Açgözlülük, yetersizlik ve tüketim üzerine
Kapitalizmin fikir babası Adam Smith, yine kapitalizmin temel taşlarından biri olan Ulusların Zenginliği (The Wealth of Nations) kitabında net bir uyarıda bulunuyor: “İnsanların sınırsız istekleri, doğanın ise sınırlı kaynakları vardır.”
Bakın Smith ne diyor: “Şartlarımızı iyileştirme isteği…bizimle doğar ve mezara girene kadar bizden ayrılmaz. Doğum ve ölümü ayıran bütün o zaman diliminde, kişinin…elindekiyle tamamen mutlu ve memnun olduğu belki bir saniye bile yoktur.”
Yani Smith sürekli daha fazlanın peşinde koştuğumuzu, gözümüzün sürekli aç olduğunu ve sürekli elimizdekinden daha çoğunu istediğimizi anlatıyor.
Farkında olarak veya olmadan içinde yaşadığımız dünyayı da bu sınırsız, sonsuz istek, açgözlülük üzerine inşa etmiş durumdayız. Bugün tüketim davranışlarımızı biz değil, televizyonlarda, internet sitelerinde, telefonumuzda, sinemada, sosyal medyada, kısacası her yerde gördüğümüz reklamlar belirliyor.
Ve reklamların maalesef ortak bir alt metni var: “Yetersizsiniz! Daha fazla tüketin.”
Eskiden ömürlük olan pırlanta yüzüklerin artık her Sevgililer Günü’nde veya yıldönümünde yenilenmesi gerektiği temalı reklamlar; seyahat etmediği için sahibine kızan bavul; tatile gitmedikleri için evde üzgün oturan bir aile; sürekli bir yetersizlik, memnuniyetsizlik, sürekli bir tüketim zorunluluğu bilinçaltımıza işleniyor.
“Tüketici Davranışları” kitabının yazarı Uğur Batı bir bölümde tam da bu konuya değiniyor. Okumanızı kuvvetle tavsiye ettiğim kitabından bir pasajı aşağıya ilintiliyorum:
“Freud’a göre medeni yaşamın en önemli özelliklerinden biri huzursuzluktur. Bireyin özgürlüğünün bastırılmasından kaynaklanan bir huzursuzluktur bu. Söz konusu huzursuzluğun kaynağı ise güçsüzlük ve yetersizliktir. Tüketim stratejisi, tüketici bireyin sıradanlığını, varoluşunu, hazcılığını kasteder…Birey de bu durumda devamlı bir uyum sağlama arayışı içindedir. Bunu da hayalleri ile yapar ya da tüketerek. Hayallerine ulaşmak için tüketen insanlara tüketim düşleri pazarlayanlar için bu bulunmaz bir fırsattır.”
Bir diğer deyişle şirketler satışlarını artırmak için bilinç üstümüzde memnuniyetimize hitap ederken, bilinçaltında memnuniyetsizliğimizi körüklüyor. Yani üzerimizde çok iyi duran o ceket bizi bir sene mutlu edecek fakat önümüzdeki sene modası geçecek ve biz de daha pahalı olan yenisini almak zorunda hissedeceğiz kendimizi. Yoksa maazallah ne derler ortamlarda?
Evet, tüketim ve ticari faaliyetler ekonomik büyümenin en önemli ayaklarıdır fakat insan faktörü daha da önemlidir. İnsanları, yaşam standartlarının ne kadar yüksek olması gerektiğine değil, bu standardın kendilerini ne kadar mutlu ettiğini düşünmeye yönlendirmeliyiz. Yalnızca insanın mutlu olduğu toplumlar kaliteli bir ekonomik kalkınmayı başarabilir.
Huzurlu ve tüketmeden önce iki kez düşündüğünüz bir 2019 yılı diliyorum!