Advertisement

Koronavirüs salgınıyla birlikte neredeyse herkes benzer cümleyi kurarak başlıyor lafa: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Dillere pelesenk olan bir diğer popüler tabir ise 'yeni normal'

Tarım ve gıdada bunun öncü göstergelerini zaten yaşıyoruz ama bundan sonraki süreçte üretimden tüketime kadar daha pek çok ezberin bozulacağı da aşikar.

Bu konu sadece bizim değil tüm dünyanın gündeminde.

Herkes kendi açısından yeni dönemi anlamaya, şifrelerini çözmeye çalışıyor. Yaşanacak değişimin senaryoları ve projeksiyonları üzerinde çalışıyor.

Gelin isterseniz tarım ve gıda sektöründeki yeni normale birkaç başlık üzerinden bakalım.

*** Tarımsal üretimde teknolojinin ağırlığı zaten her geçen gün artıyor ama koronavirüs salgınından sonra bu sürecin daha da hız kazanacağı kesin. İnsan gücü yerine robot gücü daha tercih edilir olacak. Bir başka değişle “emek yoğun” bir tarım ve gıda piyasasından “robot yoğun” bir dönem kapıda. Salgınla birlikte Avrupa Birliğinde kapanan sınırlar Almanya, İspanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin mevsimlik tarım işçisi ihtiyacında önemli sıkınlar yarattı. “Hasadı kime yaptıracağız?” sorusu ve endişesiyle deyim yerindeyse “iş gücü kıtlığı” yaşandı. Türkiye’de de durum çok farklı değil. En sıcak ve somut örneği çay hasadından verelim. Mayıs ortasında başlaması beklenen çay hasadı için Gürcistan’dan gelmesi beklenen 40 bin mevsimlik işçiye sınır kapıları salgın nedeniyle kapatılınca, üstüne üstlük İstanbul’da yaşayıp Karadeniz illerinde çay bahçeleri bulunan yaklaşık 50 bin çay üreticisine seyahat yasağı çıkınca şimdi herkes çayı kimin hasat edeceğini merak ediyor.

Dolayısıyla bugün için bu söylem erken gelebilir ama artık ekim, dikim, zararlı ile mücadele ve hasat gibi konularda robotlar/makineler bir lüks olmaktan çıkıp zorunlu ihtiyaç halini alacak. Tarımda teknoloji ve inovasyonu olduğundan daha yoğun hissedeceğiz. Hatta Jared Diamond’ın “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabındaki şu paragraf sektörün kendi alt dallarında bu alanda yaptığı çalışmalar ve gelecek açısından durumu özetler nitelikte: “Klasik çağlarda kölelerin emeğinin ucuz olması görünüşe bakılırsa yenilikleri baltalıyordu. Oysa şimdi ücretlerin yüksek oluşu ya da insan emeği açığı, teknolojik çözüm arayışlarını kamçılıyor. Örneğin, Kaliforniya’daki çiftliklere Meksika’dan gelen mevsimsel ucuz emeğin göç politikalarında yapılması planlanan bir değişiklikle gelmeme olasılığı belirince, Kaliforniya’da hemen makineyle toplanabilecek bir domates cinsi geliştirme girişimleri başladı...” Görüldüğü üzere bu değişimi tarımın her aşamasında bundan sonraki dönemde daha yoğun görüyor ve hissediyor olacağız. Tabii bu durum istihdam piyasasında da köklü bir değişimin öncü habercisi olarak okunabilir.

*** Önceki yazımızda hatırlayacaksınız Ulusal Hububat Konseyinin (UHK) hububat konusundaki değerlendirmesine yer vermiştik. Orada dikkat çekilen risklerden bir tanesi de Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) buğday tarafında bu sezonu stok devirsiz kapatacağıydı. UHK’nın değerlendirme raporundan o cümleyi hatılayalım: “TMO’nun piyasayı regüle edici fonksiyonu yanında buğday gibi stratejik ürünlerde özellikle sıklıkla yaşanan krizleri de göz önünde bulundurarak, yeterli stok yapması hayati öneme haiz. Şu anda TMO’nun buğday satışlarına devam ettiği görülmekte. Nisan ve Mayıs ayları ihtiyaçlarının sorun olmadan stoklardan karşılanacağı anlaşılmakla birlikte, gerek özel sektör ve gerekse TMO’nun yeni sezona stoksuz gireceği görülmektedir. Bu durum krizin uzun sürmesi halinde bir risk oluşturabileceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, TMO’nun dünyanın başlıca buğday üreten diğer ülke örneklerinde olduğu gibi, yeterli stok bulundurması ve bunu kalıcı bir politika haline getirmesi beklenilmektedir. Ancak bu buğday stoğunun öncelikle yerli üretimden karşılanmasının da üreticilerin haklı beklentileri arasında olduğu göz önünde bulundurulmalıdır”

Bu değerlendirme de gösteriyor ki özellikle hububat ve bakliyat gibi depolanabilir temel tarım ürünlerinde stok devri çok daha kritik önem kazanıyor. Gıdada arz-talep-fiyat dengesinin sağlanmasında lisanslı depoculuk, ürün ihtisas Borsaları ve elektronik ürün senedi gibi enstrümanlar çok daha önemli ve kritikı hale geldi. Türkiye'de bu konuda önemli çalışmalara imza atıldı ve bir noktaya kadar gelindi. Ama sistemin tabana yayılarak çiftçi tarafından benimsenmesi ve pratikte işlerlik kazanması adına da önemli adımların atılmasına ihtiyaç var.

*** Ünlü teknoloji ve inovasyon gurusu Guy Kawasaki, verdiği son röportajda pandeminin tedarik zinciri üzerindeki etkisinin büyük olacağına dikkat çekti ve ekledi: “Küresel tedarik zincirindeki değişim ticaret savaşlarını artırabilir. ‘Artık en ucuz tedarikçi nerede, onu bulup kullanmalıyız’ diye düşünmemeliyiz. Güvenilir olmanın önemi artıyor.” Bu tespitten yola çıkarak “Tarım ve gıda sektörü açısından tedarik zincirinin kırılmadan, etkin ve doğru işlemesi gıda güvencesinin sigortası ve bu sigortanın sigortası ise kendi kendine yeterlilik” dersek sanırız yanlış olmaz. Yerli üretim daha da kritik hale geldi. Bunu zaten virüsün salgına dönüşmesi sonrası sokaktaki vatandaşa kadar herkes tarım açısından çok net gördü ve anladı. Yıllardır dile getirmeye çalıştığımız bizim çiftçilerimizle, bizim topraklarımızda, kendi girdi ve hammaddelerimizle ithalattan bağımsız  tarımsal üretim anlayışı, sürdürülebilirlik açısından salgının ortaya koyduğu tablo sonucu daha da anlam kazandı. İhracat yasakları ve kısıtlamaları ile stokların artan önemi, kriz dönemlerinde ithalatın da artık eskisi kadar kolay yapılamayacağının işareti. Yapılsa bile oldukça pahalıya mal olacağı aşikar.

*** Yerli üretim kadar “yerelde üret ve yerelde tüket” yaklaşımı da yeni dönemin parlayan yıldızı olacak. Gıda tedarik zincirinde yaşanabilecek olası riskler, lojistik maliyetlerindeki artış, nakliye kaynaklı gıda kayıpları, tüketicinin ekolojik hassasiyetinin artması gibi pek çok faktör “yerelde üret ve yerelde tüket” anlayışını daha güçlü bir trende dönüştürecek. Bununla birlikte “Toplum destekli tarım” örneklerini Avrupa ülkelerinden ABD’ye, Avustralya’dan Japonya’ya kadar farklı ülkelerde görmek mümkün. Yerel yönetimlerin de bu işin önemli bir oyuncusu olarak devreye girmesiyle üretici ve tüketicinin aracısız buluştuğu üretici pazarlarının sayısı artacak. Semt pazarları ve diğer satış kanallarında üreticilere daha fazla yer açılacak. Dolasıyla mevcut durumda kopuk olan çiftçi ile tüketici arasındaki bağ yakın gelecekte daha da kuvvetlenecek. Aralarındaki empati güçlenecek ve böylece tüketiciler çiftçilerin neyi, ne zaman, nasıl ve hangi şartlarda ürettiğini daha iyi anlarken, çiftçiler de tüketici talepleri ve pazar ihtiyacını daha iyi analiz edip ona göre bir üretim gerçekleştirebilecek.

*** Bilişim Sanayicileri Derneği'nin (TÜBİSAD) yıllık "Türkiye'de E-Ticaret Pazar Büyüklüğü" raporuna göre, e-ticaret sektörü 2019 yılında yüzde 39 büyüme ile 83,1 milyar liralık hacme ulaştı. Koronavirüs salgınıyla tüketicilerin e-ticaret tarafına yönelimi de hız kazandı. 2020’de e-ticaret pazarının büyüme hızının geçen yılların ortalamasının çok üzerinde olacağını tahmin etmek zor değil. Bunu fark eden şirketler sanal ortamda tüketiciye ulaşmak adına kısa sürede önemli yatırım ve istihdam alanı oluşturdu. Bundan sonraki dönemde tarladan sofraya mantığının yaygınlaşması adına e-ticaret alanında önemli girişimcilik ve yatırım hikayelerine daha sık şahit olacağız. Yıllardır gıda enflasyonu etrafında konuştuğumuz ve tedarik zincirindeki paydaşların topu birbirine attığı "aracı sorunu" yeni dönemde online alışveriş kanallarındaki artış ve rekabet sayesinde farklı bir çözüme doğru gidiyor. Hatta küçük üreticiler dahi bu alanda arayış içerisinde. E-ticaret yoluyla doğrudan satış ve dağıtım sistemleri artık üretici ve tüketicinin daha çok tercih ettiği bir uygulama halini alacak.

*** Üretim planlaması yıllardır konuştuğumuz ama bir türlü tam manasıyla başaramadığımız bir konu. Ama bu salgın sonrası yaşananlar ve önümüzdeki dönemde bu alanda yaşayacağımız olası dalgalanmalar üretim planlamasını acilen tarım politikasının yeniden bir numaralı konusu haline getirdi. Ama bunu doğru düzgün yapabilmek için de yine elimizde olmayan başka bir şeye ihtiyacımız var: Sağlıklı, güncel, güvenilir veri. Bu da bizim tarımda acilen bir envanter çıkarmamız gerektiği anlamına geliyor. 2001'den bu yana gerçekleşmeyen tarım sayımının yapılıp, Türkiye'nin tarımına dair istatistiklerinin doğru ve şeffaf şekilde saptanması lazım. Aksi takdirde ortaya konulacak orta ve uzun vadeli politikanın, temeli çürük bir yapının üzerine bina inşa etmekten farkı olmaz. Hazır “Dijital Tarım Pazarı” projesi açıklanmışken, işe acaba sıcağı sıcağına tarımsal istatistiklerden mi başlasak?

*** Koronavirüs salgınıyla birlikte 65 yaş ve üstündeki vatandaşlarımızın sokağa çıkma yasağı kararı, kırsaldaki yaşlı nüfusu bize yeniden hatırlattı. Her ne kadar kırsaldaki 65 yaş üstü üreticilerimiz sokağa çıkma yasağından muaf tutularak, tarımsal üretimin devamlılığına dair sorun kısmen aşılsa da bundan sonraki dönem için kırsal nüfusun yaş ortalamasını gençleştirmeye yönelik önemli politika eksikliğini de bize hatırlatmış oldu. Daha önceleri "genç çiftçi projesi" ve benzerleriyle bu sorun çözülmeye çalışılsa da beklenen karşılık tam manasıyla bulunamadı. Genç kesime sadece maddi bir destek vererek, soruna salt ekonomik açıdan bakmak ve çözmeye çalışmanın bugüne kadar bir işe yaramadığını gördük. Gençleri tarım sektörüne çekmek adına hazırlanan projelerin istenilen başarıya ulaşamamasında kısmen bunun da etkisi var. Artık kırsaldaki gençleri tarımda tutmanın ya da tarıma çekmenin yolunun kapsamlı bir kırsal kalkınma politikasından geçtiğini idrak etmemiz lazım. Konuya sadece ekonomik destek, teşvik ya da hibe penceresinin ötesinde sağlık, ulaştırma, eğitim, altyapı ve tüm sosyal boyutlarıyla bakılması gerekiyor. Özetle, gerçeklerle uyuşan ve uygulanabilir bir kırsal kalkınma politikası ortaya koymak kaçınılmaz hale geldi.

Koronavirüs salgını sonrası döneme dair değişim tabiki bunlarla sınırlı olmayacak.

Biz, son günlerdeki gelişmelerden yola çıkarak öne çıkan bazı noktaları sizlerle paylaşmak istedik.

Tarımda “yeni normal”a dair gelişmelere zaman zaman değinmeye devam edeceğiz.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com