Hoş geldin “Ticaret Savaşları”

Fazla para (düşük faiz), likidite (alıcı yoğun piyasa) ve Çin büyümesi, birçok ülkede madencilik ve enerji sektörlerinde yatırımı teşvik etti. FX piyasalarının yagınlaşmasının da desteğiyle fiyatların “kıtlığı” gösterme fonksiyonu bozuldu. Piyasa mekanizması kaynak tahsisinde yanlış yönlendirme yaptı.

İnsanlar, basit bir hesap açma ve tuşa basma hareketiyle ellerindeki paranın 100 katına kadar emtia – parite – kıymetli maden – enerji ürünü – gıda ürünü alıp satma imkanına kavuştu. Sanal ortamdaki fiyat hareketleri reel sektörden kopuktu. İnsanlar, sanal ortamda, kimliklerinden habersiz oldukları “satıcılardan” sahip olmadıkları, dolayısıyla olmayan malı ekran üzerinde “stoklamak” üzere “satın alarak” para kazandılar. Likiditenin artmasında bu piyasaların olumlu katkısı oldu. Yükselen fiyatlar, sanki reel talep varmış ve  kapasite yetersizmişcesine yatırım artışlarına neden oldu.

Çin büyümesi yavaşlayınca ve Fed faiz artırım noktasına gelince işler değişti. Likidite kurumaya başladı. Bu kez insanlar sahip olmadıkları malı, yine aynı sanal ortamda satarak pazara kazanmaya başladı. Evet, sahip olmadıkları malı satarak! Likidite kurudu ve fiyatlar hızla düştü. Şimdiki sorun kapasite fazlası.

Dünyada petrol rezervlerini koyacak kapasite kalmadı. Atlantik Okyanusu’nda ve Basra Körfezi’nde milyonlarca varil petrol yüklü tankerler beklemede. Hatta Atlantik Okyanusu’nda petrol tankerlerinde tuhaf  hareketler gözlenmeye başlandı. Reuters ve Financial Times, bazı tankerlerin okyanusun ortasına kadar gidip U – dönüşü yapmaya başladıklarını yazdı. Kuşku o ki, petrol fazlası okyanusun ortasına boşaltılıyor!

ABD’de (borç limitinin artırılmasına Cumhuriyetçiler evet desinler diye) petrol ihracat yasağının kaldırılmasının da bir nedeni bu.    

Çin’de çelik, petrol ürünleri, alüminyum ve nikel ihracatında rekor yükselişler var. Çünkü haddehaneler, dökümhaneler ve rafineriler düşen talep nedeniyle ihtiyaç duyulandan fazlasını üretiyor. Nedeni basit: Borcu çevirebilmek.

Çin, ihtiyaç fazlasını düşük fiyatla ihraç ediyor. Devlet, ihracatçıyı sübvanse ediyor. Haksız rekabet yaratıyor. Böylece Batı’nın deflasyondan çıkma politikaları zorlanıyor.

Misal, düşük talep ve daha fazla Çin ihracatı nedeniyle çelik fiyatları hızla düşüyor.  Halen çelik fiyatları son 10 yılın en düşük düzeyinde. Bu nedenle dünya çelik piyasası çok zor günler yaşıyor.

Çin’e yönelik itirazlar artmaya başladı. Şirketler bireysel olarak, birlikleri aracılığıyla davalar açmaya, hatta devletleri aracılığıyla karşı önlemler almaya başladı.  

Hindistan aşırı borçlu çelik üreticilerini korumak amacıyla ithal çelik için minimum fiyat uygulaması vb. korumacı önlemler alma aşamasında.

Geçen Salı, ABD Ticaret Bakanlığı Çin’den yapılan paslanmaz çelik ithalatına uygulanan gümrük vergisini yüzde 256’ya çıkardıklarını açıkladı.

Daha önce Salı günleri Bloomberg TV ekranlarında Günden Kalanlar Programı’nda da birkaç kez belirttiğimiz gibi Çin’de 790 emtia şirketinin çoğu, borçlarının faizlerini ödeyebilecek EBIT (faiz ve vergi öncesi kar) üretemeyecek durumda. Alüminyum ve nikel üreticileri ellerindeki stok fazlasını devlet satın alsın istiyor. Yani bir tür “commodity-bailout” talep ediyorlar.

Bakalım Ticaret Savaşları DTÖ bağlamında oyunun kurallarını ve yüzde 2 enflasyon hedefleyen majör merkez bankalarının kararlarını nasıl etkileyecek?

Advertisement