşük seviyelerde seyrediyor. Peki sektörün önü açılır ve desteklenirse potansiyel nedir?

Türkiye’de yılda 4.2 milyon tondan fazla üzüm üretimi yapılıyor. 2020 yılı itibariyle üretilen üzümün yüzde 53’ü sofralık olarak tüketilmekte olup, yüzde 37’si de kurutmalık üzüm olarak değerlendiriliyor. Şaraplık üretim sadece yüzde 2 civarında (Geri kalan yüzde 8’lik kısım şıra, pekmez, sirke vs. olarak değerlendiriliyor). O yüzden Türkiye’de şarap ihracatı düşük seviyelerde demek biraz iyimser bir tanımlama olur. Düşük yerine yok denecek kadar az diyebiliriz. Hatta geçtiğimiz senelerde şarap ithalatımız ihracatımızı geçti.

Bunun sebebi ne?

Bunun ilk sebebi şampanya ve köpüklü şaraba olan aşırı talep. Türkiye’de içki fiyatları arttıkça sadece belli bir gelir seviyesinin üzerinde olan tüketicilerin ulaşabildiği hale geliyor. Ve bu tüketiciler de diğer kategorilerde olduğu gibi şarapta da ithal ürünü tercih ediyor. İthalatın ihracatı geçmesinin ikinci sebebi ise Türkiye’de üreticiler olarak bizim yaşadığımız enflasyon ile yurtdışındaki üreticilerin yaşadığı üretici enflasyonunun çok farklı olması. Örneğin Balkanlar’da üreticisiniz. Yaşadığınız enflasyon yılbaşından beri aşağı yukarı yüzde 5’tir. Türkiye’ye dövizle satıyorsunuz. Dövizin de değer kazancı yüzde 35’ler civarı. Yani sattığınız ürüne kabaca yüzde 40 zam yapmak durumundasınız. Biz ise yerli üreticiler olarak yılbaşından beri yüzde 100’leri aşan bir maliyet artışı ile yüzleşiyoruz. Bu durum ihracatımızı da etkiliyor zira Euro’nun değer kaybettiği bir dünyada, maliyet artışlarımız yüzünden dış pazarlarda çok ciddi rekabet avantajı kaybediyoruz.

Peki potansiyel nedir?

Bu soruya çok basit şekilde şöyle cevap vereyim. Türkiye’nin yıllık şarap ihracatı 8.5 milyon dolar. Şili’nin 2 milyar dolar, Yeni Zelanda’nın 1.4 milyar dolar, Yunanistan’ın 100 milyon dolar, Gürcistan’ın ise 240 milyon dolar.

Önceki sorunuzda sektörün önünün açılmasından bahsetmiştiniz. Bunun için de gerekli üç faktör var. Birincisi, tanıtım... Kendi ülkemize gelen turistlere kendi şarabımızı tanıtamadığımız bir dünyada ihracatın artması çok kolay değil. İkincisi, denetim... Mesela İspanya’da her isteyen, ürettiği şarabın şişesine “Rezerva” etiketini koyamaz. Denetime bağlıdır. Bizim ülkemizde öyle bir denetim ya da daha doğrusu bir sınıflandırma yok. Bir turist eline şişeyi aldığında o şarabın kalite derecesini anlayamaz. Üçüncüsü ise birlik... Üreticiler olarak sektörel işbirliğini hem genişletmeli ve herkesi kapsayacak hale getirmeli hem de derinleştirmeliyiz. Sektörün önünü açacak en önemli faktörler bence bunlardır.

Fransa ve diğer ülkeler nasıl bir strateji izliyor ki 13 milyar dolarlık bir ihracata imza atıyor?

Türkiye’yi Fransa ile karşılaştırmak biraz sert kaçabilir. Onun yerine Gürcistan, Yunanistan ya da Yeni Zelanda gibi ülkelerle karşılaştırmak daha doğru olur bence.

Bizim stratejimiz şu üç başlıktan oluşmalı:

  • Yerel üzümler: Ve onlarda da belli süreler sadece bir kaçına önem vererek
  • Bağ rotaları: Trakya, Kapadokya, Mezopotamya öncelik olabilir
  • Akademi ile ortak projeler.

Bu 3 stratejiyi biraz açabilir misiniz?

Bu stratejileri şöyle açabiliriz. Sadece yaş üzüme değil şaraplık bağcılığa da destek verilmelidir. Yerel çeşitlerin çoğaltılabilmesi için gerekli akademik araştırma ve teknik alt yapı desteği sağlanabilir. Bölgesel envanter ve koruma alanları oluşturulması elzemdir. Tanıtım konusundaki yasakların sınırlarının gözden geçirilerek yerel değerlerin korunmasında, global bazlı etkilere karşı yerel üreticilerin dezavantajlı durumunun düzenlenmesi şart. Ve yerel üretimin turizmle entegrasyonu sağlanmalı. Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki rotalar kadim kültürlerle şarap ilişkisi açısından hem gastronomi hem de kültürel turizm fırsatlarıyla dolu.

Madem katma değerli üretim ve bunun ekonomiye katkısından bahsediyoruz. Bunu biraz daha somut veriler üzerinden konuşalım. Türkiye geçen yıl ortalama olarak 1 kilogram sofralık üzümü, kuru üzümü ve şarabı kaç dolardan ihraç etti?

2021’de yaklaşık 265 bin ton yaş üzüm ihracatı karşılığında 205 milyon dolar döviz geliri elde edildi. Yani yaş üzüm ihracatından kilogram başına 77 sent gelir elde edildi.

Çekirdeksiz kuru üzümde 252 bin ton civarı ihracattan yaklaşık 442 milyon dolar döviz getirisi sağlandı. Yani kuru üzümde kilogram başına elde edilen ihracat geliri 1.75 dolar olarak gerçekleşti.

Şarap ihracatı ise miktar bazında 2 bin 840 ton iken bunun ekonomik değeri 8.5 milyon dolar oldu. Özetle şarap ihracatı kilogram başına 3 dolar ile bu kategoride en katma değerli ürün olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye’de şarapçılık son 20 yılda nasıl bir seyir izliyor?

Herkes şarapçılığı bir yerlere getirmeye çalışıyor. Türkiye'de şarap üretimi konusunda bir Rönesans yaşanıyor. Son 20 yıldır daha iyi şarap yapılıyor. Bunun arkasında yatan tek neden ise endüstrinin önde gelen markalarının kadınlar tarafından yönetilmeye, değiştirilmeye ve dönüştürülmeye başlamasıdır. Türkiye'de 2002'de 40 şarap üreticisi varken şu an şarap üreticisi sayısı 200 civarında. Türkiye’de yıllık 75 milyon litre şarap üretiyoruz. Bizim yıllık şarap üretimimiz 6.5 milyon litre. Zaten 1 milyon litreden fazla şarap üreten üretici sayısı 5-6 tane. Dolayısıyla 200 üreticinin büyük çoğunluğu butik üretici. Bu da sektör açısından çok sağlıklı ve önemli bir şey. Üreten sayısı artmadan pazar bir yere gitmeyecek. Anadolu'nun yerel üzüm çeşitlerine hep birlikte sahip çıkmamız gerek.

Üzüm sapı, posası bile çöpe gitmiyor

Üzümün şarap serüvenini Mey Diageo’nun Şarap Üretim Müdürü (Winemaker) Murat Üner’den dinlerken, o üzümlerin sapı ve çöpü dahil hiçbir kısmının boşa gitmediğini öğreniyoruz.

26 yıldır şarap sektöründe bağcılıkla uğraştığını belirten Üner, sıfır atık prensibiyle çalıştıklarını anlatıyor. Üner, “Üzüm posası hayvan yemi üreten firmalara gönderiliyor. Yem katkı maddesi olarak kullanılıyor. Üzüm sapları da biyogaz tesislerinde değerlendiriliyor. Kullandığımız ambalaj malzemelerinin yüzde 99'su geri dönüştürülebilir durumda” diyor. Bu arada gıda yüksek Mühendisi Murat Üner’den Türkiye’de kendisi gibi topu topu 20 civarında winemaker olduğunu öğreniyoruz.

Üner, “Bağcılık emek yoğun bir iş. Yılın 9 ayı bağlarda işimiz var. Çalışmadığımız 3 aylık dönem Kasım-Ocak arasıdır. Onun dışında sezon öncesi ve sonrası yapacak çok iş var. Şarap üretimi fabrikasyon bir iş değildir. Bu iş bağda başlayıp şaraphanede son bulan bir zanaat” diyor.

Şarap ihracatında Fransa lider

Fransa 13.1 milyar $

İtalya 8.4 milyar $

İspanya 3.5 milyar $

Şili 2 milyar $

Avustralya 1.7 milyar $

ABD 1.5 milyar $

Y.Zelanda 1.4 milyar $

Almanya 1.2 milyar $

Portekiz 1.1 milyar $

Arjantin 853 milyon $

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com