Bundan yaklaşık 100 yıl önce, bowling oynanan ülkelerde, ortadan kalkmış bir meslek vardı: “Lobut ayarlayıcılar”. Bu kişiler, lobutların tamamı devrildikten sonra yeniden diziyorlardı. 1950’lere gelindiğinde, otomatik pin ayarı teknolojisi ortaya çıkınca bu meslek de ortadan kalktı, tıpkı santral operatörleri gibi…

Teknoloji bir şeyi yok ederken ya da etkisini azaltırken yerine başka bir şey koyuyor. Finans dünyasında bu gerçeği, çok kısa periyotlarla yaşıyoruz. Mobilite birçok fiziki işlemi ortadan kaldırıp, cep telefonlarımıza uygulama olarak yükledi. Her yeni teknoloji, bir öncekini de yok olmaya mahkûm ediyor. Artık çoğumuz cebimizde banka ya da kredi kartı taşımıyoruz, ödemelerimizi sanal uygulamalarla yapıyoruz. Gerçekten büyük kolaylık!
Ancak son zamanlarda popülerliği gittikçe artan “Kişiden kişiye (Peer to peer- P2P)” ödemeleri, yenilik ve kolaylığın yanı sıra bazı riskleri de beraberine getiriyor. Bir süre öncesine kadar hesaptan hesaba olarak bildiğimiz P2P ödemeleri de şekil değiştiriyor. Yeni finansal oyuncular, yeni enstrümanlar çıkarıyor.

Aslında P2P uygulaması, dijital ödemeleri ve para transferlerini kolay ve hızlı bir şekilde mümkün kıldığı için nakit ödemelere uygun bir alternatif olarak ortaya çıkmıştı. Bu konuda bir araştırma yapan Visa, bugün küresel tüketicilerin yüzde 69’unun daha az nakit taşıdığını, her 10 tüketiciden 8’inin P2P hizmetini kullandığını söylüyor. İşlemin basit ve hızlı olması, yeni bir pazar da yarattı. Örneğin PayPal, Venmo ve Zelle gibi popüler uygulamalar, aracı olmadan başka bir kişinin banka hesabına para gönderip almalarına olanak tanıyor.

Latin Amerika birinciliği elinde tutuyor

Acumen tarafından 2022 yılında yapılan bir araştırma; küresel P2P ödeme pazarının 2021’de 1.872 milyar dolara ulaştığını, 2030 yılına kadar ise şaşırtıcı bir şekilde büyüyerek 9.135 milyar dolar olacağını tahmin ediyor. Kısaca dünya çapındaki ödemelerde payı yüzde 25’in üzerine çıkacak.
Bölgesel olarak bakıldığında ise Latin Amerika’nın liderliği elinde tuttuğu görülüyor. P2P ödemelerin kullanım oranı Şili’de yüzde 92, Peru’da yüzde 85, Kolombiya ve Arjantin’de ise yüzde 79’a ulaşmış. En ilginç gelişme ise Brezilya’da yaşandı. Pix adlı uygulama ile yapılan işlemler, bu yılın ilk çeyreğinde 8,1 milyara ulaşmış. Bu sayı, kredi kartlarında 4,2 milyar, banka kartlarında ise 3,8 milyar olarak kaydedilmiş ve dünyada bir ilk olarak tüm yöntemleri geride bırakmış. Pix’in ilk çeyrekte gerçekleştirilen tüm işlemlerin yüzde 35’ini oluşturduğu da belirtiliyor.

Asya Pasifik bölgesi de pazar açısından önemli sinyaller veriyor. Zira Hindistan’da kullanım oranı yüzde 81, Endonezya’da 88, Avustralya’da ise 74’e ulaşmış. Güçlü büyüme bu bölgede de var. Yaş gruplarına baktığımızda da yine Z kuşağını görüyoruz. LendingTree raporu, P2P transferlerinin Z kuşağı tüketicilerinin üçte birinden fazlası (yüzde 37) tarafından haftada birden fazla kez gerçekleştirildiğini ve Y kuşağının da yüzde 36 ile hemen arkalarında olduğunu gösteriyor. Elbette bunlar sevindirici gelişmeler ancak kişiden kişiye ödemelerin ticarette de kullanılması durumunda devletlerin ciddi vergi gelir kaybı yaşama ihtimalini de akılda tutmak gerekiyor.

Blokzincir teknolojisi rutinleri tamamen değiştirecek

İşin bir diğer boyutu da blokzincir teknolojisinin yaygınlaşmasıyla olacak. Bu kez hedef, bankalar olabilir. Çünkü blokzincirde merkezi bir sunucu yani bir banka olmadan kullanıcılar, doğrudan birbirleriyle para transferi gerçekleştirebilecek. Bunun örneklerini zaten kripto para transferlerinde bugün yaşıyoruz. İnsanların komisyon ödemek istememeleri, harcamalarının üçüncü partiler tarafından bilinmesinin istenmemesi, daha fazla ve güvenlik gibi nedenler blokzincir üzerinden ödemeyi daha cazip kılabilir. Dolayısıyla şimdiden bu konuya kafa yormak ve gerekli düzenlemeleri yapmak gerekebilir.

ABD’deki düzenleyici kurumlar, bankalar dışında gerçekleşen para transferlerindeki artış oranı üzerine art arda açıklamalar yaparak tüketicileri uyarıyor. 2027 yılına kadar 1,6 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edilen hacim nedeniyle kamu kurumları güvenlik konusuna vurgu yapıyorlar. Benzer durum, dünyanın her ülkesinde görülebilir. Bu süreçte yasal düzenlemelerin yanı sıra belki de bankalar da kendilerini bu yeni döneme daha hızlı hazırlamak zorunda kalacak.

Advertisement